Şok diyetler iç organlara zarar veriyor, siroza yol açıyor! "Metabolizma böyle bir hileyi affetmiyor!"
Ünlü oyuncu Ufuk Özkan, 3’üncü derece siroza yakalandı. Doktorların 9 ila 12 ay ömür verdiği oyuncunun acilen organ nakli olması gerektiği ve bunun için sıraya girdiği öğrenildi. Ufuk Özkan’ın uygulanan yanlış diyet sonrası karaciğer yetmezliği yaşaması ve organ nakli için başvuruda bulunması gözleri yanlış diyet uygulamalarına ve organ nakliyle arasındaki bağlantıya çevirdi. Diyetisyen Alican Demiroğlu da hızlı kilo kaybı elde etmek için uygulanan diyetlerin bağışıklık sistemini çökertip, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği gibi organ hasarlarına sebebiyet verebileceğini vurgularken diyetlerin bir beslenme uzmanı ve hekim eşliğinde yapılması gerektiğinin altını çizdi.
DUYGU YEŞİLGÖZ / gazetevatan.com
Son dönemde verdiği kilolarla dikkat çeken ünlü oyuncu Ufuk Özkan’ın yanlış diyet uygulaması sonucu karaciğer yetmezliği yaşaması ve buna bağlı olarak organ nakli için başvuruda bulunması şok diyetleri ve yaratacağı olumsuz etkileri bir kez daha gündeme taşırken, organ nakli konusunda da farkındalık yarattı. Biz de diyetler ve organ yetmezliği arasındaki bağlantıyı Diyetisyen Alican Demiroğlu’na sorarken, Türkiye’de organ nakli sürecinin nasıl işlediğini de Gazi Üniversitesi Organ Nakli Koordinatörü Hemşire Fadime Yaşar’a sorduk.
Şok diyetler bağışıklık sistemini çökertiyor
Hızlı kilo kaybı elde etmek için kullanılan şok diyetlerin vitamin, mineral ve antioksidanlar bakımından yetersiz kaldığını bunun da vücudu dış tehditlere açık hale getirdiğini söyleyen Demiroğlu, bu diyetlere ısrarla devam edilmesinin böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği gibi organ hasarlarına neden olabileceğini belirtti.
Şok diyetlerin yağ kaybı hedeflense de vücuttaki yağ dokusundan ziyade kas kitlesini hedef aldığını suyun ve minerallerin kaybıyla zayıflama gözlemlense de bağışıklık sistemini çökerttiğine vurgu yapan Demiroğlu “metabolizma böyle bir hatayı, hileyi affetmiyor.” Dedi ve şunları ekledi.
“Her dönem farklı farklı moda diyetler gündeme geliyor, bunların ortak özelliği hızlı kilo verdirmeleri. Düşük kalorili bu diyetlerin yapılması gün geçtikçe zorlaştığından normal beslenme zaruriyeti doğuruyor. Normal beslenmeye dönülmesiyle bu kez verilen kilolar hızlı bir şekilde alınmaya başlıyor. Hızlı kilo alma ve verme döngüsü ise metabolizmaya en büyük kötülüğü yapmakla kalmıyor, üstüne iç organlara da zarar veriyor.”
Sirozda akla ilk alkol gelse de bilinçsiz diyetler de siroza sebep olabiliyor
Siroz hastalığının alkolle ilişkilendirilse de beslenme kaynaklı olabileceğine de değinen Demiroğlu, “Sadece alkol değil, fazla karbonhidrat ve trans yağ tüketimi karaciğer yağlanmasına, karaciğer yağlanması da siroza sebep olabilir.” ifadelerini kullandı.
Yağ ağırlıklı kilo verme yönteminin bu olmadığını üstüne basarak söyleyen Demiroğlu, bir beslenme uzmanı ve hekim eşliğinde yapılan kontrollü diyetlerde böyle bir sorun yaşanmayacağını belirtirken, doğru diyet programının nasıl olması gerektiğini şu kelimelerle anlattı:
“Kilo verdirmek için hazırlanan beslenme programında önce kişinin hareket durumu, cinsiyeti, sağlık durumu, hâlihazırda kullandığı ilaçlar göz önünde bulundurulur, sonra kişinin günlük besin ve enerji ihtiyaçlarının karşılanacağı protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineraller dikkate alınır.
Doktor tarafından eksik vitamin ve mineraller tamamlanıp, ihtiyaç olan yağ, karbonhidrat, proteinler hesaplanır ve kişinin bu sağlıklı beslenmeyle kontrollü bir şekilde kilo verme sürecini yönetilir.”
Ufuk Özkan’ın hastalığı organ naklinin önemini gösterdi: Kadavra organ bağışı yetersiz
Ufuk Özkan üzerinden şok diyetlerin yarattığı tahribat ile birlikte organ nakli konusunun önemi bir kez daha gündeme geldi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 22 bin 735 hasta, organ ve doku nakli bekleme listesinde. Bu hastalardan 809'u kalp, 39'u akciğer, 19 bin 80'i böbrek, 1337'si karaciğer, 265'i pankreas, 1'i ince bağırsak ve 1204'ü kornea nakli için sıra bekliyor. Gazi Üniversitesi Organ Nakli Koordinatörü Hemşire Fadime Yaşar’ın Türkiye’de Ulusal Bekleme Listesi’nden (UBL) aktardığı bilgiye göre de Türkiye’de 25 binden fazla kişi organ nakli sırası bekliyor. UBL’nin verilerine göre bu hastaların yüzde 89’unu böbrek, yüzde 6’sını karaciğer ve yüzde 4’ünü de kalp bekleyen hastalar oluşturuyor.
Her yıl yaklaşık bin kişinin bu listeye eklendiğini söyleyen Yaşar kadavra organ bağışındaki yetersizlik nedeniyle birçok kişinin organ nakli olamadan hayatını kaybettiğini aktardı. Türkiye’de kadavradan bağış oranlarının son derece yetersiz olduğunu ve gerçekleştirilen organ nakillerinin çoğunlukla canlı bağışlardan sağlandığını ifade eden Yaşar, organ nakillerinin nasıl yapıldığını şöyle özetledi:
Organ nakli 2 şekilde gerçekleşiyor
Organ bağışı; kişi yaşarken özgür iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi veya beyin ölümü gerçekleşmiş, tıbben ölü olduğu kabul edilen kişilerin organlarının, organ yetmezliği olan hastalara nakline yakınları tarafından izin verilmesiyle gerçekleşir.
Organ nakli beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden ya da canlı vericilerden olmak üzere iki şekilde gerçekleşir.
“Beyin ölümü”; merkezi sinir sisteminin kafatası içinde kalan kısmı olan beyin, beyin sapı ve serebellumun tamamının tüm aktivitelerinin kalıcı, yani geri dönüşümsüz olarak yitirilmesidir. Türk Nöroloji Derneği beyin ölümü kavramını toplumumuzun bakış açısına uygun olarak “tüm beyin ölümü” olarak kabul etmektedir. Tüm beyin ölümü hem hukuki hem de tıbbi ölüm halini ifade etmektedir.
Akraba veya akraba dışı canlı kişilerden yapılan nakillere “canlıdan nakil” ve organ vericisine “canlı donör” denmektedir. Canlıdan organ bağışı direkt bağış (akraba) ve dolaylı bağış (akraba dışı) olarak ikiye ayrılır.
Canlı bağışçı olabilmek için, alıcının en az iki yıldan beri fiilen birlikte yaşadığı eşi veya dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlarından birisi olmak gerekmektedir. Buradaki akrabalık durumu 1. Dereceden akraba (Annesi, babası, çocuğu), 2. Dereceden akraba (Kardeşi, dedesi, ninesi, torunu), 3. Dereceden akraba (Amcası, halası, dayısı, teyzesi, yeğeni (kardeş çocuğu)) ve 4. Dereceden akraba (3. derecedekilerin çocukları) kapsamaktadır. Akraba dışı canlı bağışçı olma durumunda ise, naklin yapılacağı ilde oluşturulacak Etik Komisyonun verici ile alıcı arasında, yönetmeliğe ve diğer ilgili mevzuata aykırı herhangi bir hususun bulunmadığını ve etik açıdan organ bağışının uygunluğunu onaylaması gerekmektedir. Canlı vericiden organ bağışı için alıcı hasta ile bir organ nakli merkezine başvurmak yeterlidir.
Donör açığı giderek artıyor
Türkiye’de donör açığının giderek arttığını, bu şekilde devam etmesi durumunda bağışların nakilleri uzun süre karşılamayacağını dile getiren Yaşar, özellikle karaciğer nakli bekleyen hastaların alternatif tedavi yönteminin bulunmadığını, bu hastaların en kısa sürede nakil olmaları gerektiğini söyledi ve Diyanet’in daha önce kullandığı “Organ bağışı candan cana giden en büyük sadakadır” ifadesine atıfta bulunarak organ nakli ve bağışı konusunda toplumu aydınlatmaya ve dini açıdan duyulan endişeleri azaltmaya yönelik açıklamaların daha artmasını istedi.