Saçları dökülenler dikkat! Stres kaynaklı olmayabilir
Stres pek çok hastalığa yol açıyor. Özellikle saç dökülmelerinde ilk akla gelen neden stres olarak görülüyor. Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Server Serdaroğlu, halk arasında saç kıran olarak da bilinen alopesi areata hastalığının, otoimmün yani bağışıklık sistemi hastalığı olduğunu belirtiyor.
Saçkıran hastalığında bağışıklık sistemi bilinmeyen bir nedenle hata yaparak kendine ait dokuları tanıyamayabiliyor ve mikrop olarak algılayarak saç köklerine saldırı yapıyor. Normalde bağışıklık açısından korunan saç kökleri üzerinde bazı zamanlarda bu koruma kalkıyor ve beslenemeyerek dökülüyor.
Saç kıran hastalığı, tüm batı toplumlarında veya beyaz ırk denilen grupta yüzde 1,7 – 2 arasında değişen sıklıkta her yaşta görülebiliyor. Tüm hastaların yüzde 20’sini çocuk hastalar, yüzde 20’sini 40 yaş üstü hastalar oluştururken geri kalan yüzde 60’lık kısımda ise genç erişkinlerde daha çok görülüyor.
Prof. Dr. Serdaroğlu, çocuklukta başlayan saç kıran hastalığının yaygınsa daha riskli olabildiğini, uzun sürebildiğini, tedaviye daha geç cevap verebildiğini ve totaldeki tüm saç, kaş ve kılların kaybolmasına da yol açabildiğinin altını çiziyor.
Prof. Dr. Serdaroğlu; “Saçkıran hastalığında genetik zeminli çevresel faktörler de önemlidir.”
COVID, farklı virüslerle görülen enfeksiyonlar, kimyasal maruziyeti ve stres gibi çevresel faktörler saçkıran hastalığına neden olabiliyor. Prof. Dr. Serdaroğlu, “Özellikle çocukluk yaşında görülen saçkıran hastalıklarında aile içinde ciddi bir stres, boşanma durumu, aile yakınının kaybı veya ikinci bir kardeş durumları strese neden olarak hastalık oluşturabiliyor. Ancak bu hastaları araştırdığımızda ailedeki farklı bireylerde de benzer durumların olabildiğini görüyoruz. Bu nedenle bu çocukların streslerinin de iyi bir şekilde kontrol altına alınması gerekiyor.” diyor.
Saçkıran hastalığı tedavi edilebilir mi?
Saçkıran hastalığı tedavi edilebildiğini ancak bu tedavilerde kalıcı bir tedavi arayışı ön planda olmaması gerektiğini vurguluyor. Saçkıran hastalığına neden olan, otoimün yani bağışıklık sistemi hastalıklarının hepsi tekrarlayabiliyor. Bu nedenle tedavide amaç hastaların yaşam kalitelerinin artırılması oluyor. Saçkıran hastalığında çocuklar özellikle tüm saçların kaybolduğu durumlarda çevrelerinden olumsuz tepkiler alabiliyorlar ve kamufle etmeleri çok zor olabiliyor. Bu nedenle tedavi şansının her zaman denenmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Serdaroğlu, yaşa ve hastalığın şiddetine göre değişkenlik gösteren farklı tedavi yöntemleri bulunduğunu belirtiyor:
“Özellikle çocuklara ev tedavisi şeklinde; kortizon içeren kremlerle tedaviler veya immünoterapi denilen tedaviler yapılabilmektedir. İmmünoterapide saç derisinde kontrollü bir hasar oluşturulur, sonunca ise saçı döken hücreler hasar bölgesine gelerek saç köklerini serbest bırakır, böylece saç tekrar uzamaya başlar. Ancak, bu hastalık sabır gerektiren bir tedavidir, aylarca sürer ve sonucunda saçlara kavuşulabilir. Yetişkin hastalarda ise çoğunlukla biyopsi yaparak, saç köklerindeki durumu inceleyerek tedavi kararı verilmektedir. Az ve lokal dökülmeler varsa sürerek yaptığımız tedaviler bulunmaktadır. Çok yaygın olanlarda ise çok iyi ve çok modern ilaçlar kullanılmaktadır. Ancak bu tedavilerin mutlaka bir dermatoloji uzmanının kontrolü altında olması gerekmektedir.”