Şeker hastalarına kritik uyarı!
Kan şekerinin uzun süre yüksek olmasının retinadaki ince damarların hasarlanmasına yol açtığını belirten Op. Dr. Aras Saklamaz tedaviye geç kalındığı takdirde görme kaybı meydana geleceğini söyledi.
Diyabeti olan hastalarda görülen göz bozukluklarına değinen Op. Dr. Aras Saklamaz, diyabetin sebep olduğu göz hastalıklarını anlattı.
Diyabete bağlı göz bozukluklarında en sık görülen ve en önemli olanın diyabetik retinopati (DR) ve diyabetik makula ödemi (DMÖ) olduğunu söyleyen Atagöz Göz Hastalıkları Dal Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Aras Saklamaz, "Daha az sıklıkla katarakt ve glokom(göz tansiyonu) gelir.Diyabetik retinopati; gözün en iç tabakasını oluşturan, ışığa hassas retinanın kan damarlarının etkilenmesidir. Bu hastalık diyabete bağlı görme kaybının ve yine çalışan erişkin gruptaki az görme ve körlüğün en sık sebebidir. Diyabetik makula ödemi ise diyabetik retinopatinin bir sonucu olarak retinanın makula denen bölgesinin ödemidir. Katarakt, saydam göz merceğinin opaklaşmasıdır. Diyabeti olanlarda olmayanlara göre hem erken başlangıçlı hem de 2-5 kat daha sık görülmektedir. Glokom, görme sinirinin hasar görmesidir. Bazı tipleri göz tansiyonunu yükselterek bu etkiyi yapar ve diyabeti olanlarda olmayanlara göre risk 2 kat fazladır” dedi.
"Kan şekeri uzun süre yüksekse retinaya hasar verir"
Diyabetik retinopatiye yol açan nedenleri de paylaşan Op. Dr. Aras Saklamaz, “Kan şekerinin uzun süre yüksek olması retinadaki ince damarların hasarlanmasına yol açar. Retinanın görevi kendisine ulaşan görüntünün ve ışığın görme siniri aracılığı ile beyne ulaşmasına yardımcı olmaktır. Retina damarlarında oluşan hasar damardan sıvı, protein ve kanın retina katmanlarına sızıntı yapmasıyla retinada oluşan görüntüde bozulma yapar. Bunun çok ileri dönemlerinde retinada oluşan anormal ve kırılgan yeni kan damarları retinada nasırlaşma ve retina hücrelerinde kayba neden olur” diye konuştu.
Retinanın makula denen bölgesinin ödemlenmesinin diyabetik makula ödemi adı verildiğini ifade eden Saklamaz, “Makula; keskin görüş, yüzleri tanıma, okuma ve araba kullanma fonksiyonları için önem arz eder. Diyabetik retinopatisi olanların yarısında diyabetik makula ödemi görülür. Diyabetik retinopatinin kötüleşmesiyle bu oran yükselir” dedi.
Diyabetin tüm tipleri risk taşıyor
Diyabetin tüm tiplerinin (Tip1 ve 2) diyabetik retinopati riski taşıdığını ifade eden Dr. Saklamaz, gebelikte ortaya çıkan veya daha öncesinde diyabetik olanlarda riskin bu dönemde yükseleceğini söyledi.
Diyabetik retinopati ve diyabetik makula ödeminin belirtilerini anlatan Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Aras Saklamaz, “Erken dönemde herhangi bir belirti vermezler. Görme etkilenene kadar şikayet yoktur. Oluşan anormal damarlardan olan kanama gözün önünde uçuşma şikayetleri yapar. Bunlar bazen kendiliğinden kaybolsa da tedavisiz durumlarda yinelemler olur ve geri dönüşümsüz görme kaybına kadar ilerleyebilir. Makula ödemi bulanık görme şikayeti yapar. DR ve DMÖ’in tanısı görme keskinliği muayenesi, göz tansiyonu ölçülmesi, göz bebeğini büyütüp gözün içine ışık ve mercekle bakılarak ve optik koherens tomografi(OKT) yardımı ile konulur. Diyabetik retinopati varlığında kol damarından opak bir ilaç verilerek göz damarlarının ve sızıntıların görülmesini sağlayan göz anjiografisi çekilerek de bilgi sahibi olunur” dedi.
Erken tanı önemli
Diyabeti olanların nasıl korunabileceğine dair bilgi veren Op. Dr. Aras Saklamaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyabetik retinopatiye bağlı görme kaybı bazen geri dönüşümsüzdür. Ancak erken tanı ve tedavi ile körlük yüzde 95 azaltılabilinir. Diyabet hastaları yılda en az bir kere göz bebekleri büyütülerek göz muayenesi olmalıdırlar. Diyabetik retinopatisi olan hastalar daha sık muayene edilebilir. Yine gebelikte ek muayeneler gerekebilir. Çalışmalar göstermiştir ki diyabet hastalığının iyi kontrol edilmesi göze ait problemlerin başlamasını geciktirir ve ilerlemesini yavaşlatır. Kan glukoz düzeyini normal sınırlarda tutanlarda tutmayanlara göre göz problemleri ve bunun yanında böbrek ve nörolojik problemler çok daha az görülür. Yine çalışmalar göstermiştir ki kan glukozunun yanında kan basıncı ve kolesterolün de normal seyretmesi görme kaybı riskini azaltmaktadır. Değişik aşamalarda değişik tedavi yöntemleri mevcuttur. Bunlar; göz içine yapılan iğneler (anti-VEGF), lazer uygulamaları, kortizonlu implantlar en sık uygulananlarıdır. İlerlemiş olgularda ise vitrektomi ameliyatları söz konusu olabilir. Hastalığın evresine göre doktorunuz bunlardan birini veya birkaçını seçebilir.”