Deivid de Souza... Fenerbahçe tarihi için çok önemli bir isim. 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi'ndeki tarihi başarıda, Inter ve Chelsea'ye attığı goller hala izlenme rekorları kırıyor. Dört sezonun ardından Türkiye'den ayrılıp Flamengo'ya transfer olmadan önce yaptığım son röportajın üzerinden tam altı yıl geçmiş.
Brezilyalı ünlü teknik adam Luxemburgo'nun yardımcısı olarak 35 yaşında yeni kariyerine adım atan Deivid ile yapılan sohbette özellikle Türk Futbolu'na yönelik tespitleri dikkat çekiciydi.
İlk olarak teknik adamlık kariyerine nasıl başladı...
"2014'ten sonra Brezilya U19 i 17 hocaları ile kısa bir staj dönemi yaşadım. Ondan sonra da antrenörlük ve lisans programları başladı. A Lisansını aldım. Bu stajlardan sonra Flamengo'ya davet etti Luxemburgo. Yaklaşık 1.5 sene onun yardımcısı olarak çalıştım. O Cruzeiro'ya geçince ben de geçtim. Orada yine altı ay beraberdik. Sonra Çin'den bir teklif aldı. Oraya gitme kararı verdi. Kulüp benim kalmamı istedi. Ben de birinci antrenör olarak kaldım. Bir sene antrenörlük yaptım. Başarılı bir sezon geçirdik. Ondan sonra Mano Menezes'i getirmek istediler. Ben de saygı duydum."
"EN İYİSİ BEŞİKTAŞ"
Ülke futbolundaki oyun felsefesini iki gruba ayırıyor bir teknik adam gözüyle...
"İki farklı oyun stili var Türkiye'de. Bir tanesi çok sert ve fiziğe dayalı futbol. Genelde Anadolu takımları olarak tabir ettiğimiz takımlar oynuyor bu futbolu. Hepsi aynı şekilde oynuyorlar. Uzun top ile santrfora topu indirmeye, çok fazla açılmayarak kompakt olarak defans yapmaya ve kontra ataklarla oyunu yönlendirmeye çalışıyorlar. Bir de onların karşısında topu yere indirip, pas futbolu ve kolektif futbol oynayıp daha fazla oyuncu ile atağa çıkmaya çalışan büyük takımlar bulunuyor."
Kendi felsefesinin oynamak üzerine kurulduğunu belirten Brezilyalı, yakın zamanda bunu en iyi yapan takımın Beşiktaş olduğunu ifade ediyor...
"Oyun oynamayı daha fazla ön plana çıkaran takımlar şampiyon oluyorlar. Bizim zamanımızda bunu en iyi yapan takım Fenerbahçe'ydi. Geçtiğimiz birkaç dönem bunu Galatasaray çok iyi yaptı. Şu anda ise
Beşiktaş iyi yapıyor. Dönem dönem bu değişebiliyor ama genelde üç büyükler diye tabir ettiğimiz takımlar bu işi diğer takımlara göre daha iyi yapıyorlar. Kim daha fazla oynamak isterse, ofansif oynamak isterse daha fazla kazanır. Benim felsefem bu. Her zaman alan yaratıp önünüzü açarak oynarsanız, pas oyunu ile gole gidersiniz. Bir maçta 2i3 gol atma şansınız olur. Bu açıdan bunları en iyi yapan Beşiktaş..."
VITOR PEREIRA İMASI
Deivid ülkeye transfer olan futbolcu ve teknik adamlarla ilgili birkaç tespit de yaptı. Genel konuştu ama şu sözleri ile sanki
Pereira'nın geçen sezonki en büyük yanlışını hatırlattı.
"Fenerbahçe her zaman kazanmak isteyen, bir gol yiyorsa üç dört gol atmak isteyen bir takım. Bu yüzden bir kulübün geçmişini de iyi bilmek lazım. O felsefeyi benimseyip kulübü iyi tanımak gerekiyor..."
Kayserispor maçında stattaydı. Fenerbahçe'yi nasıl bulmuştu...
"Kayseri maçını izledim. Çok zorlandı belki Fenerbahçe ama kalite olarak iyi bir takım. En iyi kadrolardan birine sahip. Üst düzey bir teknik adamla çalışmaya başladılar. Yeni teknik adamda takımı toparlayacak kapasite, bilgi ve tecrübe var. Kariyeri tartışılmaz. Hollanda futbolunu, Brezilya futboluna benzetiyorum. Bir okul. Kendi felsefeleri, antrenman metodları, oyun stilleri var. Ben Advocaat'ın takımı toparlayacağını düşünüyorum..."
En iyi 10 numara Alex'ti Peki Alex, Türkiye'de nasıl bu kadar başarılı oldu? İlk maçtan son maçına kadar kimse durduramadı...
"Alex'in biraz daha başarılı olmasının nedeni tam yerinde oynuyordu ve oynama alanı vardı. Forvet oynadığınız zaman yüzünüz her zaman arkaya dönük top almaya çalışıyorsunuz. Alex gibi kaliteli bir oyuncuya oynama alanı sağlarsanız durdurulamaz. Oynadığım en iyi 10 numara diyebilirim kendisi için..."
Ardından teknik adamın, bir futbolcu için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.
"Futbolcunun çok iyi olması demek her takımda oynayacağı anlamına gelmiyor. Luxemburgo mesela bir sezon
Real Madrid'te çalıştı. Eğer o sezon Alex'i yanında götürebilseydi rahatlıkla Real Madrid'te oynardı. Alex, James Rodriguez kadar oynayamaz mıydı? Kesin oynardı. Daum, Alex'i getirdi Türkiye'ye. Çünkü Alex'in stilini seviyordu. Parma'da neden oynayamadı... Çünkü onu isteyen teknik direktör ayrıldı. Oyuncuların kaderini teknik adamlar çizebiliyor..."
Van Persie'ye top gelmiyor Birçok yabancının şikayet ettiği sert futboldan Deivid de şikayetçiydi. Bu sorunu nasıl aştığını şöyle anlattı...
"Kolektif oyunu Türkiye'de öğrendim. Brezilya'da bu çok fazla olan bir durum değil. Brezilya'da futbol açık alanda ve kopuk oynanabiliyor. Birinci yılımda çok zorlandım. Hiçbir şey bilmeden gelince zorlanıyorsun. Çünkü fizik güce dayalı bir oyun ile karşılaşıyorsun. Kendinizi buna hazır etmeniz lazım. İlk sene zorlandım. İkinci ve üçüncü yılımda daha verimli oldum. İlk senemde forvet olarak oynadım. Sonra Zico benim yerimi değiştirdi. Ben de futbol stilimi... İkinci forvet gibi oynadım. Sahayı önüme alıp tekniğimi ve hızımı kullanarak bambaşka bir oyun çıkardım..."
Kendisinin yaşadığı benzer sıkıntıları takımın şu anki golcüsü Van Persie de yaşıyor olabilir miydi?
"Sadece Van Persie değil tüm forvet oyuncuları zorlanır. Farklı bir mantalite var Türkiye'de. Sert ve kapanan takımlar var. Onlara karşı oynarken topla ne kadar fazla buluşursanız o kadar etkili olursunuz. Bunu burada yapmak çok kolay değil.
Kayseri karşısında izlediğim Fenerbahçe'de Van Persie'ye çok fazla top gelmedi. 10 kişi oynaması da zorladı. Kariyerini tartışacak durumumuz yok. Burada zorlanması gayet doğal. Farklı bir futbol oynanıyor ve belki yeteri kadar top gelmiyor. İlk bir sene kesinlikle adaptasyon ile geçiyor..."
Zico zamanında zevk alıyorduk. Inter ve Chelsea maçlarındaki golleri ve o dönem...
"İnsanlar beni çok iyi karşılıyor burada. 7i8 sene önceki performansımız unutulmadı. Inter'e attığım gol en çok tıklanıp izlenen gollerden bir tanesi. O sahneler film şeridi gibi... Chelsea maçında bir boşluk. Vurdum. Stattaki o coşku ve uğultu hep aklımda kalacak..."
Peki o dönemki takımın sırrı neydi?
"En önemli şey futbolu zevk alarak oynamaktır. Zico zamanında böyle oynuyorduk. Futbol oynarken ve antrenman yaparken zevk alıyorduk. Oyunculara özgürlük veriyordu. Çok iyi bir denge kurdu. Ön tarafa gitmemizi istiyordu. Brezilya felsefesi etkili oldu belki. Ama o takımı kuran başkan ve yönetimin de büyük başarısı vardı.."
Real Madrid'te böylesi yok
Deivid'in altyapı konusu ile ilgili tespitleri ve örnekleri çok çarpıcı...
"Real Madrid'in de tesislerine gittim ama inanın bir fark yok Fenerbahçe tesisleri ile. Hatta bizim zamanımızda olmayan bir bölüm eklenmiş kuvvet çalışmaları için. İnanın Real Madrid'te böyle bir yer yok.
Orayı da gezdim. Ama oradaki mantaliteyi de bilmek lazım. Türk futbolunda belki bu felsefeyi değiştirmemiz gerekiyor. Altyapı burada önemli. Önemli yetenekler var ama oynama şansı bulamıyor. Ligi kazanmak en büyük başarı olarak görülüyor ama bu mantığın değişmesi lazım. Onların orada oluşturdukları bir felsefe var. En küçük takımdan, A takıma kadar aynı teknik ve taktik ile antrenman yapılıyor. Şu an mesela Zidane'nın A takım antrenman stilini altyapı takımları da uyguluyor. Bu takımlarda oynayan oyuncular, A takıma geldiklerinde yapacakları şeylere yabancılık çekmiyorlar. Beklenti ve baskı daha fazla oluyor ama işleyiş aynı. Oyuncuları sadece psikolojik olarak hazırlıyorlar..."
Dikkat çektiği bir başka nokta ise rezerv lig konusu...
"Bir de yurtdışında farklı olan rezerv ligler var. Bu ligler birinci lig olarak değerlendiriliyor. Mesela Marcelo, Real Madrid'te o şekilde çıktı. Oyuncular burada inanılmaz tecrübe ediniyorlar. A takım felsefesi ile 20i30 maça çıkıp gelişiyorlar. Türkiye'de bence eksik olan en önemli konulardan birisi bu. Büyük takımların bu liglerde yer almaması. U19, U20'de oynuyor ama sadece kendi yaş aralığında oynuyorlar. Ama bir alt lig çok daha mücadeleci bir ortamda oynanıyor. Oyuncular A takıma çıktıklarında artık hazır oluyorlar. Türkiye'de bu farklı. Benim bildiğim bir oyuncu çıktı, O da Arda Turan. Altyapıdan oyuncu A takıma gelene kadar birçok temel eksikle geliyor. O yüzden burada A takım antrönerleri ikinci bir eğitim vermek zorunda kalıyorlar genç futbolculara..."
(Milliyet)