Sigara içen erkeklerde görülüyor! Bu ölümcül hastalık belirti vermiyor!
Her yıl sadece Amerika’da 15 binden fazla insanı ölümüne neden olan Aort Anevrizması, daha çok sigara içen erkekler ve yüksek tansiyon hastalarında görülüyor. Hastalık tanısı sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konuluyor. Bu ölümcül hastalık hakkında merak edilenleri Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir anlattı.
Dünyada önde gelen ölüm nedenlerinin başında gösterilen aort anevrizması, teşhisi zor hastalıkların başında geliyor. Belirti vermemesi nedeniyle tespit edilmesinin güç olduğunu belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, Aort Anevrizması tanı konulma süreci, belirtileri ve tedavi yöntemlerini anlattı.
AORT ANEVRİZMASI NEDİR?
Aort anevrizması hakkında bilgi veren Prof. Dr. Selim İsbir, aort damarının kalpten çıkan ve tüm vücudumuza kanı dağıtan ana damarımız olduğunu belirterek, "Aortun en önemli hastalığı “Aort Anevrizması” adını verdiğimiz Aort damarı genişlemesidir. Hastalık daha çok sigara içen erkeklerde görülmektedir. Ayrıca yüksek tansiyon da aort anevrizmalarının oluşumunda en önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır." dedi.
HASTALIK BELİRTİ VERMİYOR
Aort Anevrizmasının sinsi seyreden ve çoğunlukla belirti vermeyen hayatı tehdit eden çok ciddi bir hastalık olduğunu dikkat çeken Prof. Dr. İsbir, "Karın boşluğu içerisinde aort damarının genişlemesi “Abdominal Aort Anevrizması” adını alır. Eğer bu genişleme göğüs boşluğu içinde aort damarının hemen kalpten çıktığı noktadan başlar ise “Çıkan Aort Anevrizması” adını alır." diye konuştu.
HASTALIK KİMLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR VE BELİRTİLERİ NELERDİR?
Sigara içen, 60 yaş üstü, yüksek tansiyon hastası olan erkeklerde daha sık görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. İsbir, hastalığının tanısının sıklıkla başka bir sebeple yapılan tetkikler sırasında şans eseri konulduğunu dikkat çekti ve "Ülkemizde bu hastalığa yönelik bir tarama programı bulunmamaktadır." dedi.
Prof. Dr. Selim İsbir, tanı ile ilgili şunları söyledi:
"Tanı koymak aslında çok basittir. Göğüs başlığı içindeki anevrizmalarda ekokardiyografi karın boşluğu içerisindeki anevrizmalarda ise ultrasonografi tanı koydurucudur. Esas tanı ise tomografi ile konulmaktadır."
SONUÇLARI AĞIR OLABİLİR!
Tanısı henüz konulmayan hastalardaki riske dikkat çeken Prof. Dr. İsbir, "Hastalığın en önemli sonucu damarın belli bir çapa ulaştığında patlamasıdır. “Rüptür” adını verdiğimiz bu olayda ölüm şansı yüksektir. O nedenle hastalığın bu noktaya gelmeden tedavi edilmesi gerekmektedir. Genellikle bu oran damar çapı 5 cm ve üzerine çıktığında artmaktadır. Dolayısıyla bu anevrizmaların takibi ve müdahale sınırına geldiğinde ise tedavisi anevrizmanın beklenmedik bir şekilde yırtılmasının önüne geçmek açısından büyük önem taşımaktadır. Hastalık daha çok sigara içen, yüksek tansiyonu olan ve ailesinde anevrizma hastalığı olan kişilerde görülmektedir. Kısaca kalp ve damar hastalıkları açısından genel risk faktörleri olarak tanımladığımız bu faktörlerden sigara ve yüksek tansiyon kontrol altına alınabilecek faktörlerdir. İnsanın genetik yapısı ise değiştirilemez. Öte yandan hastalığın ilaçla tedavisi mümkün değildir." diye konuştu.
AORT ANEVRİZMASI TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Prof. Dr. İsbir, aort Anevrizması tedavisinde anevrizmanın yerine göre tedavi seçeneklerinin de değiştiğini vurgulayarak "Anevrizma göğüs boşluğunda kalpten hemen çıkış noktasından başlıyor ise bu anevrizmalarda tek seçenek açık ameliyat yöntemi ile genişlemiş olan kısmın çıkarılıp yerine bir suni damar konulmasıdır. Öte yandan göğüs boşluğunda kalpten uzak bölgedeki anevrizmalar ve karın boşluğundaki anevrizmalarda ise günümüzde kasık bölgesinden yapılan ufak kesilerle damar içerisine yerleştirilen bir stentlere bırakmıştır. Kısaca Endovasküler tamir adını verdiğimiz bu yöntem hasta açısından büyük rahatlık sağlamıştır. Eskiden açık cerrahi ile yapılan ameliyatlarda hastalar 1-2 gün süre ile yoğun bakım ünitesinde ve sonrasında değişen şartlara bağlı olarak 5-7 gün süre ile hastanede kalırlardı. Açık cerrahide, kanama dolayısıyla kan kullanımı, enfeksiyon oranları oldukça yüksekti. Ayrıca hastaların normal hayatlarına dönmeleri her şey yolunda giderse 1, 1.5 aylık bir süreci içermekteydi. Endovasküler tamir yönteminde ise hastalar 1-2 gün içerisinde hastaneden taburcu olabilmekte ve sonrasında yaklaşık 1 hafta içerisinde normal yaşamlarına dönebilmektedir. Ayrıca kan kullanımı ve enfeksiyon oranları açık cerrahi yöntemle karşılaştırıldığında yok denecek kadar azdır. Ancak bu yöntem her abdominal aort anevrizması hastası için uygun olmayabilir. Bu durumda eski yöntemle tedavi yapılmalıdır." dedi.
ENDOVASKÜLER TAMİR NEDİR?
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Selim İsbir, Aort anevrizmaları tedavisinde yapılan ameliyatlarındaki teknikler anlattı ve endovasküler tamir adı verilen yöntem hakkında şu bilgileri verdi:
''Aort ameliyatlarında son yılların en önemli yeniliği “Endovasküler” tamirdir. Aort anevrizmaları kalp ameliyatları içerisinde kanama riski en yüksek olan ameliyatlardır. Ayrıca aort damarından beyin ve iç organlarımıza giden diğer damarlar nedeniyle bu ameliyatlar sırasında felç ve diğer organlarda yeni sorunların ortaya çıkması ihtimali yüksektir. Endovasküler tamir ise bu sorunları minimal düzeye indirgemiştir. Endovasküler tamir dediğimiz yöntemde içi polyester ya da PTFE adı verilen özel yapıdaki bir kumaşla kaplı olan bir stent kasıktan bir kateter yardımı ile anevrizmanın içine yerleştirilmekte ve böylece anevrizmayı devre dışı bırakmaktadır. Aort anevrizmalarında, anevrizmanın bulunduğu bölgeye göre değişik endovasküler girişimler yapılabilmektedir. İşlemin özel donanıma sahip ameliyathanelerde yapılması gerekmektedir. Hibrid ameliyathane adı verilen bu mekanlar, hastanelerin ameliyathane birimleri içerisinde aynı zamanda “anjiyografi” işlemininde yapılabildiği özel mekanlardır. Oldukça pahalı bir yatırım olduğundan her hastanede bulunmamaktadır. Endovasküler tamir, Aorttan çıkan, beyin ve iç organlarımıza giden damarlar nedeniyle her hasta için uygun olmayabilir. Bu durumda hibrid ameliyathanelerde gerçekleştirilen açık ameliyatlarla kombine endovasküler tamirler, klasik ameliyatlara oranla daha iyi sonuçlarla gerçekleştirilebilme şansına sahiptir.''