'Varisler hayati tehlike oluşturabilir'

Medicana International Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Neyyir Tuncay Eren, yazılı açıklama yaparak, her gün birçok hastanın 'iç varis', 'dış varis', 'venöz yetmezlik', 'pıhtı atması', 'iğne tedavisi', 'köpük', 'lazer tedavisi' gibi kelimeleri bir yerlerden duyarak kendilerine muayeneye geldiğini belirtti. Prof. Dr. Eren, her hastanın tanı ve tedavisinin farklı olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Eren, toplar damarlarda kan yukarı doğru hareket ederken yer çekimi nedeniyle aşağı doğru ters yönde hareket etmesini önlemek üzere damarların içinde kapakçıklar olduğunu anlattı. Eren, öğretmen, berber, cerrah gibi uzun süre ayakta kalma ve masa başında uzun süre oturma gibi mesleki özellikler, kilo ve ailesel faktörler nedeniyle bu kapakçıkların görevlerini iyi yapamaz hale geldiğini belirtti. Bu durumda kanın aşağı doğru bir göllenme ve basınç oluşturduğunu dile getiren Prof. Dr. Eren, bu tip rahatsızlığa venöz yetmezlik denildiğini kaydetti.

'TEDAVİSİ ZOR VE UZUN SÜREN ÖNEMLİ SORUNLARDIR'

Toplar damarlarda geriye kaçışın ve basıncın artmasının yer yer damarlarda lokalize genişlemelere sebep olduğunu aktaran Prof. Dr. Eren, "Toplar damarlardaki lokalize genişlemelere varis diyoruz. Toplar damarlardaki genişlemeler örümcek ağına benzer şekilde çok ince ve yaygın olabildiği gibi biraz daha kalın mavi damarlar veya dışarı çıkıntılar yapan kocaman kıvrımlı damarlar şeklinde olabilir" dedi.

Son yıllarda varislerin çok sık görülmeye başlandığını belirten Prof. Dr. Eren, "Varis, aslında basit gibi görünseler de bazen yaratabilecekleri sorunlar ve komplikasyonlar nedeniyle hayati tehlikeler oluşturabilmektedir. Ayrıca derin toplar damarlarda oluşacak pıhtılar kalıcı hale gelip sonraki yaşantıda hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyecek doku bozukluklarına neden olabilir. Yine bacakta oluşacak varis egzamaları veya ülserleri hem çok can yakan hem de tedavisi zor ve uzun süren önemli sorunlardır. Bu nedenle venöz yetmezlik tespit edilen hastaların çok iyi değerlendirilmesi, hastalıkla ilgili eğitilmesi ve gereken önlemlerin zamanında alınması hastaların sonraki süreçte rahat bir yaşam sürmeleri için çok önemlidir" diye konuştu.

'ZOR İYİLEŞEN YARALAR HALİNİ ALABİLİR'

Prof. Dr. Eren, varislerdeki şikayetlerin önemli bir bölümünün venöz yetmezliğe bağlı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Eren, bacaklarda yorgunluk, dolgunluk hissi, kramplar, ayak bileklerinden yukarı doğru çıkan ödem, ayak tabanında yanma ve his bozukları, yoğun kaşıntının en büyük şikayetler olduğunu belirterek, "İleri dönem hastalarda yine bilek bölgelerinde kahverengiye çalan renk değişiklikleri olur. Kahverengileşen bölgelerin merkezinde bazen kaşınma sonrası ortaya çıkan küçük yaralar biraz daha büyüyerek can yakan, iş gücü kaybı ve yaşam kalitesini etkileyen, zor iyileşen yaralar halini alabilir. Bu yaralar iyi ve etkili tedavilerle bile 2-3 ayda iyileşirler ve sık aralıklarla tekrar ederler" ifadesini kullandı.

'VARİSİ YOK ETTİĞİ SÖYLENEN KREMLERDEN UZAK DURULMALI'

Prof. Dr. Eren, venöz yetmezlik ve varislerin dikkat edilmesi gereken önemli hastalıklar olduğuna dikkat çekerek, doğru tanı ve fonksiyonel analizlerin tedavinin planlanmasında esas olduğuna, varis çorabı kullanmanın yararlarına vurgu yaptı. Ayrıca özellikle internet ortamındaki bilgi kirliliğine dikkat edilmesi gerektiğini belirten Eren, varisi yok ettiği söylenen kremlerin böyle bir etkisinin olmadığını, bu tür kremlerin bazı semptomatik ferahlamaları sağlayabileceğini; ama varisi yok etmeyeceğini anlattı. Bunun birlikte sülük, hacamat gibi uygulamaların çok sınırlı kullanım alanlarının olduğunu kaydeden Eren, bu uygulamaların ciddi enfeksiyon riski taşıması nedeniyle de mutlaka hekimler tarafından uygun tıbbı ortamlarda yapılması gerektiğine dikkat çekti. Operasyon gereken durumlar hakkında da bilgi veren Erek, artık işlemelerin çok basitleştiğini, çok kısa ve basit işlemlerle olayın tedavi edildiğini ve birkaç saat içinde hastanın ağrısı olmaksızın normal yaşantısına devam edebildiğini anlattı. Bacaklardaki kılcal varislerin ise cilt kuruluğu, kilo alıp vermekle ve hormonal dengelerle oldukça ilgili olduğunu dile getiren Eren, tedavi gereken durumlarda ise enjeksiyonlarla yapılan skleroterapilerin, lazer ve radyofrekans tedavilerinin oldukça etkili olduğunu bildirdi.