F.Bahçe 12'den vurdu

Hani derler ya; Dört dörtlük adam!.. Aynen öyle; İstanbulspor'dan F.Bahçe'ye sıçrayan Selçuk da 4-4'lük bir delikanlı.. Belki futbolu henüz 4-4'lük olmadı ama, bizim "Tuncelili'nin" delikanlılığı, ve de insanlığı 4-4'lük! Büyük takımlarda oynayacak futbolcu için "ahlaki değerler" çok önemli.. Hele hele bir "küçük şehirden" İstanbul'a gelmişse.. Selçuk da, Hatayspor'dan İstanbul'a geldi, bu İstanbul'daki 3. sezonu.. Ve hâlâ tertemiz.. İstanbulspor Menajeri Sinan Dinler, onun "İstanbul bulaşmamış" delikanlılığından ve sporcu yaşamından bahsederken aynen şu ifadeyi kullandı: "Bakir kalabilmiş nadir bir profesyonel.." Sevgili Sinan Dinler onun yaşamını daha iyi ortaya koyabilmek için şu olayı da anlattı: "Biz futbolcularımızla, sıkıntılarını atıp rahatlamalarını sağlayabilmek için belirli günlerde yemek yedik. Bu yemeklerde 'bira' da serbest olurdu. İnanır mızmız, elinde bir defa olsun bira bardağı görmedim.." Onun bira hakkından Uche yararlanır, buz gibi birayı mideye yuvarlayan Nijeryalı her defasında "İyi ki bira içmiyorsun be çocuk" diye Selçuk'a takılırdı.

Süratli bir tırmanış
Genç futbolcu aslen Tuncelili idi. Annesi hemşire, babası öğretmendi. Babası görevi icabı Silifke tarafına taşınmış, genç Selçuk da futbolla o taraflarda sokak aralarında tanışmıştı. İstanbulspor araştırma komitesi ona, üzerinde Hatayspor forması varken rastladı.. Antrenör yardımcıları Apo ve Gökhan hocalar yönetime verdikleri raporda aynen şunu yazıyorlardı: "Hatay'da zümrüt gibi ışıldayan bir genç.." Hemen araştırma yapmış, o günlerde Kuşadası'nda görevli olan kaleci Mücahit'e sormuşlardı. Mücahit hoca da çok iyi tanıdığı genç için şunu söyleyecekti: "Onu da, kardeşi Sertaç'ı da hemen alın. Asla pişman olmazsınız.." Nitekim İstanbulspor bu genci aldığından asla pişman
olmayacaktı. Üstelik göreceklerdi ki, olağanüstü insanlığı gibi futboldaki aşaması da olağanüstü idi.

"Mükemmel sporcu"
Futbol sahalarından "futbol dağarcığı" tıka basa dolu olarak çıkmış, çiçeği burnunda hocalıkta da büyük yol almış İstanbulspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman evvela onun geleceğini anlattı: "Devamlı aşama yapan müthiş bir yetenek, F.Bahçe onu almakla büyük iş yaptı.." Aykut hoca daha ilk idmanda görür görmez beğendiği ve takıma koyduğu genç öğrencisinin özelliklerini de şöyle sıraladı: "Bana göre Selçuk, kale dahil heryerde belli bir kapasite ile oynayabilecek atletik yapıya sahip bir sporcu. Nitekim ben stoper, bek, ön libero, forvet arkası gibi değişik yerlerde oynattım, aynı randımanı aldım. Bir defa çok çalışkan. Futbolu seviyor. İki ayağını da rahat kullanıyor. Dayanıklılığı kadar top kazanmadaki becerisi de mükemmel. Dripling, adam eksiltme, ayağa pas da neredeyse eksiksiz.." Hemen söze girip soruyoruz: "Hiç eksiği yok mu hocam?.." "Olmaz olur mu?" dedi sıraladı: "Evvela o kadar büyük yetenek ki, ben onun İstanbulspor'da bu yeteneğinin ancak % 50'sini kullanabildiğine inanıyorum. F.Bahçe'de % 80'i yakalasın, müthiş bir şey olur.. Bence şimdilik dar alanda topla oynarken biraz sıkıntı yaşıyor. Oynadıkça rahatlayacak, bence Türk futbolunda 'yokluğunu' yaşadığımız 'lider futbolculardan birisi' olacaktır.."

Ana-baba kuzusu
1981 Tunceli doğumlu Selçuk 1.84 boyunda, 71 kilo ağırlığında.. Ailesinden hiç ayrılmadı. Yine onlar yanında. İki büyük hobisi var; laptopla oynamayı çok seviyor. İnternete girip dünyayı araştırır.. Yemeklerden ise "köfte" hayranıdır. Hele hele inegöl köftesi buldu mu, masadan kalkmaz. Yakınlarına sorduk: "Yani biraz obez mi?.." "Galiba öyle" diyor ve ekliyorlardı: "Onun yediği yemeği başkası yese çatlar. Ama Selçuk çıta gibi maaşallah.." Tekrarlayalım; bütün çevresindekilere göre ahlaki yapısıyla, yaşantısıyla, etrafına uyumuyla dört dörtlük delikanlıydı. Hocalarına göre ise futbolu da devamlı büyük bir aşama içindeydi. Hiç kimsenin şüphesi yoktu; sonuçta 4-4'lük te futbolcu olacaktı.