Kadınların üçte biri bundan şikayetçi!
Kadınların yaklaşık üçte biri yaşamları boyunca en az bir kez kronik alt karın ağrısından şikayetçi oluyor.
Son yıllarda özellikle görüntüleme alanındaki gelişmeler bu ağrıların bir kısmının Pelvik Konjesyon Sendromu’na bağlı olabileceğini gösteriyor. Doç Dr. Mert Dumantepe, ker kadının bilmesi gereken Pelvik Konjesyon Sendromu’yla ilgili önemli ve aydınlatıcı bilgiler verdi.
Pelvik konjesyon sendromu, özellikle 20-45 yaş arası ve yine özellikle birden çok doğum yapmış kadınlarda görülür. Taylor Sendromu olarak da bilinen pelvik konjesyon sendromu hakkında Doç Dr. Mert Dumantepe bilgi verdi.
Pelvik konjesyon sendromu nedir?
Pelvis veya pelvik bölge, kadınlarda üreme, boşaltım ve sindirim organlarının çoğunu içine alan leğen kemiği ile çevrelenmiş bölgeye verilen addır. Pelvik bölge olarak bilinen bu anatomik lokasyon içerisinde, vajen, rahim ve yumurtalıklar da yer alır.
Konjesyon ise herhangi bir sıvının bir yerde birikmesi, göllenmesi anlamına gelir. Pelvik konjesyon sendromu, özellikle rahim çevresi damarlarda genişleme sonucunda kanın göllenmesi durumunda gelişen hastalıktır.
Pelvik konjesyon sendromu, bacaklardaki varis hastalığı veya erkeklerde testis çevresinde görülen varikosele benzer bir hastalıktır. Yani o bölgedeki toplardamarların işlevlerinde problem vardır ve kan kalbe doğru ilerlemesi gerekirken geriye doğru kaçar pelvis içinde birikir. Pelvik konjesyon sendromunda rahim, yumurtalıklar ve tüplerin etrafındaki toplardamarlarda anormal bir basınç artışı ve ileri derecede genişleme olur.
Pelvik konjesyon sendromu kimlerde görülür?
Pelvik konjesyon sendromu genellikle 20-45 yaş arası, özellikle birden çok doğum yapmış kadınlarda görülen bir hastalıktır. Diğer adı “Taylor Sendromu”dur. Yumurtalık toplardamarında (Ovarian venler) bu kapaklarda yetersizlik olursa rahim çevresindeki toplardamarlar büyür ve varis (genişlemiş toplardamar) oluşur. Bu varisler bazı insanlarda herhangi bir şikayet yapmazken bazı insanlarda karın ağrısı, karın alt tarafından yanma ve dolgunluk hissi, cinsel ilişki sırasında ağrı gibi şikayetlere neden olurlar.
Pelvik Konjesyon sendromu çok sık görülür mü?
Pelvik Konjesyon Sendromu’nda çoğu zaman doğru tanıya ulaşılamadığı için kesin rakamlar vermek oldukça zordur. Ancak Amerika’da yapılan istatistik çalışmalarına göre, kronik karın ağrısı kadın doğum vizitlerinin yüzde 10-15’ini oluşturmaktadır. Bu hastalardan en az üçte birinde temel sebebin pelvik venöz konjesyon olduğunu gösteren çalışmalar vardır.
Risk faktörleri nelerdir?
Tipik olarak doğurganlık döneminde yani 45 yaş altında görülür. İki veya daha fazla gebelik öyküsü bulunması, riski artırmaktadır. Hiç gebe kalmamış bir hastada pelvik konjesyon sendromunun çok nadir görüldüğünü biliyoruz. Polikistik over hastalığı, bacaklarda dolgunluk ve ödem, hormonal bozukluklar diğer riskler arasında sayılabilir.
Pelvik Konjesyon Sendromu tanısı nasıl konulur?
Hastalığın tanısı oldukça kolay koyulabilir ancak belirtiler diğer hastalıklarla benzediği için bu hastalıktan şüphelenmek zordur. Bu noktada, kadın doğum uzmanlarına büyük görev düşmektedir. Yapılan jinekolojik muayene sırasında pelvik bölgede saptanan bu çok sayıdaki varislerin detaylı olarak araştırılması açısından, hastaların kalp ve damar cerrahisi uzmanlarına yönlendirilmeleri gerekmektedir.
Karın bölgesine yapılan Doppler ultrason ile pelvik bölgenin değerlendirilmesi ve tanı konulmasında zorlanılabilir. Bu nedenle bazı durumlarda transvaginal ultrason gerekebilir. Yapılan transvajinal ultrason ile rahim etrafında çok sayıda varis olduğu görülebilir. Ultrasonografi esnasında bir takım özel manevralar yaptırılması veya incelemenin ayakta veya oturur pozisyonlarda tekrarlanması bulguların saptanmasını kolaylaştırır. Bilgisayarlı Tomografi (BT) veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi yöntemlerle günümüzde pelvise ait çok daha ayrıntılı görüntülemeler alınabilmekte ve pelvik konjesyon sendromu tanısı kolaylıkla konulabilmektedir. Bazı hastalarda ise başka nedenlerle yapılan bu tetkiklerde, pelvik venöz konjesyon sendromuna ait bulgular tesadüfen saptanabilir.
Pelvik Konjesyon Sendromu tedavisinde neler yapılabilir?
Pelviste ve rahim komşuluğunda varislerin olması mutlaka tedavi gerektiren bir durum değildir. Çünkü rahim komşuluğunda varis birden çok doğum yapmış bir çok kadında görülebilen bir durumdur. Eğer rahim varisleri var ve bunlar karın ağrısı, karında yanma, dolgunluk hissi, cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında ağrı yapıyorsa tedavi etmek gereklidir. Pelvik Venöz Konjesyon Sendromu’nun tedavisinde kullanılan anjiografik yöntemde; kullanılan “coil” adı verilen tıkaçlar sayesinde kaçak mevcut olan toplardamar tıkanır. Daha sonra, aynı toplardamara, hazırlanan “Onyx” yada “sklerozan köpük” madde selektif olarak enjekte edilerek işlem sonlandırılır.
Pelvik Venöz Konjesyon Sendromu tedavisinde kullanılan Pelvik Ven Embolizasyonu nedir?
Pelvik Ven Embolizasyonu tedavisi yakın zamanlarda uygulamaya başlanılan endovasküler tedavi yöntemlerinden birisidir. Bu bir toplardamar anjiyosudur. Bu nedenle riskleri atardamar anjiografisine göre daha düşüktür. Kasık bölgesinden (femoral ven) ya da bazen boyun toplardamarından (juguler ven) ters yönlü akıma yada kaçağa neden olan yumurtalık toplardamarına (ovarian ven) girilir ve buradan embolizan ajanlar işe varisler kapatılır. Buna sebep olan yumurtalık toplardamar yetersizliği de giderilir. Böylece hastalığın tekrarlamasının önüne geçilmiş olur. Bu işlem bir embolizasyon (anjiyografik yöntemle ile damar tıkama) işlemidir.
Bu işlem bir ameliyat mı, kulağa öyle geliyor?
Hayır kesinlikle bir ameliyat değil. Cerrahi kesi ve genel anestezi gerektirmez. Ancak hastanın konforu ve işlemin tamamen ağrısız geçmesi için damardan rahatlatıcı ve ağrı kesici ilaçlar verilebilir. Hasta isterse tüm işlem boyunca anestezi alıp uyuyabilir de.
Pelvik embolizasyon ile tedaviden iki saat sonra hasta yürüyecek hale gelir ve ertesi gün evine gidebilir. İşlemden sonra karında geçici hafif bir ağrı olabilir. Ağrı kesici ilaçlarla ağrı kolayca giderilebilir. Normal hayata dönüş çok hızlıdır.
Pelvik ven embolizasyonu işlemi sonrasında, kapatılan toplardamar için işlemden sonra ilk kontrol genellikle birinci ayda yapılmaktadır. Bunun için sıklıkla doppler ultrasonografi yöntemi kullanılmaktadır. Tekrar anjiografik bir görüntülemeye gereksinim duyulmamaktadır. 1 yılda BT ya da MR venografi ile pelvik bölgedeki genişlemiş varislerin kaybolduğu görüntülenebilir.
Pelvik konjesyon sendromunda şikayetler nelerdir? Doktor Mert Dumantepe göülen şikayetleri 6 maddede özetledi...
1) Ağrı: En sık görülen şikayettir. Ağrının belirli bir ritmi olmayıp, künt ağrı şeklindedir, sıklıkla ayakta kalmakla ve akşam saatlerinde artış gösterir. Adet dönemlerinde, cinsel ilişkisırasında veya sonrasında ağrı daha sık görülme eğilimindedir.
2) Şişlik ve dış genital bölgede varisler: İç genital bölge ile irtibatlı olarak vajina-vulva düzeyinde ve perine bölgesinde zaman içerisinde şişlik ve varisler görülebilir. Ayrıca kasık düzeyinden bacaklara uzanan varisler de sıklıkla görülmektedir.
3) Anormal adet kanamaları ve ağrılı adet
4) İdrar yaparken ve dışkılama esnasında rahatsızlık hissi.
5) Karın alt bölgesine dokunmakla hassasiyet.
6) Tedavi edilmemesi durumunda ilerleyen dönemde depresyona dahi neden olabilir.