Obezite hastaları damgalama ve ayrımcılığa maruz kalıyor!
Obezitenin tedavisindeki görünmez engellerden damgalama ve ayrımcılığa dikkat çeken 'Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?' projesi başladı. Proje, bireylerin hayatlarının pek çok alanında karşılaştıkları, damgalama ve ayrımcılık üzerine eğilerek obezitenin iyileştirilmesindeki en büyük engeli ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Türkiye ve dünyada görülme sıklığı giderek artan obezite hastalığı, Dünya Sağlık Örgütü’nün en riskli hastalıklar sıralamasında ilk 10’da yer alıyor. ‘Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?’ projesi ise obezite hastalığının tedavisinin önündeki görünmeyen engel damgalama ve ayrımcılığa dikkat çekiyor. Projenin ilk adımında basın mensupları ile bir araya gelen Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Başkanı Prof. Dr. Volkan Demirhan Yumuk, TOAD Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim üyesi Reklamcılık ve Tanıtım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Deniz Sezgin ‘Obezitede Medyanın Rolü’nü ele aldı. NovoNordisk’in desteğiyle gerçekleştirilen kampanyanın tanıtımı Çiçek Dilligil’in sunuculuğunda gerçekleşti.
"SOSYAL BİLİMLER ALANINDA YAPILMIŞ İLK ÇALIŞMA"
Projenin ayrıntılarını paylaşan Prof. Dr. Deniz Sezgin, "Proje, obezitede ayırımcılık ve damgalama araştırmasıyla başladı. Kitaptan yola çıkarak bir farkındalık projesine dönüştü. Obeziteli bireylerin toplum içerisinde nasıl ayrımcılık ve damgalamaya uğradıklarını kendi ağızlarından dinledik. Sosyal bilimler alanında yapılmış ilk çalışma. Obeziteli bireylerle ilgili çok çalışma var fakat onların toplum içerisinde hangi alanlarda ayırımcılık ve damgalamaya uğradıklarını bu çalışma ile ortaya koyduk" dedi.
"MEDYADAN BAŞLAYARAK DİL VE DÜŞÜNCE DEĞİŞİMİNİ BAŞLATMAYI HEDEFLİYORUZ "
Obez bireylerin, eğitim, iş hayatı, sosyal yaşam, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve medya başlıklarında çok fazla ayırımcılığa ve damgalamaya uğradıklarını anlatan Prof. Dr. Deniz Sezgin, "Bunun temel hak ve hizmetlerden yararlanma noktasında önlerinde bir engel olduğunu bizlerle paylaştılar, onların sesi olmamızı istediler. Öncelikle medyadan başlayarak dilde ve düşünce ile değişimi başlatmayı hedefliyoruz. Medyanın kullanmış olduğu dili, görsellerdeki dönüşümle toplumda bir farkındalığın olacağını beraberinde diğer alanlarda farkındalık yaratmak üzere Türkiye Obezite Araştırma Derneği'nin çabası ile bu farkındalığı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
"KİMSEYİ RAHATSIZ ETMEMEK ADINA OTOBÜSE 2 SAAT ÖNCE BİNİYOR"
Araştırmada 42 kişi ile görüşüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Sezgin, dikkat çeken detayları ise şu sözlerle paylaştı:
"3 farklı yaş grubu vardı. Bireylerle yapmış olduğumuz özel görüşmelerde kendilerine yönelik sorular soruldu. Bu araştırmada onların ne kadar çok incindiğini fark ettik. Düşünün ki okula ya da işe giden birey kimseyi rahatsız etmemek adına otobüse 2 saat önce biniyor. Kendi yaşam pratiklerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Bizler bunu fark etmiyoruz ve bu şekilde eğitim almakta, tedavide zorluk çekiyorlar. Temel olarak onların böyle hissetmesine hiçbirimizin hakkı olmadığını düşünüyorum. Espri amaçlı söylenen herhangi bir ifade obeziteli bireylerin canını çok acıtıyor, kendi içlerine kapanmalarına neden oluyor. Bizim hedefimizin obeziteli bireylerin toplum içerisinde hepimiz gibi yer alması ve tedavilerini aksatmayacak şekilde onları motive etmemiz gerekiyor."
"ERKEKLERDE YÜZDE 107, KADINLARDA İSE YÜZDE 34 ARTIŞ"
Obezite hastalığı ile ilgili bilgiler veren Prof. Dr. Volkan Yumuk ise obezitede son 12 yılda erkeklerde yüzde 107, kadınlarda ise yüzde 34 artış görüldüğünü vurgulayarak, "Obezite kronik bir hastalık ve ömür boyu sürüyor. Sıklığı da tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de giderek artıyor. Özellikle erişkinlerde yapılan çalışmalarda 20 yıl önce nüfusun 4'te 1'ini oluştururken bugün 3'te 1'ini oluşturuyor. Yakın zamana kadar Türkiye'nin Avrupa'da obezite sıklığı açısından birinci sırada yer aldığını biliyoruz. Çocuklarda da obezite sıklığı giderek artıyor. Obezitenin kendisi bir pandemi. Bir diğer önemli pandemi de koronavirüs. Bu dönemde obezitesi olan bireylerin ne yaptığı yönünde türlü çalışmalar var. Çalışmaların bir kısmı kilo aldıklarını bir kısmı ise verdiklerini söylüyor. Obezitenin kronik ek hastalıklara da neden olduğunu biliyoruz. Bu dönemde bu hastalıkların tedavisinde gecikmeler yaşandı" ifadelerini kullandı.
Sağlıklı beslenme ve kişileri spora yönlendirme noktasında gerçekleştirilecek eylem planlarına dikkat çeken Prof. Dr. Volkan Yumuk, "Sağlık Bakanlığı 2010'dan itibaren bu eylem planlarını başlattı. Bunların toplum tarafından uygulanması o kadar kolay değil. Aile bireylerinin eğitiminden okullardaki beslenme ve egzersiz eğitimlerine kadar çok boyutlu bir eylem planı gerekiyor. Sağlık Bakanlığı'nın eylem planlarına hekimler olarak biz de yeri geldiğinde destek oluyoruz" dedi.
PROF. DR. DİLEK YAZICI: OBEZİTENİN İYİLEŞTİRİLMESİNDE MEDYANIN ROLÜ AĞIR
Toplantıda obezitenin sağlık üzerine olan etkilerine değinen Prof. Dr. Dilek Yazıcı, obezitenin kompleks bir hastalık olarak kabul edilmesi ve tedavisinin bu yaklaşımla yapılması gerektiğini vurguladı. “Tip 2 diyabet, hipertansiyon ve kalp-damar hastalığı gibi birçok ölümcül hastalığın yanında depresyon gibi psikolojik sorunları da obezite ile birlikte gözlemliyoruz. Obezitenin psikolojik etkileri ise obezite ile mücadeleyi önemli ölçüde etkiliyor” şeklinde konuşan Yazıcı, damgalama ve ayrımcılığın psikolojik etkenler arasında önemli bir yere sahip olduğunun altını çizdi.