Fetüse kadar ulaşan pestisitlerden uzak durun!
Sağlığımıza zarar veren kimyasallar, tabağımızdaki yemeklerden, oyuncaklara ve nefes aldığımız parklara kadar her yere yayılmış durumda. Bebek ve çocukları 10 kata kadar daha fazla etkileyebilen zararlı kimyasallardan korunmak için; bu zehirlerin nerede, nasıl kullanıldığıyla ilgili bilgilenmemiz ve doğa dostu alternatiflerini tercih etmemiz gerekiyor.
Gıdamız başta olmak üzere tükettiğimiz ürünlerin içeriğini ve üretim süreçlerini sorguladıkça hayatımıza giren kimyasalların arttığını ve bu kimyasalların, özellikle büyüme çağındaki çocuklar ve yetişkinler ile birlikte tüm doğal varlıklarda neden olduğu tahribata tanık oluyoruz. Gıda üretiminde kullanılan zararlı kimyasalların bir kısmından etiketlerine bakarak kaçınmak mümkün, ancak yeterli değil. Çünkü hiçbir etiket, soframıza getirdiğimiz gıdalarda tarım zehirlerinin kullanıldığını yazmıyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin yürüttüğü Zehirsiz Sofralar projesinin ortaklarından Pestisit Eylem Ağı’nın (Pesticide Action Network - PAN) yeni yayımladığı rehber, endokrin sistemi bozucu kimyasalların (EBK’ların) hamile ve bebekler için daha toksik olduğundan söz ediyor ve zehirli kimyasallardan nasıl korunabileceğine yönelik önerilerde bulunuyor.
Özellikle fetüslerin çok düşük miktarda olsa bile EBK’ya maruz kalmaması gerektiğine işaret eden rehberde, hamilelik sürecinde bir zar ile korunan fetüsün, sentetik kimyasalların geçişini engellemediği belirtiliyor. Bu nedenle birçok kimyasal madde fetüse ulaşabiliyor. PAN, anne karnındaki çocuk (ve dolayısıyla hamile kadınlar) için tam anlamıyla bir sıfır tolerans yaklaşımının benimsenmesini tavsiye ediyor.
Böcekler, yabani otlar ve hastalıklara karşı mücadelede kullanılan tarım zehirlerinin (pestisit) çocuklar üzerindeki etkisine ilişkin, ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, “Nispeten küçük boyutları nedeniyle, aynı miktardaki bir kimyasalın bir çocuk için, yetişkinlere kıyasla 10 kat daha fazla toksik olması muhtemel.” 2017 yılında BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunulan Gıda Hakkı Özel Sözcüsü Schutter’in raporu da tarım zehirlerinin bebeklere yönelik risklerine dikkat çekiyor: “Pestisitlere maruz kalan hamile kadınların düşük yapma, erken doğum ve doğuştan gelen bozukluklarla karşılaşma riski daha yüksek. Yeni doğanların göbek kordonu ve ilk dışkılarında birçok tarım zehirinden oluşan bir karışım bulunuyor. Hamile kadınlardan aktarılan pestisit etkileri, lösemi ve diğer kanser türlerinin yanı sıra, otizm ve solunum hastalıkları riskini de artırıyor.”
DÜŞÜK DOZLARI DA ZARARLI
Sağlık ve Çevre İttifakı’na (HEAL) göre, ‘‘her şey zehirdir, mühim olan dozdur’’ yaklaşımı genel kabul görse de, endokrin sistemimizi bozan kimyasallar bu geleneksel yaklaşım ile çelişen özelliklere sahip. Uluslararası Organik Tarım Hareketi Federasyonu (IFOAM) da birçok kimyasalın endokrin sistemi bozucu, dolayısıyla düşük dozlarda bile çok zehirli olduğunu gösteren araştırmaları işaret ediyor. Ayrıca bu testler tek bir kimyasala maruz kalınması durumunda yapılıyor ve kokteyl etki olarak bilinen birleşik etki hesaba katılmıyor.
Geçici bir verimlilik sağlayıp sözde açlığa çare olarak sunulan tarım zehirleri; değil çare olmayı, açlık sorununu daha da derinleştiriyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2020 yılında yayınladığı rapor, 2014’ten beri açlık ve yetersiz beslenmenin tekrar tırmanışa geçtiğine dikkat çekiyor. Tarımda kullanılan zehirler, sadece mücadelesi yapılan canlıları değil, tüm ekosistemi zehirliyor; toprağın fakirleşmesine, suların kirlenmesine, yararlı organizmaların yok olmasına, kısacası topyekûn bir çöküşe neden oluyor.
PESTİSİTLER, PARKLARDA, SOKAKLAR VE OKULLARDA DA KULLANILIYOR
Tarım zehirlerinin kullanımı tarımsal alanlarla sınırlı değil. Parklar, okullar, siteler, yol kenarları, piknik alanları ve ticari alanlar dahil pek çok yerde tarım zehirleri ve aynı aktif maddelere sahip (Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılan) biyosidal ürünler kullanılıyor. 2018 yılında, İtalya’da, Güney Tirol’deki 19 çocuk oyun alanından, dört okul bahçesinden ve bir pazar yerinden alınan 96 çim örneği pestisitlerin yaşam alanlarına nasıl yayıldığını gözler önüne seriyor. Güney Tirol Eyaleti Sağlık Hizmetleri tarafından analiz edilen örneklere bakıldığında, düşük miktarlarda olsa da tespit edilen 32 pestisit etken maddesinin %76’sında endokrin sistemi bozucu kimyasallar bulunduğu belirtiliyor.
Tarımda kullanılan pestisitlerden uzak durmanın yollarından biri organik gıdalar tüketmek olsa da başka alternatifler de var: Zehirsiz üretim yapan çiftçilerden ürün satın alarak, bu çiftçilerin listelerinden alışveriş yapan gıda topluluklarına katılarak ve ürünlerine alım garantisi vererek zehirsiz üretimin yaygınlaşmasını sağlayabilirsiniz.
EVİNİZDE DİKKAT ETMENİZ GEREKEN KİMYASALLAR
PAN’ın yayımladığı rehberde, pestisitlerin yanı sıra günlük hayatımızda yeri olan birçok ürünün endokrin sistemi bozucu kimyasallar içerdiği belirtiliyor. Bu konuda çok az sayıda üretici firma hassasiyet gösteriyor. Çoğu firma ise bu tehlikeli kimyasallara gereken önemi vermiyor. Dolayısıyla, bu tehlikeli kimyasallardan korunmak için önce bilgilenmemiz gerekiyor.
- Beyazlatıcı iddiası olan birçok diş macunu, triclosan ve propylparaben adlı hormon bozucular içerir. Bu diş macunlarından uzak durmaya çalışın.
- Kozmetik merhemler ve kremler, propylparaben ve butylparaben adlı hormon bozucular içerir. Dikkat edin.
- Çocuk paltolarında, PFOA adı verilen hormon bozucu bulunabilir ve bunu öğrenmesi zordur. Satın aldığınız dükkâna sorun.
- Kulaklıklar phthalate (fitalat) adlı hormon bozucu içerebilir. Üretici firmaya danışın.
- Su şişelerinde bisphenol A ve phthalate aldı hormon bozucular bulunabilir. Bu plastik ürünlerden kaçınmak gerekir. Ayrıca, teneke içecek kutularında da bisphenol A olabilir.
- Sakızlar, hormon bozucu etkileri olabilen katkı maddeleri içerebilir; tıpkı al-götür türü gıda ambalajlarında olduğu gibi.
- Oyuncak ayılar, nonylphenol ethoxylate adlı hormon bozucu içerebilir.
- Paraben içeren ıslak mendiller, anti-aging yüz kremleri ve benzeri birçok ürün daha bu listeye girebilir.
Tüm bu ürünlerin içeriklerini ve tehlikelerini satın aldığınız dükkân sorumlularına sorarak ya da üretici firmayla iletişime girerek öğrenebilirsiniz. En güvenli yollardan biri de evimize aldığımız her ürünün üreticisini tanımak ve hangi malzemelerle, kimler tarafından, hangi yöntemlerle üretildiğinin farkında olmak.