Meme kanserine karşı düzenli kontrol!
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Fatih Özkan, Türkiye'de her yıl 233 bin yeni kanser vakası olurken, 126 bin hastanın hayatını kaybettiğini belirterek, kanser vakalarında meme kanserinin ilk sırada geldiğini vurguladı.
OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde, 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı nedeniyle düzenlenen etkinlikte bir konuşma yapan Başhekim Özkan, kanser türleri içerisinde ölüm sıralamasında meme kanserinin 4. sırada yer aldığını söyledi.
Meme kanserinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna işaret eden Özkan, "Kanser hastalığı çok önemli bir sağlık sorunu olarak kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sıklıkta ölüm nedeni olarak karşımıza çıkıyor. 2020 yılı verilerine baktığımızda 19 milyon yeni kanser vakası var dünyada. Bu vakaların 10 milyonunu kaybediyoruz. Ülkemizde ise 233 bin yeni kanser vakası olurken bunun 126 binini kaybediyoruz. Kanser vakalarında özellikle meme kanseri en başta geliyor. Ancak unutmayalım ki, meme kanseri erken teşhis ve tedavi ile çözümü olan bir hastalıktır." diye konuştu.
OMÜ Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayfer Kamalı Polat ise meme kanserinin tanı, teşhis ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Polat, meme kanseri konusunda toplumda bilinç düzeyiyle birlikte erken tanı oranının da arttığını söyledi.
Erken tanının hastalığın tedavisinde ve seyrinde çok önemli olduğunun altını çizen Polat, şunları kaydetti:
"Meme kanserinin tedavisinde elimizdeki en güçlü silah erken tanı. Bunu da başarabileceğimiz en önemli aracımız tarama yöntemleridir. Mamografi başta olmak üzere, kişinin her ay kendi kendini muayene yapması oldukça önemlidir. Bunun dışında risk grubuna göre değişebilse de her kadın için 40 yaşından sonra 70 yaşına kadar her yıl mamografi çekiminin sağlanması gerekiyor."
Türkiye'de Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinde (KETEM) ücretsiz ve çağrı yoluyla sunulan bir hizmet olarak 'toplum tarama' programı yer aldığını anımsatan Polat, "Bunun yanında resmi güvenceyle resmi kurumlarda, devlet kurumlarında ve hatta resmi anlaşmaları olduğu takdirde özel hastanelerde bu teşhis tedavi hizmetleri devlet güvencesiyle yapılabilmekte." diye konuştu.