‘Tek eşliyim bana bulaşmaz’ demeyin!
HIV pozitif olduğunu saklayan eski eş, virüsü 32 yaşındaki A.U.’ya bulaştırdı
8 yıllık evliliğini noktalayan ve yeni bir hayata başlamaya hazırlanan A.U.’nun kapısını aklından bile geçirmediği bir hastalık çaldı; AIDS. Üstelik de hastalığın son evresindeydi, aşırı derecede zayıflamış, bağışıklık sistemi çökmüş, enfeksiyon kapan akciğerleri iflas noktasına gelmişti. Başında Kuran okunuyordu ve bilincinin açık olduğu zamanlarda bir yandan ergenlik çağındaki kızını düşünüyor, bir yandan da ölümle yüzleşmeye hazırlanıyordu. Çünkü uzun süre tanı konamayan hastalık son noktaya gelmişti ve yaşadıkları kolay atlatılacak türden değildi.
Hastalığını araştıran doktorlar da, kendisi de AIDS’ten şüphelenmemişti. Teşhis konduğunda da inanamamıştı. '‘Şaşkındım, şoktaydım, bana AIDS nereden bulaşacak ki diye düşünüyordum. Kabul edemiyordum, çünkü ben tek eşliydim ve hayatımda AIDS’in bana bulaşabileceği başka bir riskli durum olmamıştı" diyor.
EŞİ HIV POZİTİF OLDUĞUNU 3 YIL SAKLADI
Evliyken HIV kapan eşinin bunu kendisinden üç yıl sakladığını öğrendiğinde ise taşlar yerine oturmaya başladı. “Eşim HIV’le biz evliyken enfekte olmuş ama bana söylememiş. Tanı alır almaz beni haberdar etmedi, bunun sonucunda da ben 3 yıl sonra ve son AIDS aşamasında tanı aldım” diye konuşan A.U., cinsiyetçilik yapmak istemediğinin altını çiziyor ama daha çok kadınlara sesleniyor:
“SİZ TEK EŞLİ OLABİLİRSİNİZ, YA EŞİNİZ ÇOK EŞLİYSE…”
“Özellikle ev kadınları daha fazla risk altında. Kadın veya erkek fark etmez, ‘ben tek eşliyim, bana AIDS bulaşmaz’ dememek lazım. Çünkü nereden geleceği hiç belli olmuyor. Yani ‘ben eşimden başkasıyla birlikte olmuyorum’ demek çok yanlış. Cinsiyetçilik yapmak istemiyorum, çünkü çok eşli kadınlar da var ama genellikle erkeklerden bulaş olduğu için tek eşli kadınlar kendilerine HIV’in bulaşmayacağını düşünüyor, bu yanlış bir algıdır. Tek eşli olsanız bile HIV-AIDS açısından mutlaka kontrolden geçmelisiniz. Çünkü siz tek eşli olabilirsiniz ama eşiniz çok eşli bir hayat sürüyorsa virüsü size kolaylıkla bulaştırabilir.”
“POZİTİF ÇIKMAKTAN DEĞİL, BİLMEMEKTEN KORKUN!”
“Toplumda ‘benim başıma gelmez’ şeklinde bir algı var ve bu çok yanlış” diyen A.U., “Erken teşhis için anti-HIV testinin yapılması gerekiyor. Bu testi devlet, üniversite ve özel hastanelerde yaptırmak mümkün. Korkmayın ve test yaptırın. Pozitif çıkmaktan değil, bilmemekten korkun. HIV pozitif olmak hayatın sonu değil, ben bunun en canlı örneğiyim. Tedavi gördüm, kontrol altındayım ve gayet iyi durumdayım. Bir işim var, kızım var, ailem var, herhangi bir sorun yaşamıyorum ve hayat çok güzel…” diye konuşuyor.
ENFEKSİYON UZMANLARI: RİSKLİ DAVRANIŞ VARSA TEST YAPTIRIN
Peki anti HIV testi ne zaman yapılmalı? Dünya Sağlık Örgütü’nün test için belirli bir zaman aralığı önermediğini belirten enfeksiyon uzmanlarına göre belirleyici nokta; yaşam şekli ve riskli davranışlar. Riskli davranışlardan kastın başında ise korunmasız cinsel ilişki geliyor.
Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Deniz Gökengin, korunmasız cinsel ilişki, kan transferi veya şüpheli bir delici-kesici aletle yaralanma varsa test yapılması gerektiğini söyleyerek, “Riskli davranışta bulunanların, riskli davranışları devam ettiği müddetçe altı ayda veya yılda bir anti- HIV testi yaptırmalarında fayda var. Birçok kadın tek eşli olduğunu düşündüğü için eşiyle ilişkiye girerken kondom kullanmıyor. Ama eş başkalarıyla kondomsuz ilişkiye girdiği zaman eşten bulaşma riski oluyor. İnsanlar tek eşli olsalar bile eşlerinin çok eşliliği nedeniyle yine de risk altında olabiliyor. Yani anti-HIV testinin bir aralığı yok ama eğer kuşku varsa 6 ayda veya yılda bir test yaptırmaları önerilir” diyor.
İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şadi Yenen de “Bir şüphe ve riskli davranış varsa mutlaka anti HIV testi yaptırılmalı” önerisinde bulunuyor.
'TAKINTI HALİNE GETİRMEYİN AMA ÖNLEMİNİZİ ALIN'
Bir başkasından hastalık kapmanın kolay kabullenilecek bir durum olmadığını vurgulayan Uzm. Dr. Dilek Mamcu ise “Tek eşli birisi eğer eşine güveniyorsa ve başka bir kaynaktan kapabileceğine dair endişesi yoksa anti-HIV testini yılda bir yaptırmakta hiçbir sakınca yok. Ancak riskli davranış varsa 3 veya 6 ayda bir yaptırılması lazım. Ama bu da takıntı haline getirilmemeli” diye konuşuyor.
‘ERKEN TANI HAYAT KURTARIR, ÖĞRENMEK İSTEYENİ YAŞATIR’
A.U.’nun parmak bastığı nokta, HIV ile yaşayanlara destek veren Pozitif Yaşam Derneği’nin bu yılkı temasıyla örtüşür nitelikte. ‘Pozitif Bak, HIV ve AIDS Hepimizi İlgilendirir’ sloganıyla hizmet veren derneğin bu yılki 1 Aralık Dünya ADIS Günü teması; ‘Erken Tanı Hayat Kurtarır, Öğrenmek İsteyeni Yaşatır’ şeklinde.
BİLGİSİZLİK ÖNYARGIYI BERABERİNDE GETİRİYOR
AIDS tanısı almanın başlı başına bir travma olduğunu, tedavi sürecinde psikolojik desteğin önemli rol oynadığını söyleyen A.U., HIV/AIDS ile ilgili toplumsal önyargıya dikkat çekiyor:
‘Tanı alınca tam bir şok yaşadım. Zor bir süreçten geçtim ama yine de çok şanslıydım, çünkü doktorumdan çok iyi bir psikolojik danışmanlık aldım. Doktorum, tedavi hakkında bilgi verdi, günlük yaşantımı nasıl devam ettireceğimi anlattı. Bu da toparlanmamda çok etkili oldu çünkü yatalak vaziyette tanı aldım ama 4 ay sonra Adalar’da piknikteydim. Yani söylemek istediğim; doğru tedavi ve yaklaşımla 6 ay gibi bir sürede tekrar sağlığıma kavuştum. Zaten bu hastalıkta tıbben çok zorluk yaşanmıyor ama toplumsal önyargılar insanı çok olumsuz etkiliyor. En çok da sağlık çalışanlarından önyargı gördüm. Mesela hastanede yatarken serum yeri şişiyordu ve sağlık çalışanları dokunmak istemiyordu. Hala bir sağlık kuruluşuna gidip de HIV pozitif olduğumu söylediğimde yanlış bilgi veya bilgisizlikten dolayı insanlar önyargıyla yaklaşabiliyorlar.”
“KIZIM ÖLÜMDEN DÖNDÜ”
Tedavi sonucu hastalığı kontrol altına alınan A.U., şimdilerde HIV/AIDS ile yaşayanlara yardım etmek için uğraşıyor, sorunlara çare bulmaya, umutsuzlukları umuda çevirmeye çalışıyor. “Şanslıydım, çünkü ailem bana hep destek oldu” diyen A.U.’nun hastanede de bakımını üstelenen annesi G.U. da kızının, toplumda HIV/AIDS bilincini artırmak için yaptığı çalışmalardan gurur duyduğunu söylüyor.
65 yaşındaki G.U., “Büyük üzüntü yaşadık. Hastalık hakkında bilgi sahibi değildik, çaresizdik ve merak içindeydik. Kızım çok kötü günler geçirdi, ölümden döndü, gözümün önünde eriyordu ve biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ama kızım hastalığa direndi, bilinçli yaklaştı ve sonunda iyileşti. Toplumdaki önyargılardan dolayı bazı yakın akrabalarımıza hala hastalığını söyleyemiyoruz. Allah kimseye vermesin ama bu hastalıkta önemli olan erken teşhis ve doğru tedavi. Hem gösterdiği dirençten hem de bu konudaki çalışmalarından dolayı da kızımla gurur duyuyorum” diye konuşuyor.
HIV/AIDS NEDİR, NASIL BULAŞIR?
HIV, “İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü” olarak tanımlanıyor. AIDS (AcquiredImmune Deficiency Syndrome) ise HIV tarafından oluşturulan, Türkçede “Edinilmiş Bağışık Yetmezlik Sendromu” olarak adlandırılan bir hastalıklar bütünü. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Hande Aygün, HIV/AIDS’in bulaşma şekillerini şöyle sınıflandırıyor:
HIV/AIDS NASIL BULAŞMAZ?
• AIDS dokunma, öpüşme, solunum gibi dış kontaklarla bulaşan bir hastalık değildir.
• AIDS hastasına dokunarak veya yanında bulunarak AIDS'e yakalanmak mümkün değildir.
• AIDS evcil hayvanlardan, tuvaletlerden, yüzme havuzlarından, tabak ya da bardaktan bulaşmaz.
HIV/AIDS NASIL BULAŞIR?
• AIDS'in ana bulaşma yolu seksüel birleşme, uyuşturucu kullanıcılarının enjektörlerini paylaşması ve çok da az olsa kan transferidir.
• AIDS hastalığına yakalanmış hamile bir kadının doğmamış bebeğine hastalığı bulaştırma olasılığı oldukça yüksektir.
• HIV hem erkekten hem de kadından bulaşabilir.
• Kişide herhangi bir cinsel hastalık varlığı, HIV’in bulaşma ihtimalini artırır.
Dünyada AIDS evresindeki hasta sayısını tam olarak bilmek mümkün değil. Ancak Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS’in 2011 raporuna göre, dünyada HIV ile yaşayan kişi sayısı 34 milyon.
"TOPLUMUN HER KESİMİNDE VAR"
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Dilek Mamcu, Sağlık Bakanlığı Haziran 2011 verilerine göre Türkiye’de 1985-2011 yılları arasında bildirilen HIV/AIDS vaka sayısının 4.826 kişi olduğunu ve toplumun her kesiminde HIV ile enfekte olmuş kişi bulunduğunu söylüyor. Mamcu’nun verdiği rakamlara göre Türkiye’de 1999'dan, Haziran 2010 tarihine kadar HIV ile enfekte olan kadınların sayısı 4.54 kat, erkeklerin ise 4.13 kat artmış.
Dünyadaki HIV pozitiflerin yüzde 68’i Sahra Altı Afrika ülkelerinde yaşıyor. Bu ülkelerin nüfusunun ortalama yüzde 12’si HIV ile enfekte. Bu bölgede 5.6 milyon kişi ile en fazla HIV pozitiflik Güney Afrika’da görülüyor. Orta Asya ve Doğu Avrupa’da salgın hızı artarak ilerlemeye devam ediyor. Kuzey Amerika, Batı ve Orta Avrupa’da ise durağan bir seyir gözleniyor.