'Hakemler anlatılandan daha iyi'
Türk futbol kamuoyu yıllarca hakemleri tartıştı durdu. Hemen her maçtan sonra futbolcuların saha performansından çok hakemlerin verdikleri ve vermedikleri konuşuldu.
Ortalama bir futbolseverin kafasında Türk hakemlik müessesesinin hep kötü bir imajı vardı. Fakat bu sezon durum değişiyor. Spor Toto Süper Lig'in yayıncı kuruluşu LİG TV, radikal bir kararla Erman Toroğlu'nun yerine dünyaca ünlü Alman hakem Marcus Merk'i sahaya sürdü. Pazar ve pazartesi geceleri Şansal Büyüka ve Mustafa Denizli ile ekrana çıkan Merk, kendine has naif bir üslupla tartışmalı pozisyonları yorumluyor.
Üslubu sebebiyle diğer yorumcuların aksine hakemlerin yanında görünen Alman futbol otoritesi, kendisini Türk futbolu için çalışan misyoner olarak tanımlıyor. Almanya'nın en gözde 5 danışmanından biri olan ve şirketlere 'Baskı altında doğru karar verme' konusunda eğitim veren Merk, kış döneminde Harvard Üniversitesi'nde yapacağı sunuma hazırlanıyor. LİG TV'deki simultane tercümanı Fırat İsbir'le bizi Swiss Otel'de ağırlayan Marcus Merk, oldukça ses getirecek açıklamalar yaptı.
Dünyanın en ünlü hakemlerinden biriydiniz. Hakem yorumculuğu yapmak nereden çıktı?
Hakemliği bıraktıktan sonra 3 kulüpten menajerlik teklifi aldım. Zaman zaman farklı programlardan da teklif geldi. Bir şeyi değiştirebileceksem veya iz bırakabileceksem o sektöre girerim. Sanırım hiç kimse benim Almanya'daki diğer işlerimden dolayı ne kadar yoğun olduğumu bilmiyor.
Ne iş yapıyorsunuz peki?
Almanya'da danışmanlık yapıyorum. Serbest danışman olarak çalışan ve en çok iş alan 5 kişiden biriyim. Şirketlere karar aşamalarında 'baskı altında doğru karar verme' konusunda danışmanlık yapıyorum ve şirket personellerine eğitim veriyorum. Asıl temam baskı altında doğru karar vermek. Şubat ayında Tahran'da konferansım var. 800 yöneticiye konuşacağım. Bir sonraki kış dönemi için de Harvard Üniversite'sinde sunum yapacağım.
'Baskı altında doğru karar vermek' tam da hakemler için uygun olsa gerek
Türkiye'de hakemlerden konuşuyorum ama genel anlamda Türk futbolu için bir şeyler yapmak istiyorum. Baskı altında karar vermek sadece hakemlere özgü durum değil.
Danışmanlık konusunda TFF sizden faydalanmayı düşündü mü hiç?
Sezon başlamadan önce Türkiye'deki hakem seminerine katıldım. Hakemlere felsefemi anlattım. Bu durumun centilmenliğe uygun olduğunu düşünüyorum. Kendilerine karşı dürüst davranmak adına da yayında ne tarz yorumlar yapacağım hakkında kendi felsefemi anlatmaya gittim. Benim felsefem her zaman konuyla ilgili yorum yapmaktır. Her zaman net olurum. Yanlış olanı söyleyeceğimi hakemlere ifade ettim.
Türkiye'de hakemlerin baskı altında doğru karar verdiğini düşünüyor musunuz?
Hakemlerin karar vermesi gereken alanlar hep gri alanlardır. Yani yoruma açık pozisyonlar. Hakemlerin, oyuncuların, hocaların kişiliğini koruması gerektiğine her zaman önem veririm. Bizim yapmak istediğimiz futbola olumlu katkıda bulunmak. Benim niyetim asla yapılan bir hatayı yapılmamış gibi göstermek değil.
Ama G.Saray-Bursa maçında Volkan Şen'in elle kestiği topa sarı kart gerekmez dediniz.
Bir kararın nasıl farklı şekilde yorumlanabileceğine dair en güzel örnektir o. 2. sarıdan kırmızıyla oyuncu atılabilirdi ama bu yapmasanız da olur. Hakemin o maçtaki kararını saygıyla karşılayıp anlayış gösterebiliyorum. Fakat maçtan sonra hakeme bir tavsiyede bulun deseniz: 'Volkan Şen'i at' derdim. Çünkü maç içerisinde 2. sarıyı çıkaramadığı için o ana kadar kendisi adına sakin geçen maçı zorlaştırdı. Oysa kolayı yapıp kırmızıyı gösterebilirdi. İşte bunlar gri bölgede kalan yoruma açık pozisyonlar.
Volkan Şen yorumunuzdan sonra hakem camiası sizi çok severken, hakem yorumcuları sizi suçladı.
Volkan Şen'in hareketi gri alanda. Elle oynama pozisyonları her zaman yoruma açıktır. Her şey siyah ve beyaz kadar açık olsa hakemler çok şanslı insanlar olurdu. Geçen hafta Bundesliga takımının toplantısına katıldım. Yöneticiler, futbolcular ve gazeteciler vardı. Kritik hakem kararlarından 5 pozisyon seçmişler 3'ü elle oynama. Burada suç hakemlerin değil kuralların. Belirli konular hiçbir zaman siyah ve beyaz kadar açık olmayacaktır. Bunlardan birincisi elle oynama diğeri ofsayttaki aktif-pasif alanlardır. Hakem olmanın sanatı vermiş olduğunuz kararları insanların anlayabilmesidir.
Bu durum, sanki hakemleri koruyormuşsunuz gibi algılanmıyor mu?
Türkiye'deki şartların farkındayım. Başkaları üzerine konuşmak istemiyorum. Türk medya sektöründen 2 yıl önce teklif alıyordum. Pazar günü yayının olması öngörülüyordu başka bir kanal tarafından. Buraya gelmemde etkili olan şey yayının pazartesi olmasıydı. Yayın daha sonra cumartesi ve pazara da sarktı. Bizi izleyen insanların yüzde 90'ına 95'ine konu hakkında bilgi vermek istiyorum. Geri kalan bölüm, insanların aşağılanmasını dinlemek istiyorsa başkalarını izleyecekler. Bizim hedef kitlemiz zaten onlar değil.
Maçtan sonra diğer hakem eleştilerini okuyor musunuz?
Genelde fotoğraflara bakıyorum. (Gülüyor) Gazetelerin spor sayfalarını mutlaka karıştırıyorum. Tek tek kelimeleri de öğrenmeye başladım. Yap boz gibi kelimeleri birleştiriyorum. Hakem kararlarının farklı görüşlere yol açabileceğini biliyordum. Türkiye'de bu görüş ayrılıklarının çok daha büyük olduğunu anladım. Mesela Guti'nin topa vurduğu pozisyona ben sarı kart dedim. Volkan Şen'i 2. sarı kattan atıyorsun. Guti'ye de vereceksin. Bazı yorumcular Guti'nin Holoskoya'ya kızdığı için topa vurduğunu söyledi. Bugün 8-10 yaşındaki gençler her sinirlendiklerinde topu yere vuracaksa Türk futbolu nereye gidecek. Gençlerin örnek aldığı insanlar var. Bu topu yere çarpanlar örnek alındıklarını unutmasınlar.
Türk hakemliğini nasıl buluyor sunuz?
Türkiye'de hakemler adına çok ciddi çalışmalar yürütülüyor. Hollandalı Ulemberg geldi eğitim veriyor. Ama başarılı demek için bir ligde derbi maçları yönetebilecek 10-15 hakemin olması gerekir. Bu başarılırsa futbolcuların sizi otorite kabul etmesi ve kabul görmesi daha kolay olur.
Peki ne zaman bir Türk hakemi Dünya Kupası'nda düdük çalacak?
Yarım sezondan sonra şunu söyleyebilirim. Ben gelmeden önce bana çok şey söylendi. Ama şu an ilk tespitim Türk hakemleri bana anlatılandan kat kat daha iyi. Üst sınıf, başarılı, FIFA hakemlerinin sayısı artırılmalı. Şu an büyük maçları yönetebilecek en fazla 5 hakem var, sonrasında ise büyük bir boşluk bulunuyor. Bir grubu değerlendirirken hep en zayıf halkasına göre değerlendirirsiniz. O yüzden seviyenin artırılması, gelişime devam edilmeli ve ligde 15-20 Cüneyt Çakır olana kadar çalışmalar sürmeli.
En çok Çakır'ı mı beğeniyor sunuz?
Cüneyt'in bir yıldaki gelişimine bakın. Şimdi genç hakemler Cüneyt'in gelişimini gördükçe ben de başarabilirim diyecektir. Türk hakemlerinin önü Cüneyt'le birlikte açıldı. En yakın turnuva 2012 Avrupa Şampiyonası. Ama bu işte süreklilik çok önemlidir. Bir maçta çok şey kaybedebilirsiniz. Kendisi Şampiyonlar Ligi'nde harika iş yapıyor. Gelişimine katkı sağlayacak maçlar yönettiriliyor. Cüneyt'in 2012'de düdük çalmak için çok ciddi şansı olduğunu düşünüyorum. Tabii 2014 Dünya Kupası'nda da bu performansı devam ederse adı olabilir.
Cüneyt Çakır'a yakın isim yok mu Türkiye'de?
İsim vermek istemiyorum ama Bülent Yıldırım'a büyük maçlar veriliyor. Bünyamin Gezer'e her zaman 'arkadaşım' diyorum. Eski tip hakemlere benziyor. Çünkü iç güdüleriyle de karar verebiliyor. Yani Bünyamin uluslararası arenada değil ama Türk Ligi adına önemli bir isim. Avrupa veya Dünya Şampiyonası onun için söz konusu değil ama ligde önemli bir figür. Bunlardan sonra potansiyeli olan bir avuç hakem olduğunu düşünüyorum. Ama sonra boşluk var. En fazla 7-8 isim sayabilirim.
Türk hakemlerini umduğunuzdan iyi bulduğunuza göre sorun kimdeydi? Yani sorun hakemlerimizde değil de hakem yorumcularımızda mıydı?
Ben bu durumu buraya gelmeden önce biliyordum. Yorumların ne şekilde yapıldığını biliyordum. İnsanlar başarısız olunca veya zamanında elde ettikleri başarıyı artık yakalayamayınca ofansif olmak zorunda kalıyor. Yani bir şekilde bir saldırıya geçmek zorunda kalıyorlar. Benimle ilgili de çok eleştiri yapıyorlar. Şansal Büyüka, 'Sadece güçlü ve başarılı insanlar acımazca eleştirilir' demişti. Yani bu durum beni şaşırtmıyor. Kendi elindeki ürünün değeri düştükte, başkasının ürününe saldırmak çok doğal. Ben beyaza siyah demem ama biliyorum ki kimi insanlar 'arkadaşlar Markus'a inanmayın, bu yalan söylüyor, bu beyaz değil siyah diyerek beyaz bir şeyi satmaya çalıyor. Fakat bu hayatta her zaman böyledir. Benim yapabilecek tek şey insanların doğru ile yanlışı ayırt edebileceğini ummaktır.
Bu eleştiriler sizin şevkinizi kırıyor mu?
İnsanlar Türk futbolundan keyif alacağı sürece buradayım. Yapmış olduğum yorumlar her zaman konuyla ilgili olacak. İnsanlar kendimi ön plana çıkarmak için değil Türk futboluna katkı yapmak amacıyla burada olduğumu biliyordur.
Ama hakemlerin de bir standartının olmadığı görüşü hakim.
Hake olarak kişisel özelliğinizi her zaman korumalısınız. Ben Collina ile aynı ekibin içindeydim. İkimiz de başarılıydık ama farklı kişiliklere sahiptik. Önemli olan sahada olup biten ve sizin bunu nasıl anladığınız. Cüneyt ile Bünyamin'in vücut dilleri kendilerine uygun. Bünyamin Cüneyt'e Cüneyt Bünyamin'e benzeyemez. Vücut dileri buna izin vermez.
Bu kadar yoğun bir yaşantınız varken LİG TV sizi nasıl ikna etti?
Bana çok güven verdiler. 20 yıl boyunca Türk takımlarının maçlarını yönettim. Türklerin ne kadar duygusal olduğunu biliyorum. Bu duygu yoğunluğu da beni gelmeye teşvik etti. Bu benim için misyon anlamı taşıdı. İnsanların ufkunu genişletebilmek ilgimi çekti açıkçası. İlk dakikadan itibaren işimizin ne kadar zor olacağını biliyordum. İnsanların beklentilerini biliyordum. Ama en büyük etken Lig TV ekibine güvendir.
Pazar günleri gelip salı dönüyorsunuz değil mi?
Pazar ve pazartesi akşamları program yapmak için geliyorum ama bu kural bazen ihlal oluyor ve cumartesi de yayına katıldığım oluyor. Yani bize nerede ihtiyaç olursa seve seve geliyoruz. İstanbul bana yabancı bir şehir değil. Birkaç yıl önce ailemle tatil için gelmiştim. Yayın için görüşmek üzere geldiğimde de ailem yanımdaydı.
Son zamanlarda yayında Mustafa Denizli ile tartışmalar yaşıyorsunuz.
Yayın farklı görüşlerden besleniyor. Aslında Mustafa Denizli'nin hakem yorumlarına daha çok katılmasını bekliyorum. Ben nasıl futbolcular hakkında değerlendirme yapıyorsam Mustafa hoca da hakemler hakkında konuşabilir. Farklı kutupların tartışmasından her zaman olumlu şeyler ortaya çıkar. Fakat bu tartışmaların uzatılmaması lazım.
Türk futbolunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Buranın ayrı bir yapısı var. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş veya Trabzonspor, Bercelona ya da Liverpool gibi mi top oynuyor diye kıyas yapmak yanlış olur. Her izleyici bunu ister. Benim takımım böyle oynasın der. Ama o seviyeye gelmek için iyi futbolcudan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Daha iyi altyapı söz konusu. Sezon başında kimi sahaları gördüğüm zaman Almanya'da bunun asla olmayacağını düşündüm ve şok oldum. O korkunç derece kötü sahalarda nasıl iyi futbol oynayacaksınız veya hangi futbolcu böyle sahada oynamak ister.
Türkiye'deki futbol size keyif veriyor mu?
Ben Kasımpaşa'nın ya da Bucaspor'un maçını izlerken de oyundan keyif alabilirim. En önemli tespitlerimden birisi takımların sezon içinde performanslarının çok ciddi düşüşler ve yükselişler göstermesi. 2 maç kazanıp yeniden şampiyonluk yarışına giriyorsunuz. Şu an takımlar arasında sağlıklı bir yorum yapamam. Almanya'da Dortmund'un büyük avantajı var. Diğer taraftan da lig her zaman rekabetten, yarıştan beslenir. Zirvenin Almanya'dakinden geniş olduğunu görüyoruz. Bu da ligin heyecanını artırıyor.
Size heyecan veren takım ya da oyuncular kimler peki?
Guti, Quaresma, Alex seyretmekten keyif aldığı futbolcular. Tartışmasız lige damgasını vuran futbolcu Alex. Brezilyalılara baktığınız zaman dünyanın genelinde çok uzun süre performanslarını ayakta tutamadıklarını görüyoruz. Bir yabancı olarak 100'ün üzerinde gol atmak saygıyı hak ediyor. Alex'i çıplak gözle izleyen herkes görür ki hem oyunu yönlendirebilen hem de doğrudan kaleye gidebilen bir yöntemi var. Gol atma ihtimali çok yüksek bir oyuncu. Alex'te hoşuma giden şeylerden biri de işler kötü gittiğinde kulüp içinde gerginlikler olsa da bundan hiçbir şekilde etkilenmiyor. Kulüp içerisinde gerginlikle olduğunda yabancılar hemen sakatlanır. Bunlar kafada olan sakatlıklardır. Kendisinin bu sürekliliği beni çok etkiliyor. Tabii ki Q7 ve Guti gibi isimler de çok değerli ama onlar çok yeni.
Yerli oyunculardan kimse dikkatinizi çekmiyor mu?
Türk futbolculardan Emre Belözoğlu'nu beğeniyorum. Çok çalışkan bir futbolcu. Bir hakem adına çok kolay olmayan bir oyuncu. Ama benim sevdiğim futbolcu tipidir. Çünkü her şeylerini ortaya koyarlar. Ligin ilk devresinde neyi özlediğimi sorarsanız Arda'yı özledim. Türk futbolun en büyük değerlerinden biri ve Türk futbolunun ona ihtiyacı var.
Türkiye'de sizi en çok ne zorluyor
En çok isimler konunda zorlanıyorum. Bir isim sahada birden çok futbolcunun adı olabiliyor. Maçı izliyorum, gördüklerime algıladıklarıma göre analiz yapıyorum. (Zaman)