Altaylı'dan Kocaman'a sert sözler! "Dansöz gibi..."
Bloomberg HT'de Fatih Kuşçu'nun sunduğu Spor Saati programında konuşan Fatih Altaylı, spor gündemine dair çok önemli açıklamalarda bulundu. Altaylı, Aykut Kocaman'ın istifa konusunda kıvırdığını söylerken Fenerbahçe'nin sorunu olarak Aziz Yıldırım'ı gösterdi
07.11.2017 - 02:17 |
Bloomberg'de yayınlanan 'Spor Saati' programında konuşan Fatih Altaylı, gündem değerlendirmesinde bulundu. Program, Fatih Kuşçu'nun Fenerbahçeli taraftarların sorduğu "Ne olacak bu Fenerbahçe'nin hali" sorusunu yöneltmesiyle başladı. Altaylı, "Valla bu sorunun son birkaç yıldır sorulmadığı bir dönem olmadı gibime geliyor. Galatasaray da zaman zaman bu nokta da olsa da Fenerbahçe sürekli bu noktada geziyor. Fenerbahçe Türkiye'nin aynasıdır. Bu soru soruluyorsa bil ki Türkiye'yle ilgili de soruluyordur. Bu soru bir yandan 'Ne olacak bu Türkiye'nin hali' de soruluyordur." ifadelerini kullandı.
Programda sürekli iç karartan şeylerden bahsetmekten şikayet eden ikili, geçen günlerde Almanya'da Borussia Mönchengladbach-Mainz maçında yaşanan, Mainz kalecisi Robin Zentner'in yaptığı hatanın konuşulmasıyla devam etti. Altaylı, "Bu kaleciye yılın salağı ödülü verilmeli. Çok sevdiğimiz Erhan Önal'a Galatasaray kulübü bir maaş veriyordu. Erhan bir süredir beyninde bir sorun yaşıyordu ve durumu çok iyi değildi, bakıma muhtaçtı. Geçinebilmek için İzmir'e taşınmştı. Galatasaray da yanlış hatırlamıyorsam 1800 lira gibi cüzi bir maaş veriyordu, bunu kesmişler. Olacak şey değil, rezillik. Koca Galatasaray kulübü büyük ayıp, büyük terbiyesizlik yapmış. 14 sene sonra kazanılan şampiyonlukta büyük pay sahibi, Avrupa'daki yarı finalde rolü var, futbolculuğuyla beyefendiliği ve sporculuğuyla her şeyiyle 10 numara bir insan. Olacak şey değil! Neyse bizim Erhan'ın libero oynadığı dönemde vardı böyle pozisyonlar, topa bakmadan istop ederdi, top gidince farkına varırdı. Mainz kalecisi Erhan'dan beter bir kaçırma yaşamış. Kaçırırsın, çok bir şey değil de penaltı noktasını top zannetmek nasıl bir salaklıktır? Ama meşhur oldu yoksa biz nereden görecektik. Kötü bir şey de değil, keyifli." dedi.
TURKISH AIRLINES 2017 VE ŞAMPİYONU JUSTAN ROSE...
Antalya'da düzenlenen Turkish Airlines 2017'ye de değinen Altaylı, "Bu organizasyona hemen hemen her sene çok önemli sporcular geliyor. Golf, Türkiye'de çok bilinmediği için sadece 1-2 isim tanınıyor, Tiger Woods gibi mesela. Halbuki Woods her zaman en iyi değil, prime turnuvalarında onu geçen insanlar oluyor. Ben bir golf uzmanı değilim, eğlencesine amatör düzeyde oynarım bazen ama bu işi iyi bilen, uluslararası düzeyde golf oynayan sporcularla konuştum ve "Antalya'daki turnuva, muhtemelen dünyadaki en iyi turnuva" diyorlar. Organizasyon, kalite, servis, gösterile nözen, gösterilen misafirperverlik, ikram, biçim, konuklar... Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir turnuva yokmuş. Ödül de 7 milyon Dolar olması lazım, dünya çapında büyük bir ödül. Ama organizasyona da bir o kadar para harcıyorlar sanırım. Sahalarda sürekli bir şıklık var, sahalarda açık büfeler... Türkiye'nin sportif açısından yüz akı bir turnuva oluyor. THY'yi bu başarısından dolayı kutlamak lazım. Niye? Çünkü THY'nin hitap etmek istediği kitleyle Türk Hava Yolları'nı birleştiriyor. Türkiye'nin imajı böyle olmasına rağmen Türk Hava Yolları'nın imajı hala ve her şeye rağmen Türkiye'den daha iyi. Kutluyorum onları. Bir o kadar alkış da Ahmet Ağaoğlu ve Golf Federasyonu'na." yorumunda bulundu.
FENERBAHÇELİ BASKETBOLCULARIN MİLLİ TAKIM'DAN AFFINI İSTEMESİ
Türkiye A Milli Basketbol Takımı'nın Dünya Kupası için Çin'de yapacağı maçların THY EuroLeague fikstürüyle çakışması nedeniyle Fenerbahçe Doğuş'tan 5 basketbolcunun aldıkları Milli Takım'a 2017-18 sezonuna kadar gitmeme kararını değerlendiren Altaylı, "Yurt dışında oynayanlar Milli Takım'da oynayabilecek durumdayken gelmeyince 'vatan haini' oluyorlar da buradakiler gitmeyince 'vatan haini' demek cüret oluyor? Başka alanlarda sporcular Milli Takım'a gitmeyince ne yapıyoruz? 'Hainsin' diyoruz 'Şusun' diyoruz... Basketbolda olunca neden diyemiyoruz? Ülkenin katılabileceği Dünya Şampiyonası'ndan daha önemli bir yer var mı? Bu çocuklara hain demek benim üzerime vazife değil elbette, hepsi arkadaşımız, kardeşimiz, dostumuz... Geçen sene final maçında Fenerbahçe'nin hangi Türk oyuncusu parkeye çıkıp ter döküp yoruldu, diyelim ki bir sonraki hafta milli maç vardı ve ona çıkamayacak kadar bitap düştü? Yok. Hatırladığım kadarıyla Fenerbahçe'nin THY EuroLeague finalinde parkeye ayak basan tek isim Melih Mahmutoğlu'ydu. Onun da ayağı kupa töreni sırasında bastı! Pek çok maçta aldıkları süreler kısıtlı. FIBA'yla EuroLeague arasındaki tartışma ne yazık ki sürecek gibi duruyor. İşin vahim tarafında FIBA'nın başında Türk basketboluna sürekli kötülük yaptığını düşündüğüm ve hiç sevmediğim ama bazılarının çok sevdiği ve 20 yıl boyunca Basketbol Federasyonu başkanlığını yapmış Turgay Demirel oturuyor. Keşke buna çözüm bulabilselerdi. Ama 'Milli Takım'da yer alamıyorum' demek bir basketbolcu için hiç hoş değil. Üstelik takımlarında bitap düşecek kadar yer aldıkları da yok, içerdeki maçlarda süre alsalar da EuroLeague'de alamıyorlar. Gelgelelim bu çocuklara hain demeye kimsenin hakkı yok. Yıllarca milli formaya hizmet ettiler. Böyle bir zaruriyet doğması onların suçu değil. Muhtemelen bu talimat da onlara hocaları tarafından verilmiştir. Ben birini tanıyorum, bu kararı kendi kendine alacak biri değil, bacağı kopsa Milli Takım'da oynayacak biri. Bu bence Zeljko Obradovic'in ve kulübün verdiği bir karardır, basketbolcular da buna uymak zorunda kalmışlardır. Bu sorun FIBA ile EuroLeague arasındaki bir sorundur. EuroLeague'in ticari bir organizasyon olduğunu ve çok önemli olmadığını söyleyen Fikret Orman'ın bundan sonra daha dikkatli dinlenmesi gerekebilir bu noktadan sonra. Çünkü iş artık milli meseleye geliyor. EuroLeague, Formula 1 gibi NBA gibi bir ticari organizasyon. Şimdi biraz daha sakince onun sözlerini değerlendirmeye almak gerekebilir. FIBA bundan sonra takımları 'EuroLeague'de oynayanlar kendi liglerinde oynayamazlar' diye bir tercih noktasına kadar götürebilir işi. Şöyle bir gerçek var bütün milli takımlar zayıflayacaktır. Yine de İspanya'ya İtalya'ya nazaran en az zararı biz görürüz gibime geliyor." değerlendirmesini yaptı.
OSMANLISPOR PUAN KAYBI SONRASI FENERBAHÇE'NİN DURUMU...
Süper Lig'in 11. haftasında deplasmanda alınan 1-1'lik Osmanlıspor beraberliği sonrasında Aykut Kocaman'ın yaptığı maç sonu açıklamalarını yorumlayan Altaylı, "Konuşuklarından net anladığım şu: Futbolcular takımı satıyor. Diyor ki 'Birkaç sezonda yapılacak hatayı biz 10 maçta yapıyoruz ve bu normal değil.' Bu şu demektir: Futbolcular beni ve kulübü satıyor ve futbolcularla benim aramda problem var.' Futbolcularla teknik direktör arasında 'takımı satma' noktasında bir problem varsa ya futbolcular gider ya teknik direktör. Sezon ortasında futbolcular gidemeyeceğine göre teknik direktörün gitmesi ve yönetimin görevden alması lazım. Benzerini Fatih Terim, Milan'da yaşamıştı. Aykut Kocaman her zaman olduğu gibi iri laflar ediyor ama ne dediği çok belli değil. 'Gereğini yapacağım' diyor, bu istifa sinyali değil. Diyor ki 'İstifa edebilirim', sorun bu. yönetime diyor ki 'Bu sorunu çözün, beni rahatlayın ve beni biraz pohpohlayın. Aykut'ta kabahat yok, "Bu takımdakilerin şerefsizliği" diyin ve bu futbolcuların üzerine bir şey yapın ve ben kalıyım. Yoksa ben kalamam ya da beni kovun.' noktasında. Ama bu saatten sonra o koltukta oturması zor görünüyor. Ben kalkıp desem ki 'Bu Fatih Kuşçu beni rezil etmek için her şeyi yapıyor!' Bu şu demek, 'Bu kanalın yöneticisi ya onu ya beni görevden alın' sonrasında oturup birlikte yorum yapacağız sen beni perişan etmek için her şeyi yapacaksın ben de senin yüzünden rezil olmaya devam edeceğim. Böyle bir şey olmaz. Aykut'ta en ufak bir ciddiyet, sporcu karakteri, bir karakter olsaydı 'Ben bıraktım kardeşim' derdi! Ben dansöz Asena'yı sahnede birkaç kez gördüm, çok beğenirim. Şahane kıvırıyor. Aykut Kocaman, Asena'yı suya götürür susuz getirir. Bu kıvırmaktır kardeşim, böyle kıvırmak olmaz. Dersin ki 'Arkadaşlar böyle bir durum var, bu arkadaşlar beni sevmedi, ben de sevmiyorum ki Aykut Kocaman'da kimseyi sevecek gibi bir durum da yok, ben bırakıyorum.' der gidersin. Aykut Kocaman bu takımı kendi kurdu. Geleceği aylar öncesinden belli değil miydi? Ha yönetim teknik direktöre sormadan oyuncu almış olabilir ki bunda ayıp da yoktur. Ama yönetimin de alırken oyuncunun karakterine bakması gerekir. Dirar, Isla gibi oyuncuları kendi istediği söyleniyor ama medyaya da güvenemiyorum bazen uyduruyorlar. Gelinen noktada olmuyorsa 'Kardeşim ben gidiyorum' dersin. Geçen seneden beri söylemedik mi Aykut Kocaman olmaz diye? Bir ben söyledim bir de Serdar Ali Çelikler söyledi. İkimiz dışında herkes Aykut Kocaman için 'Takımı son şampiyon yapan oydu' vs. dediler dediler, Aykut Kocaman'ın başını yediler. Bir daha Fenerbahçe'nin başına gelebileceğini düşünmüyorum. Bir daha gelmemesi lazım ha bu sefer de gelmemesi lazımdı ama Fenerbahçe'nin sorunu Aykut Kocaman değil. Fenerbahçe'nin sorununun adı Aziz Yıldırım! Aziz yıldırım Fenerbahçe'de olduğu müddetçe bu kulüp ileriye gitmez. Hadi ben Galatasaraylıyım ve Fenerbahçe'nin iyiliğini istemiyorum diyelim, böyle bir şey yok ama... Tribünleri dolduran Fenerbahçeliler de mi Fenerbahçe'nin iyiliğini istemiyor? Nerede bu 50 bin kişi? 50 bin kişinin 40 bini terk etmiş gitmiş, umudu kesmiş. Hiçbir şey istemiyor, talepler ibile yok! 'Yönetim istifa' demeyi bile istemiyor onu bile bırakmışlar! Bir başkan kulübü bu hale getirdiyse orada durmaması lazım ama Aziz Bey hala rakip olarak gördüğü Ali Koç'a liste vermiyor hala bir takım işler, bir takım siyasete yanaşmalar... Hala 'Bir daha seçilir miyim?' falan. Bu hastalıklı durum pek çok kişide vardır. Gereğinden fazla güç kullanan herkeste bu durum vardır. Atıyorum bir gazetenin başında 20 sene yayın yönetmenliği yaparsam 'Ben olmazsam bu gazete olmaz' diye zannetmeye başlarım. Ama bu aynı zamanda 'Bu gazete olmazsa ben de olmam' ı içeren bir kaygıdır. Dual bir problemdir bu. Aziz Yıldırım 'Ben olmazsam Fenerbahçe'nin sorunlarını kimse çözemez, Fenerbahçe mahvolur' diye düşünüyordur muhtemelen ama diğer yandan 'Benim kimliğimin yüzde 98'i Fenerbahçe oldu, Fenerbahçe olmazsa ben de olmam' diye düşünüyordur ama söyleyeyim seneye 5 bin kişiye, öbür sene de 3 bin kişiye oynarlar. Basketbolla durumu 1 sene daha idare edebilirler ama basketbolda da aynı durumu tekrarlayabilecekleri belli olmadığı için Aziz Yıldırım'ın durumu çok zor olur. Bence insanlakr sevildikleri ve bu işin artık en iyisi olduğunu düşündükleri noktadan aşağı gidiş başladığı zaman o noktadan şanla şerefle sevgiyle anılmalılar, rezillikle değil!" dedi.
Altaylı Aykut Kocaman'ın "Biraz daha krediyi hak ediyorum" açıklamarıyla ilgili olarak ise "Bazen bir şey söylememek söylemekten iyidir. Sen kalkıp da Galatasarayla ilgili olarak 'Bu puan farkı suni' dersen sonrasında puan farkı azalmayıp artmaya devam ediyorsa çünkü o gnüden bu yana puan farkı 1 arttı, derler ki 'Kardeş suniydi tabii oldu. Sen ne yapacaksın?'" değerlendirmesinde bulundu.
Altaylı, Aykut Kocaman'ın daha önceki haftalarda yaptığı 'Önümüzde ışık var' açıklamarıyla ilgili olarak ise "Bana laf sokuyor kendince ama... Işıktan bahsediyor ya, o ışık tünelin ucundaki ışık değildi. O ışık üstlerine gelen trendi! Ve trenin makinist koltuğunda beyefendi oturuyordu, Fenerbahçelilerin üzerine o trenle geliyordu. Aslında Fenerbahçelileri kandırıyordu, gördük. Ağzın kadar kafan çalışacak, kafan kadar ayakların çalışacak. Spor böyle bir şey, lafla Fenerbahçe gemisini yürütemezsiniz. Oyuncuların kavgalı olduğunu yeni mi fark ettin, oyuncuların senden hoşlanmadığını bugün mü fark ettin? Bu oyuncular neden senden hoşlanmıyor, bunu düşündün mü? Oyuncularla tek kelime konuşmadığı söyleniyor, oyuncularla beraber yemek yemediği, odasından çıkmadığı ve oyuncularla muhabbet etmediği söyleniyor. Bunlar oluyorken sen bunları yapan biri olarak elbette ki aranıyordun. Düşünsene buranın müdürü olacaksın herkese fırça atacaksın, kapıyı kapatıp kimseyle muhatap olmyacaksın, sonra da 'Şahane olacağız, fark suni' bilmem ne diyeceksin. Böyle olacağını hepimiz biliyoruz. Aykut Kocaman, yönetime çağrıda bulundu. 'Ben bunu yapamıyorum, hale sokarsanız kalırım, sokamazsanız ben giderim' diye çağrıda bulundu ama Aziz Yıldırım da 'Cehennem donana kadar Aykut Kocaman' demişti, Allah'a şükür daha cehenneme gidip gelenimiz yok. Cehenneme en çok yaklaştığım an Dante'yi okuduğum andı ama cehennem donmuş olmalı ki Aykut Kocaman yavaş yavaş gidiyor. Herkes cehennemde yanmaktan korkardı artık donmaktan korkacak!" ifadelerini kullandı.
Altaylı sözlerine "Bu saatten sonra durmaz, duramaz diye düşünüyorum. Yeni hoca arayışlarına girmeleri gerekir. Herkes Yılmaz Vural diyor, ben Yılmaz Vural'ı doğru bulabilirim. En azından Yılmaz Vural'ın şimdiye kadarki iddialarını ortaya koyabileceği bir durum ortaya çıkar ve full konsantre çalışabilir. Ama daha güzel bir önerim olabilir bu noktada, dün akşamdan beri bildiğimiz kadarıyla Türkiye'deki önemli bir takımın, başarılı bir teknik direktörü kulübüyle arasında sorunlar yaşıyor ve dünkü açıklamasından bunu anladık. Başarılı teknik direktör madem ki kulübünde bu kadar rahatsız, Fenerbahçe bu teknik direktöre bir teklif götürebilir. Bu teknik direktör Trabzonspor ve Beşiktaş'tan sonra Fenerbahçe'yi çalıştırır ve Fenerbahçe'ye iyi futbol oynatacağından kimsenin şüphesi olmaz. Şenol Güneş..." diyerek devam etti ve Şenol Güneş'in Göztepe maçı sonrası yorumlarını değerlendirdi:
"Şenol Güneş'in bu açıklamalarına hiçbir mana veremedim herhalde Trabzonlu damarı kabardı. Sinirlenip böyle bir şey söyledi herhalde ama niye söyledi anlamak mümkün değil. Avrupa'da iyi, Türkiye'de hiç fena değil. Her ne kadar Göztepe maçında o kadar beğenmemiş olsam da iyi oynuyorlar, Türkiye'nin son 3 senesinin en istikrarlı takımı. Niye böyle bir şey dedi anlayabilmiş değilim. Hayatımda daha lüzumsuz bir muhabbet görmedim açıkçası. Şenol Güneş'e bir laf söyleyen var mı? Ne bekliyor anlamıyorum. Gazetelere sürekli 'En büyük Şenol Güneş' diye manşet mi atılsın? Ki ona yakın bir şey de oluyor. Kimsenin 'Bu adam gitsin, bu adam yanlış' dediği de yok sadece Avrupa ve ligdeki performans kıyası yapılıyor. Bu kadar alınganlık göstermesi gerekecek ne var? Eğer sosyal medya denilen ruh hastası kaynayan yere bakıp böyle bir şey yapıyorsa hiç yapmasın ne lüzumu var? Orada bir sürü manyak var, istediğini söyler. Sosyal medyayla mı yaşıyoruz? Şenol hocanın kıymeti biliniyor ve hakkı veriliyor. Böyle bir şeye gerek yok."
''ŞENOL GÜNEŞ, EGO'YU BİR KENARA BIRAKMALI''
Altaylı, Fatih Kuşçu'nun "Şenol hoca elit teknik direktörler arasındaydı, elit teknik direktörlere söz anlatan kişi olduğu için biraz egosu yükselmiş olabilir mi?" sorusuna "Ego yükselmesinin bir düzeyde tutulmadığı zaman nelere mâl olduğunu Türkiye'nin en başarılı teknik direktörlerinden biri olan Fatih Terim cümle aleme gösterdi. O yüzden egoyu biraz kontrol etmek lazım. Şenol hoca da egosunu biraz törpülesin. Sonuç olarak hiçbir başarılı sporcu, hiçbirimiz egosu kendi kişiliği ve başarısının önüne geçtiğinde ayakta kalamıyor. Sonunda o egoyu alıp ağzından içeri tıkıveriyorlar. O egoyu bir yerde tutmadığınız zaman sıkıntı yaşarsınız. Şenol Hoca'ya naçizane tavsiyem; büyüdükçe kendini küçültebilen insan her zaman daha başarılı olur. Şenol Hoca'nın da öyle yapması lazım. Şimdiye kadar hep böyleydi, şimdi niye değişti anlamadım.'' dedi.
Milli ara nedeniyle lige verilen aranın en çok kime yarayacağı konusunda da konuşan Altaylı, ''Milli ara teknik direktör değiştirirse en çok Fenerbahçe'ye yarar. Yeni teknik direktörüne kaynaşma adına bir süre tanır. Galatasaray ise erken form tutmanın sıkıntılarını yaşıyor. Ona belki bir çözüm bulabilir." yorumunda bulundu.
''GALATASARAY ŞAMPİYON OLSA DA TUDOR HOCA DEĞİL''
Altaylı, Galatasaray Teknik Direktörü Igor Tudor'la ilgili olarak ise ''Bugün gazetelerde Tudor'la ilgili okuduğum her şey beni paniğe sevketti. Tudor benim gözümde teknik direktör değil. Şampiyon olsa da ligin ortasında bitirse de benim için teknik direktör değil. Gençlerbirliği maçının 5 golle kazanılması, Galatasaray'ın aleyhine oldu. Keşke 1-0 kazansalardı. Tudor, çift forvet oynamanın doğru bir şey olduğunu sanıp bir sonraki maça yine aynı şekilde çıkacak. Geçen programda, Tudor'un çaresiz kaldığı anlarda Gomis ile Eren'i aynı anda oynatması gerektiğini söylemiştim. Sanıyorum Tudor, maçın başında kendisini Gençlerbirliği'ne karşı çaresiz hissetmiş olacak ki; maça çift forvetle başladı. Gençlerbirliği ligin son sırasında yer alıyor ve 26 gol yemiş. Bu takıma karşı böyle bir şey yaparsan ciddi bir sıkıntı var demektir. Bu maçı Galatasaray'ın 5 golle kazanmış olması kimseyi aldatmasın. Galatasaray ilk golü erken buldu fakat o golden sonra maçın 35. dakikasına kadar rakip kaleye kaç kez gitti? Orta alanı kaç kez geçti? Hemen hemen sıfır... Bu arada Galatasaray 1-0 öndeyken Gençlerbirliği'nin 5 tane pozisyonu vardı. 3 tanesi %100'lük pozisyondu. Usta ayakları olsaydı bu pozisyonlar gol olurdu ve soyunma odasına 3-1'lik galibiyetle gidebilirdi. Galatasaray bu maçı kötü ve yanlış oynayarak farklı kazandı. Başakşehir'e karşı bu taktikle çıkarsa geçen seneki maçın tekrarı yaşanır." değerlendirmesini yaptı.
''FEGHOULI'NİN YOKLUĞU GALATASARAY'I ETKİLEMEZ''
Trabzonspor maçında gördüğü kırmızı kart nedeniyle 3 maçlık ceza alan Sofiane Feghouli'nin yokluğunun Galatasaray'ı etkilememesi gerektiğini söyleyen Altaylı, ''Bir oyuncunun eksikliği Galatasaray gibi transfer rekortmeni bir takımda büyük bir fark yaratıyorsa sıkıntı var demektir. Bu maçta iyi olarak yorumlayacağımız tek şey; Belhanda'nın sezon başından beri en iyi oyununu oynamış olmasıdır. Bana sorarsan Feghouli'nin yokluğunu bu maçta Galatasaray hissetmedi." ifadelerini kullandı.
Haberin Devamı