Güneş ve cildimiz!
Yazın gelmesiyle güneş kremi kullanalım mı, kullanmayalım mı sorusuna cevap...
D vitamini mutlaka gerekiyor
Yapılan araştırmalar çoğumuzda D vitamini eksikliği olduğunu ortaya koydu. D vitamini sentezi için 2 şeyin bir araya gelmesi gerekiyor:
Güneş ve cildimiz!
İyi de fazla güneş kanser yapıyor diye korkumuzdan hepimiz güneşe çıkmadan önce kremleri bolca sıvıyoruz. Ne yapalım?
Sürelim mi, sürme-yelim mi?
Güneş koruyucular konusunda farklı görüşler var. Katıldığım konferanslarda defalarca bilim adamları şu görüşü ortaya koydular: ‘O kadar korunuyoruz ki artık D vitamini eksikliği çok sık görülüyor!’
Konunun uzmanını buldum. Amerikan Hastanesi Dermatoloji
Uzmanı Dr. Buket Pençe sorularımı yanıtladı:
Güneş kremi kullanalım mı, kullanmayalım mı?
Güneşin deri üzerindeki etkileri
2 türlü:
1) Akut (kısa süreli) olanlar: Güneş yanığı, immünolojik supresyon (direncin baskılanması), pigmentasyon (koyulaşma) ve deri kalınlaşması.
2) Kronik (uzun süreli) olanlar: Deri yaşlanması ve kanser oluşumu.
Bu etkilerden deriyi korumak için en az 30 koruma faktörlü güneş koruyucu kremler kullanılmalı. Bu kremler vücutta D vitaminin oluşumunu engelliyor. Ancak bu özellikleri güneşten korunmamak için neden olmamalı. Çünkü ağızdan alınan D vitamini takviyesi ile iskelet sisteminde D vitamini eksikliğine bağlı bir sorun oluşması önlenebiliyor.
- Güneşte korunmadan fazla kalmak kesin kanser yapıyor mu?
Evet! Güneş radyasyonunun korunmadığı takdirde deride kanser yapıcı etkisi olduğu kesin.
Deride en sık üç tip kanser görülüyor:
1) Bazal hücreli kanser
2) Yassı hücreli kanser
3) Malign melanoma
İlk iki kanser tipinin oluşumunda güneşin etkisi çok önemli.
Malign melanoma denen, koyu renkli benlere benzeyen kanserlerde ise çocukluk ve gençlik yıllarında (35 yaş öncesi) aralıklı olarak uzun süre güneşte kalmış olmak, güneş yanığı geçirmiş, solaryuma girmiş olmak dışında genetik, açık renk deri, vücutta çok sayıda çil veya ben olması, açık renk saç, açık renk göz de etkenler arasında sayılıyor. Malign melanoma ABD’de erkeklerde beşinci, kadınlarda altıncı sıklıkta görülen kanser. Teşhis konulduğu dönem erken değilse öldürücü bir tümör haline gelebiliyor.
Böylesine korkutucu bir kansere yakalanma riskine karşı güneşten korunmak ve D vitaminini ağızdan almak daha sağlıklı olacaktır.
- Güneş ışınlarının da tipleri var. Bunlar nasıl etkiliyor?
Güneş ışınlarının 290 400 nanometre(nm) arasındaki dalga boyları, yani ultraviyole (UV) A ve B ozon tabakasını geçerek yeryüzüne ulaşır. UVC ise ozon tabakasının normal olduğu bölgelerde yeryüzüne ulaşamıyor. Çevre kirliliğine bağlı olarak ozon tabakasının incelmesi ve delinmesi sonucu, bu kanserojen ışın da yeryüzüne ulaşabilir hale geldi.
Dalga boyu 290 - 320 nm arasında olan UVB daha çok öğlen saatlerinde güneşte kalanlarda kızarma yanık, bronzlaşma ve kansere neden olur.
Dalga boyu 320 400 nm arasında olan UVA ya ise kış yaz ve tüm gün maruz kalınıyor. Daha uzun dalga boyuna sahip olan bu ışın derinin daha derin tabakalarına inebiliyor ve deride kızarma, daha sonra koyulaşma yapıyor. Kısa süreli sonuçlar kızarma, yanma, bronzlaşma da olsa bu ışınların sonraki yıllarda deri kanseri, deride çil, leke, kılcal damar genişlemeleri, akne benzeri oluşumlar, bazı alerjik reaksiyonlar, bazı cilt hastalıkları ve deri yaşlanmasına neden oldukları biliniyor. Bu nedenle sabah saat 10:00 ile öğleden sonra 16:00 arasında güneş ışınları zararlı kabul ediliyor. Daha erken ve daha geç saatlerde güneşte kalmakla güneşin antibakteriyel, ağrı kesici, gevşetici, moral düzeltici ve bazı cilt hastalıklarına yararlı etkilerinden faydalanılabilir.
- Güneşten korunmak için krem sürdüğümüzde D vitamini sentezi baltalanıyor.
Güneş koruma faktörü (SPF) 30 olan güneş koruyucular vücutta D vitamini sentezini yüzde 95’e kadar azaltıyor. D vitamini eksikliğine güneş koruyuculardan daha çok neden olduğu bilinen diğer nedenler ise
1) Deri renginin genellikle D vitamini açısından güneş ışınlarından yararlanacak kadar açık renkte olmaması,
2) Bebeklerin 6 aydan uzun süre sadece D vitamininden fakir anne sütü ile beslenmesi,
3) Gebeler ve süt veren annelerde D vitamini eksikliği,
4) Çocukların açık hava yerine kapalı ortamlarda vakit geçirmesi, egzersizden uzak kalmaları,
5) Vejeteryanlığın neden olabileceği beslenme eksikliği,
6) Obezite,
7) Antiviral, antiepileptik, kortizon ve mantar ilaçlarının kullanımı.
8) Bağırsak hastalıkları,
9) Yiyecek allerjileri,
10) Kistik fibrozis gibi pankreas yetmezlikleri,
11) Safra yolu tıkanıklıkları,
12) Bağırsak ameliyatları,
13) Karaciğer ve böbrek hastalıkları gibi çok çeşitli nedenlerdir.
- Peki ne kadar güneşte kalalım?
Altı aydan küçük çocuklar ihtiyaç duydukları D vitamini için direkt güneşten korunarak bebek bezi ile haftada 30 dakika güneş ışığı almalıdır. Açık renk insanlar 10 -15 dakika güneşte kalmakla, gerekli D vitaminini sentezlerken, koyu renklilerde aynı miktarda D vitamini için en az 30 45 dakika, Afrikalılarda 60.100 dakika gerekiyor.
Camın arkasından güneş görürsek, pencere arkası gibi, bu yeterli mi?
UVB ve UVC camdan geçemiyor. UVA camdan geçebiliyor ve tüm gün bizi etkileyebiliyor.
- D vitamini eksikliğinin belirtileri neler?
Çocuklarda yavaş büyüme, kemiklerin kolay kırılması, kollar, bacaklar, sırt ve kalça kemiklerinde ağrı veya gerginlik, ileri aşamada kemiklerde anormal görünüşlü eğilmeler, dişlerde sorunlar, ateş, kas zayıflığı ve kramplar, yetişkinlerde ise, kemik kas ağrıları ve kemiklerin erimeye bağlı kolay kırılmaları.
Besinlerle de D vitamini alabiliyoruz. Somon, uskumru, sardalya gibi yağlı balıklar, balık yağı, sakatat, yumurta sarısı içinde bol D vitamini bulunduran gıdalar...
Kış aylarında, kuzey ülkelerinde yaşayan insanlarda güneşin eğik gelmesi nedeni ile koyu renkli bebeklerde D vitamini ihtiyacı artar. Süt ürünleri, portakal suyu, müsli, mısır gevreği gibi gıdalara, bebek mamalarına, ekmeğe D vitamini takviyesi yapılabiliyor. Bebek mamaları, portakal suyu ve sütte litrede en az 400 i.ü. D vitamini bulunmalıdır. D vitaminin fazla alınmasının kalsiyum fazlalığı, kusma, böbrek taşı ve büyüme güçlüğüne neden olabileceğini hatırda tutmak gerekir.
Kadınların illet olduğu görüntü: SELÜLİT
- Buket Hanım bir de şu biz kadınların illet olduğu selülit konusu var. Hazır sizi yakalamışken sorayım. Selülit tam olarak nedir?
Derinin alt tabakalarında yerleşen bölgesel olarak, yumru ve çukurcuklarla ortaya çıkan hormonal, metabolik ve kozmetik bir sorundur. Kadınların yüzde 85-90’ında görülür. Sağlıklı erkekler ve zenci kadınlarda görülmez. Latin kadınlarda uyluklarda fazla iken İngiliz ve kuzey Avrupa kadınlarında karında daha fazla yerleşir.
Neden oluşuyor?
Selüliti oluşturan nedenleri ikiye ayırabiliriz:
1) Hormonlar: Selülitin ergenlikte ortaya çıkması, gebelikte artması ve erkeklerde de östrojen tedavisi ile birlikte görülmesi hormonlarla olan ilgisini göstermektedir. Şeker hastalığı, tiroid hastalığı, kortizon fazlalığı veya ilaç olarak alınması selülit oluşumunu arttırır. İnsülin hormunu ise yağ yıkımını arttırarak selüliti azaltır.
2) Dolaşım: Uzun süre aynı pozisyonda oturmak veya ayakta durmak sonucu dolaşım bazı bölgelerde yavaşlar ve bu bölgelerde selülit artar. Dar giysiler, yüksek topuklu ayakkabılar toplardamar kanının pompalanmasını bozar ve selülite neden olur. Gebelikte selülitin artmasının hormonlar dışındaki bir nedeni de karın içi basınç artışı nedeni ile bacaklardaki kanın geri dönüşünün zorlaşmasıdır.
Egzersiz ile kasların toplardamar kanını pompalaması artar ve selülit azalır. Az hareketli yaşayanlarda ise ödem artar ve selülit daha fazla oluşur.
Sigara kullanımı da kılcal damarlarda kan dolaşımını yavaşlatır, serbest radikal oluşumunu arttırır ve selüliti arttırır.
Beslenme şeklimiz de selülit oluşumunu etkiliyor, değil mi?
Tabii! Yağ ve karbonhidrattan zengin diyet deri altında yağ yapımını
arttırarak,
Aşırı tuz almak vücutta sıvı tutulmasına yol açarak,
Az lifli diyet kabızlığa ve bacaklardan kan dönüşünün azalmasına neden olarak selülit oluşumunu artırırlar.
Selülitin oluşmasında kalıtımın rolü var mı ?
Selülit beyaz ırkta ve kadınlarda daha çok görülür. Ailesel ve ırksal yatkınlık selülit oluşumunda önemli rol oynar. Yatkın kişilerin ergenlikten itibaren konuyu göz önüne almaları faydalı olur.
- Gelelim can alıcı soruya... Selülit kremleri işe yarıyor mu ?
Selülit kremlerindeki etkin maddelerin derinin alt tabakalarına ulaşabilmesi çok güçtür. İçlerinde lipozom gibi taşıyıcılar bulunursa derine gidebilmeleri mümkün olur. Yine de, ancak uzun süre kullanıldıklarında etki edebilirler. Bu ürünler faydalı olabilmekle birlikte selülitin topikal krem tedavisiyle tamamen geçmesi mümkün değildir. Sellülit kremlerinin her biri ortalama 22 maddenin kombinasyonudur. Bunların oklüzyonla(kapalı) uygulanmaları etkilerini artırır. Bu maddelerin dörtte birinin allerji yapma riski taşıdıkları mutlaka kullanıcılara söylenmelidir.
Selülitin tedavisi nasıl olacak?
1)Tedavide özellikle diyetin düzenlenmesi, kabızlığın önlenmesi, düzenli egzersiz yapılması, stres kontrolü, giyim alışkanlıklarının düzenlenmesi gerekir. Östrojen, antihistaminik, antitiroid, beta-bloker gibi yaygın kullanılan ilaçların selüliti arttırabileceği akılda tutulmalıdır. Obezite ile selülit farklı durumlardır. Obezitede aşırı yağ birikimi varken, selülitteki basit bir yağ birikimi değildir. Bu nedenle aşırı kilo veren obezlerin selülitleri kaybolmaz, ancak görünümü azalır. Dengeli ve yavaş kilo kaybı ise selülite faydalı olabilir.
2) Fiziksel ve mekanik tedavi yöntemleri şunlardır:
- İyontoforez
- Ultrason
- Termoterapi
- Pressoterapi (masaj aleti ile)
- Lenfatik drenaj
- Elektrolipoferez
- Liposuction
- Derin eksizyon( subcision)
n Vücut sargıları
- Radyofrekans, infrared ışını ve mekanik stimülasyon kombinasyonu
- Karboksiterapi
- Endermoloji (LPG, Starvac)
- Lazer (Velasmooth, Triactive)
3) Mezoterapi: Yağ dokusunu yıkan,dolaşımı hızlandıran, bağ dokusunu düzenleyen maddelerin deri içine ve altına enjekte edilmesidir.
4) Kremler: Kremlerde bulunan maddeler 4 gruba ayrılır:
Kılcal damar dolaşımını artıranlar: Sarmaşık(ivy), hint veya at kestanesi,ginko biloba, kırmızı üzüm, ananas.
Deri altındaki bağ dokusunun düzenli, normal yapısını koruyanlar: A vitamini(retinol), C vitamini(askorbik asit).
Yağ yapımını azaltıp yağ yıkımını artıranlar: Kafein, teofilin, adrenalin, ergotamin.
Serbest radikal oluşumunu azaltan ve engelleyenler: E vitamini(alfa-tokoferol), C vitamini, ginko biloba, kırmızı üzüm dür.
Ref: Dermatoloji, Tüzün Y, Gürer MA, Serdaroğlu S, Oğuz o, Aksungur VL., Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul 2008.
Selülitle nasıl baş edeceğiz?
Şimdi ben alayım sazı elime... İşte gördünüz, okudunuz! Selülitle baş etmekte yalnızca dışarıdan cilt üzerine uygulanan kremlerden mucize beklemek yanlış! Cilt içeriden beslenir, güçlenir, güzelleşir. Hücrelerimizi oluşturan yiyip-içip, sindirdiklerimizdir. Selülite karşı beslenmede ana hedef katı yağlardan uzak durmak, bol lifli beslenmek ve bol su içmektir.
Aşağıdaki listeye dikkat!
NELERE EVET?
- Selülit sorunu olanlara günde 2,5 litre doğal mineralden zengin su öneriyorum. Su vücuttan toksinlerin atılmasını kolaylaştırıyor. Dolaşımı rahatlatıyor. İştah azaltıcı etkisi olduğu için fazla yemeyi, yağlanmayı engelliyor. Ne kadar su içerseniz için; 0 kalori ve en sağlıklı içecek.
- Yeşil çay
- Taze meyve sebze
Omega 3 yağ asitlerini içeren yiyecekler
- Ton- somon-uskumru-palamut-hamsi gibi yağlı balıklar, keten tohumu, ceviz en iyi kaynaklar.
Omega 6 yağ asitlerini içeren yiyecekler
- Evening Primrose Oil (çuha çiçeği yağı), ayçiçeği-soya mısır özü gibi sebze yağları, ceviz, fındık, bademde bol bulunur.
- Zeytinyağı
C vitamini
- C vitamini en çok kırmızı ve yeşil biberde var. Ayrıca koyu yeşil yapraklı tüm sebzeler, domates, narenciye grubu meyveler, çilek, bezelye, soğan güçlü kaynaklar.
-Egzersiz
NELERE HAYIR?
Kafein
Şeker
Tuz
Katı yağ içeren yiyecekler
Alkol
Sigara