'Baskın basanındır'
Spor yazarı Şansal Büyüka, Süper Lig'de haftayı değerlendirdi.
Milliyet gazetesi yazarı Şansal Büyüka, Bilal Meşe'nin sorularını yanıtladı.
Beğenmedik, beğenmiyoruz, eleştiriyoruz ama Fenerbahçe’nin de hakkını teslim etmek gerek. Bu dudak bükülen takım, geldi liderlik koltuğuna oturuverdi. Rakipleri yardım etmedi mi? Etti. Ama sebeplere değil. Sonuçlara bakmak gerek.
Gelinen bu noktaya bakarak, Fenerbahçe gerçek konumunda mı? Pereira’nın buna katkısı ne durumda?
Sevgili Bilal, Fenerbahçe kötü oynarken, kadronun hakkını vermekte zorlanırken nasıl Pereira eleştiriliyorsa, iyi oynarken, kadrosunun hakkını verirken de aynı Pereira alkışlanmalı... Kötüyü Pereira’dan biliyorsan, iyinin de Pereira’ya ait olduğunu kabul edeceksin... Ama ben geçen hafta da söyledim; ilk haftalarda Samandıra’ya ve futbol takımına uzaktan bakan Başkan Aziz Yıldırım’ın son dönemlerde sanki ufak ufak telkinleri var gibi...
Baskın basanındır
Avrupa’da lideri yendi, Türkiye’de Trabzonspor’u yenip lideri koltuğundan etti. Fenerbahçe’nin bu performansı devam eder mi? İki kulvarda birden iddialı gider mi?
Şurası kesin... Fenerbahçe’de son maçlarda müthiş bir değişim ve gelişim var. “Baskın basanındır” anlayışı ile oynuyor. Öyle ki, rakip oyuncu topu daha ayağına alırken ensesinde en az Fenerbahçeli iki oyuncu beliriyor. Sahanın neresinde, hangi bölgesinde olursa olsun bu baskıyı yapıyorlar. Rakibe oynama, hatta nefes alma fırsatı bırakmıyorlar. Özellikle Nani, bizim tanıdığımız “Orijinal” Nani’ye döndü. Son maçlarda kişisellikten uzak ve çok etkili...
Fenerbahçe’de değişimin ve gelişimin gerisinde kalan tek oyuncu var, o da Robin Van Persie... Ancak Fenerbahçe bu kadar etkili oyununa rağmen halen girdiği pozisyonları gole çevirme konusunda zorlanıyor. Bir de, bir önceki maçın en iyi adamı Ozan Tufan, bir sonraki maçta bir dakika bile süre alamıyor. Geniş ve iyi kadronun da böyle sıkıntıları var.
Fenerbahçe bu kadroyu zaten tüm kulvarlarda yürümek için kurdu. Avrupa Ligi’nde Fenerbahçe’den daha iyi, daha pahalı kaç kadro var? Yok gibi... Avrupa’da yürümesi lazım... Yürüyemezse rakibin gücünden değil, bu kendi yanlışlarından olur. Bu Avrupa için de geçerli, Süper Lig için de geçerli...
Gökhan Gönül’ü de, Sadi Tekelioğlu’nu da tanıyoruz. Sahadaki fotoğraf, ikisine de yakışmadı herhalde...
İşi uzatmanın anlamı yok... Gökhan maç sonu derdini anlattı ve “Gene de böyle bir görüntünün içinde olmamalıydım, affedersiniz” dedi. Sadi Tekelioğlu, Gökhan’ı eleştirdi ama uzatmadı, o da “Olur böyle şeyler” dedi geçti. Baktığınızda Salih’in ateşin altına benzin döktüğü birkaç dakikanın dışında temiz bir maç oldu.
Melo isyanın adıydı
Galatasaray’da “Melo ruhu” çöktü. Galatasaray on birinden sadece bir futbolcu ayrılmadı, Melo’nun gidişi ile birlikte Galatasaray takımında duygu, coşku, isyan bitti.
Galatasaray, iki haftada hem ligde büyük darbe yedi, hem de Şampiyonlar Ligi’nden elendi. Artık ‘Hamza Hamzaoğlu neden gitti, Mustafa Denizli neden geldi?’ sözlerini bir kenara bırakalım. Galatasaray’ın bugünkü röntgenine bakalım.
Cim-Bom’un bugünkü pozisyonu ne kadar devam eder? İleri mi gider, geriler mi?
Galatasaray bundan daha kötü olmaz. Hele Mustafa Denizli’nin geldiği yerde hiç olmaz. Ancak şunu hissedebiliyorum; Denizli büyük ihtimalle beklediğinden daha büyük sıkıntılarla karşılaştı. Şu unutulmasın; sahadaki takımı düzeltmek istiyorsanız, önce saha dışındaki takımı düzeltecek, ekip ruhunu yerleştireceksiniz. Bunu da Denizli’den daha iyi yapacak kim var? Yıllardır söylerim, “Florya düzelmeden Galatasaray düzelmez...” Galatasaray takımının içinde şu anda arkadaşlık, dostluk, birliktelik olduğunu düşünmüyorum.
Galatasaray ligde son 3 maçtır 7 kez öne geçmesine rağmen yakalandı ve 7 puan kaybetti. Skor üstünlüğünü koruyamamasının sebepleri nedir sizce?
Galatasaray 7 değil, isterse 17 kez öne geçsin; bu anlayışla gene yakalanır, gene puan kaybeder. Açık konuşalım, Galatasaray’da “Melo ruhu” çöktü. Galatasaray on birinden sadece bir futbolcu ayrılmadı, Melo’nun gidişi ile birlikte Galatasaray takımında duygu, coşku, isyan bitti. Melo, Galatasaray’da isyanın adıydı. Davranışlarını asla kabul etmesek bile, yenilgiye, kötü sonuca boyun eğmeyen asi ruhlu bir isyankardı. Takımı etkiliyordu, o isyan, o sonuca razı olmayan isyan, sahada her oyuncuyu etkisi altına alıyor ve ortaya dirençli bir takım çıkıyordu. Biz Melo’lu Galatasaray’ın kaç tane unutulmaz geri dönüş maçına tanık olduk. Melo sonrası böyle bir maç var mı? Tamam, takım arkadaşları dahil, Melo’yu kimse sevmezdi ama bu Melo gerçeğini örtmez. Galatasaray’dan Melo gitti, isyan bitti. İşte sonuçlar ortada... 7 kez öne geçersin, hepsinde yakalanırsın, ancak 2 puan alırsın.
Mustafa Hoca’nın Burak’ın kendisine koşmasına verdiği reaksiyon için ne diyeceksiniz?
Mustafa Hoca bireysel gösterileri sevmez. Üstelik daha bir hafta önce ayrılan üç kupalı bir hoca var. Yaptığı normal ve olgun bir tavır... Denizli’ye yakışan da odur.
Franco, Tosic’ten 50 kat daha iyi
Bana göre, geçen yıl izlediğim Pedro Franco, devşirme Tosic’den elli kat daha iyi stoper... Üstelik kontratı var. Adamın parasını tıkır tıkır ödüyorsun, kullansana... Ama her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Demek ki Şenol Hoca beğenmiyor.
Ligin en iyisi denen Beşiktaş, futbol olarak pek geride değildi ama Akhisar Belediye geldi, üç puanı alıp gitti. Attıkları üç şutun ikisi gol oldu, birisi direği buldu. Kartal ise 24 şutla hem kaleyi dövdü hem de atamadığı için dizini!
Maç bitince konuşmak kolay ama bir de Avrupa gerçeği vardı. İki gol atan Cenk Tosun’un kulübede başlaması doğru bir tercih miydi? Diğer kadro tercihlerine de baktığımızda, Şenol Güneş biraz formsuz mu?
Şenol Güneş’in formsuz olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Beşiktaş’tan her maçta “ışık hızıyla” oynamasını beklemek de haksızlık... İnsan bu, insanlardan oluşan takım bu... İyi günü var, kötü günü var... Üstelik rekorlar kırıp kaybettiğin maçı belki de senede bir gün oynarsın.
Cenk Tosun ‘a gelince... Kulübede başlaması çok da garip değil... Takımında 10 golle oynayan Alman Milli Takımı’nın santrforu varsa, onunla başlarsın. Kaldı ki Gomez’in yedek oturduğu maçlar da oldu. Gomez demişken, şu gerçeği kabul etmeliyiz; Gomez oyuna değil, sonuca katkı yapan bir futbolcu... Gol atarsa takımını galibiyete taşıyor, gol atamazsa bir eksik bırakıyor. Çünkü gol dışında oyunda yok... İşte buralarda, oyuna katkı anlamında Cenk Tosun’a ihtiyaç var.
Ersan’ın sakatlığı nedeniyle yerine Tosic oynadı. Miloseviç ve Franco gibi gerçek stoperler varken, sol bekten devşirme bir savunmacının göbekte oynatılması ne kadar doğru?
Akhisar maçından sonra bunu söylemek kolay ama daha önceki maçlarda da gündeme geldi. Franco bu takımda geçen sezon üst düzey en az 20-25 maç oynadı, iyi de oynadı. Bu sezon ne oldu da kadroya bile giremiyor? Üstelik kontratı var, adamın parasını tıkır tıkır ödüyorsun... Kullansana... Ama her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. Demek ki Şenol Hoca beğenmiyor. Bana göre, geçen yıl izlediğim Franco, devşirme Tosic’den elli kat daha iyi stoper...
Tolga Zengin’e çok tepki gösterildi. Devre arasında kaleci transferi şart mı?
Tolga’nın yediği golle ilgisi yok, Beşiktaş’ın zaten ikinci bir kaleci aradığı haberlerini duyuyorduk... Ama Tolga her maçta böyle hatalı goller yemiyor ki... Belki de bu sezon ilk kez bu kadar kötü bir gol yedi. Kaldı ki bu golde stoper Rhodolfo’nun hatası Tolga’dan az mı? Maç içinde futbolcunu ıslıklamak, takıma, seyirciye, ıslıklanan oyuncuya ne kazandırır? Sadece yıkım olur.
Geçen yılın en çok oynayan isimlerinden Pedro Franco, bu sezon sadece hazırlık maçlarına çıkabildi.
Koltuk sevdası mı, Trabzonspor sevdası mı?
Trabzon’un Fenerbahçe maçını konuşmak pek içimden gelmiyor. Öyle olsaydı da, böyle olsaydı da demek yerine, yeni gelecek yönetimin hemen 50 milyon liraya ihtiyacı var. Bunu başarabilecekler mi?
Doğru söylüyorsun Bilal... Trabzonsporlu futbolcuları niye konuşalım? Hoca-cemaat meselesi gibi bu iş... Yönetime, camiaya baksana... Bu kadar kaosun olduğu bir yerde, parasızlığın bu kadar hissedildiği bir yerde, huzurun iflas ettiği bir ortamda başarı mı olur?
Trabzonspor takımı da araziye uydu... İyi kadrosuna rağmen uydu ama bu konuda futbolcuları suçlayamam. 50 milyon lira kolay bir para değil... Ama başkanlığa talip olanların elbette bir programı, bir planı vardır. Trabzonspor Genel Kurulu’nda göreceğiz. Bakalım koltuk sevdası mı, Trabzonspor sevdası mı? Bana göre Trabzonspor tarihinin en önemli genel kurulunu yapıyor. Herkes aklını başına alsın, başka Trabzonspor yok...
Kulüp bütçeleri Allah’a emanet
Avrupa mücadelesi, lig derken, kulüplerimizin bu hafta UEFA’da yargılamaları var. Fenerbahçe ve Trabzonspor, denk bütçe konusunda hesap verecek. Galatasaray ile başlayan Beşiktaş ve Bursaspor’la devam eden bu süreç sonunda birçok takımımız ceza tehlikesiyle karşı karşıya... Ne yapacağız?
Biz UEFA’nın mali kriterlerini hafife aldık. İşin ucunda transfer yasağı var, Avrupa kupalarından men var. Bu cezaları Bursaspor’a, Beşiktaş’a uyguladılar. Galatasaray aynı konuda büyük tehlike ile karşı karşıya... Şimdi radara Fenerbahçe ile Trabzonspor girdi. UEFA’nın istediği denk bütçeyi yapmak zorundalar. Avrupa’da 300-500 bin euroya oynayan oyuncuları buraya ikişer-üçer milyon euroya getirirsen, gelirken, gönderirken çuvalla transfer parası, tazminat ödersen olacağı budur... Şaşırdığım şu... Yöneticilerin şirketleri batmıyor... Şirketlerinde denk bütçe var, kâr var... Ama yönettikleri kulüplerin bütçesi Allah’a emanet... Futbol sanki futbolcuların değil, yöneticilerin oyunu gibi... Onu da iyi oynayamıyorlar.
Haftanın futbolcuları: Douglao, Merter Yüce (Akhisar Belediyespor), Luis Nani (Fenerbahçe), Serkan Kırıntılı (Torku Konyaspor), Zeki Yavru (Kayserispor), Ryan Donk (Kasımpaşa)
Haftanın teknik direktörü: Cihat Arslan (Akhisar Belediyespor), Tolunay Kafkas (Kayserispor)
Haftanın hakemi: Deniz Ateş Bitnel (Fenerbahçe-Trabzonspor)
Haftanın takımı: Gaziantepspor