Yerli ve milli 'kırışıklık önleyici madde' üretildi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyopatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Yazıhan ve ekibi, kozmetik alanında yaygın kullanılan ve cilt kremlerine 'nem tutucu, kırışıklık önleyici' özellik katan 'hyalüronik asit'i laboratuvar ortamında bakteri kullanarak üretmeyi başardı. Yazıhan, Türkiye’nin tamamen yurt dışından ithal ettiği hyalüronik asitin yerli ve milli üretimine geçmeye hazırlanıyor.
Yerli ve milli 'kırışıklık önleyici madde' üretildi.Kozmetikte, estetik cerrahide ve doku mühendisliğinde yaygın olarak kullanılan hyalüronik asit, köpek balığı derisi, horoz ibiği, sığır göz bebekleri gibi çeşitli hayvansal dokulardan da üretilebiliyor. Cilt kremlerinde kullanıldığında, sudaki ağırlığının bin katına kadar nemi ciltte saklı tutma özelliği ile biliniyor. Dünyada hızla büyüyen hyalüronik asit pazarı 2005 yılında 1 milyar dolarken, 2016 yılında 7,2 milyar dolara ulaştı ve 2025 yılında 15,4 milyar dolar olması bekleniyor.
LABORATUVAR ORTAMINDA ÜRETİLDİ
Türkiye'de henüz ticari üretimi olmadığı için yurtdışından ithal edilen hyalüronik asit, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyopatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Yazıhan ve ekibi tarafından laboratuvar ortamında üretildi. Yazıhan ve ekibi, ilk denemelerini Osmangazi Üniversitesi’nden Prof.Dr. Ahmet Çabuk ve ekibinin başlattığı 'bakteriden hyalüronik asit üretimi' üzerinde çalışarak gıda ve kozmetik alanlarında kullanıma uygun saf hyalüronik asit üretimini gerçekleştirdi. Yerli ve milli üretime geçmeye hazırlanan Nuray Yazıhan, "Hyalüronik asit sürekli dışarıdan aldığımız oldukça pahalı bir madde. Gıda takviyesi olarak kullanılıyor, kozmetik alanda kullanımı söz konusu artı tıbbi cihazlarda ve tıbbi ürünlerde çok fazla kullanım alanı var. Kullanım alanına göre elde etme yöntemleri ve üretim yöntemleri çok farklılaşıyor, bu fiyata da yansıyor" dedi.
BAKTERİDEN ÜRETİM İNSAN DOĞASINA DAHA UYGUN
Yazıhan, laboratuvar ortamında bakteriden ürettikleri hyalüronik asitin hayvansal kaynaklı üretime göre insan doğasına daha uyumlu olduğuna dikkat çekerek, "Piyasada bulunan maddelerde hayvansal kaynaklı olanlar da var ama hayvansal kaynaklı ürünleri kullandığınız zaman bir alerjik reaksiyon görme ihtimaliniz çok yüksek. Artı hayvan herhangi bir bakteriyel ya da başka tür bir enfeksiyon olabildiği zaman onu taşıma ihtimali de olabiliyor. O yüzden genelde bakteriyel olanlar ve saflaştırılanlar tercih ediliyor ve insan doğasına daha uygun olanı bu. Artı kullandığımız bakteride biz herhangi bir genetik değişim yapmıyoruz" bilgisini verdi.
'2020'NİN İLK 6 AYINDA ÜRETİME GEÇİLECEK'
?2020 yılının ilk 6 aylık döneminde hyalüronik asitli gıda takviyesi üretimine geçeceklerini ifade eden Yazıhan, ürünün GDO’suz bir gıda takviyesi formatında satışa sunulacağını kaydetti. Gıda takviyesinin eklem sorunları yaşayanlara yönelik olacağını dile getiren Yazıhan, "Hyaluronik asit dediğiniz zaman akla güzellik geliyor, kadınların vazgeçilmezi bu, cildiniz açısından çok kritik önemli bir dolgu materyali bu madde ama bunun yanı sıra Türkiye için düşünürsek, çoğu insanda eklem sorunları var ve kemik sağlığı açısından da çok önemli. O açıdan gıda takviyesi olduğu zaman bizim toplumda çoğu insanın, özellikle bayanların belli bir dönem sonrasında takviye olarak aldıkları zaman kemik sağlığına etki eden bir formülasyon olarak karşınıza çıkacak. Eklemlere özel bir şekilde yapılan gıda takviyesi formülasyonu şeklinde yapacağız" dedi.
'KOZMETİK ALANINDA ÜRETİM İÇİN DESTEK GEREKİYOR'
İthalata bağımlı bu maddeyi Türkiye’de üretmeyi başaran Yazıhan, kozmetik alanında hyalüronik asit üretiminin gerektirdiği finansal desteği bulamadığı için öncelikle gıda takviyesi olarak üreteceklerini söyledi. Yazıhan, "Kozmetik dolgu maddesi yaptığınız zaman kullanacağınız hyalüronik asitin molekül ağırlığıyla beraber üretim şartları da değişecek, tabii bu çok ciddi yatırımlar istiyor. Biz yapılan projelerde aslında kozmetik amacıyla kullanılacak olanları da laboratuvar şartlarında üretmiş bulunuyoruz; ama üretim şartlarımız, imkanlarımız olmadığı için bunları ticarileştirme şansımız maalesef yok. Tabii biz bir Teknopark şirketiyiz, doğal olarak imkanlarımız çok fazla değil. Burada gördüğünüz laboratuvar şartlarında üretim yapıyoruz. Bizim üretim yerimizin sadece gıda takviyesi üretim ruhsatı var. Tabii ki kozmetik ruhsatı olabilecek bir üretim yeri kurabilirsek ileride niye olmasın tabii ki bunu yapmayı da çok isteriz" diye konuştu.
'İNANILMAZ BİR PAZAR PAYI'
Söz konusu maddenin kozmetik alanındaki değerinin çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Yazıhan, "Çok fazla kozmetik üreticisi var Türkiye'de; kremler üretiliyor ve kremler içerisinde bu maddeyi koyuyorlar ya da takviyeler yapıyorlar, dolgu yaptıran çok sayıda kadın olduğunu biliyorum ben, dudak dolgusu, göz altı dolgusu ya da başka bir şekilde, kozmetik alanında inanılmaz bir pazar payı olan bir üründen bahsediyoruz. Türkiye’de yerelleştirilmesi söz konusu olursa uygun şartlar sağlanırsa eğer, son derece ekonomik anlamda katkı sağlayacak bir ürün halini alacaktır. Hem dışarı olan bağımlılık azalacaktır, artı bir katkı sağlayacaktır bu durumda" dedi.