Varis tedavisinde yeni umut!
Varisin büyük oranda ayak bileği ile kasık arasında yer alan büyük safen damarı ve topuk ile diz arkası arasında yer alan küçük safen toplardamarlarındaki kaçak (reflü) ya da ters akım sonucunda geliştiğini anlatan Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, bu çerçevede tedavinin amacının çoğu kez kaçak yapan safen damarlarını ortadan kaldırmak olduğunu belirtti.
Bu damar ya ameliyatla çıkartılır, ya lazerle, radyofrekansla veya buhar ile yakılarak kapatılır, ya da köpük veya yapıştırıcı ile tıkanır. Sonuçta bu damar kanı geri kaçırmayacak hale gelir ve varislerin kaynağı kurutulmuş olur. Bu aşamadan sonra ya başka bir şey yapmadan varislerin kendiliğinden yok olması beklenir ya da varisler mini bir cerrahi yöntemle çıkartılır veya içlerine köpük yapılarak kurutulur. Bu kısım varis tedavisinde daha az önem taşıyan bir bölümdür. Bu nedenle varisin tedavisi dediğimizde büyük oranda varise neden olan damarın tedavisi ya da yok edilmesi anlaşılmaktadır. Her bir yöntemin kendine has artıları ve eksileri vardır. Ancak bir hasta için bir veya birkaç tedavi şekli en uygun olup, doktorun görevi bu yöntemleri belirleyip en iyi şekilde uygulamaktır.
Hangi tedavinin yapılacağı neye göre belirleniyor?
Genel olarak, bütün bu tedavi seçeneklerinin deneyimli ellerde benzer başarı oranlarına sahiptir. Benzer başarıya sahip olan bu yöntemler arasındaki fark, anestezi gereksinimi olup olmamasından, işlem sırasında ve sonrasındaki görülen ağrı, morluk ve şişlik gibi hastayı rahatsız edebilen şikayetlerin derecesinden ve hastanın günlük yaşamına dönüş süresinden kaynaklanmaktadır. Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, ‘’hastalar açısından konforlu, hızlı ve ağrısız olan yöntemler arasında yeni olan yapıştırıcı ile varis tedavisidir’’ şeklinde açıklama yaptı. Benzer başarı oranlarına sahip diğer yöntemler arasında radyofrekans ve lazer öne çıkmaktadır. Halen lazer dahil bütün yeni tedaviler için referans alınan standart teknik radyofrekanstır. Genelde lazerde biraz daha fazla geçici ağrı ve morluk oluşmaktadır. Köksoy; Ancak değişik dalga boylarında ve özellikli kateterlerle yapılan lazer tedavileri ile radyofrekans arasında farkın çok azaldığını belirtti. Genelde tedavi sonrası hastanın hastanede yatmadan aynı gün evine dönmesi ve bir kaç günde de tam olarak günlük yaşantısında dönmesi mümkündür. Bu açıdan basit ve tehlikesiz bir işlemle kısa sürede günlük yaşama dönülmesi ve varisin uzun süreli tedavisi amaçlandığında da yapıştırıcı ile tedavi, radyofrekans ve laser seçilebilir. Varis ameliyatı ise teknik ya da lojistikten kaynaklanan nedenlerle laser ya da radyofrekans yapılamadığında halen iyi bir seçenektir. İyileşme süreci ve yan etkiler diğer yöntemlere göre biraz daha fazla olmakla beraber, sonuçta tedavi başarısı açısından diğer tedavi yöntemleri ile benzerdir. Ayrıca günümüzde yapılan varis ameliyatları önceki yıllarda yapılanlara göre çok daha konforlu ve güvenilirdir. Marka adı venaseal ya da variclose olan yapıştırıcı ile varis tedavisi hiç bir anestezi gerekmeden varise neden olan damarın içine tıbbi bir yapıştırıcı maddenin sıkılması ile varisin ortadan kaldırılması varis tedavisindeki en yeni ve gelecek vadeden tedavi yöntemleri arasındadır. Bacağa sadece lokal anestezi yapılarak yapıştırıcı kateteri safen toplardamarı içerisine ilerletilir. Bu kateterden tıbbi yapıştırıcı damar içerisine verilerek damarın kendi kendine yapışarak tıkanması sağlanır. Bu tedavi sonrası hastalar varis çorabı bile giymeden günlük hayatlarına devam edebilirler. Venaseal ya da variclose kullanılarak yapılan yapıştırıcı ile varislerin yapıştırıcı ile tedavisi sonrası varisin kaynağı ortadan kaldırıldığı için, hastaların büyük bir çoğunluğunda varislerin kendiliğinden ortadan kalkması beklenir. Diğer yöntemlerin aksine yapıştırıcı ile tedavi sonrası hastalar varis çorabı bile kullanmadan aynı gün günlük hayatlarına dönebilmektedirler. Özetle yapıştırıcı ile varis tedavisinin başlıca avantajları anestezi gerektirmemesi, tedavi sonrası varis çorabı ve istirahate ihtiyaç duyulmamasıdır. Yapıştırıcı kullanılarak varislerin tedavisi dünyada 2012 yılından beri uygulanmakta olup, bu alandaki bilimsel araştırmalar arttıkça yöntem daha da olgunlaşacaktır.
Daha yeni ve etkin tedavi yöntemleri var mı?
Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, Varis tedavisinde köpük yönteminin rolünü anlattı; Köpük tedavisi büyük bir girişim olmayıp, sadece bir iğne ya da kateter ile köpük haline getirilmiş ve damarı içeriden tahriş eden bir ilacın varise ya da varise neden olan safen damarlarının içine verilerek damarın kapatılması işlemidir. Yapılması hasta açısından çok rahat ve kolay olup, hastalar rahatlıkla çok kısa sürede günlük yaşamlarına dönebilirler. Buna karşın, tedavi sonrası varisli damarlar haftalarca mor, sert ve hassas bir şekilde kalabilir ve bazen deride yıllarca kahverengi bir leke kalabilir. Bu açıdan kozmetik nedenlerle varis tedavisi isteyen bayanlarda bazen istenmeyen geçici sonuçlar oluşabilir. Nadiren köpük oluşturmakta kullanılan hava beyin damarlarını tıkayıp, ciddi olaylara yol açabilir. Öte yandan tedaviden sonraki yıllarda varisin tekrar oluşma ihtimali diğer yöntemlere göre biraz daha yüksektir. Varisin tedavi sonrası yıllar içinde tekrarlama olasılığı olan bir hastalık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Cüneyt Köksoy, kabaca bu oranın tedavi takip eden ilk 5 yıl için %20 ler civarında olduğunu vurguladı. Bunun nedeni başlangıçta varisin kaynağının doğru bir şekilde belirlenememiş olması, doğru tedavinin uygulanmaması ve hastaya özgü faktörlerdir. Bu nedenle varisin doğru teşhis ve tedavisi tıbbın her alanında olduğu gibi uzmanlık, deneyim ve bilgi gerektirmektedir.