Felcin 6 belirtisine uzman uyarısı
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan, “Bayılma, kusma, baş ağrısı, kol ve bacaklarda güçsüzlük, görme kaybı, konuşma bozukluğu gibi belirtiler inmenin (felç) habercisi olabilir. En az birini yaşıyorsanız vakit kaybetmeden hekime başvurun. Erken müdahale hem hayat kurtarır hem de tedavi başarısını arttırır.” ifadelerini kullandı.
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Doç. Dr. Didem Sezgin Özcan, genç yaşta da görülebilen inmeye ilişkin yaptığı açıklamada, felç olarak da bilinen inmenin, damar tıkanıklığı (iskemi) ya da kanama (hemoraji) sonucu ortaya çıkabildiğini belirtti.
Doç. Dr. Özcan, inmenin, beyni besleyen damarlardan birinin kan akımının azalması ya da kesintiye uğramasıyla ilişkili olduğunu ifade ederek, "Beyin dokusunda hasar oluşması sonucu beyin fonksiyonlarında aniden gelişen kısmi kayıplarla karakterize bir tablodur. Beyinde gerçekleşen hasarın yerine ve şiddetine bağlı olarak her hastada farklılık gösteren belirtilere neden olur. Bayılma, kusma, baş ağrısı, kol ve bacaklarda güçsüzlük, görme kaybı, konuşma bozukluğu gibi belirtiler inmenin (felç) habercisi olabilir. En az birini yaşıyorsanız vakit kaybetmeden hekime başvurun. Erken müdahale hem hayat kurtarır hem de tedavi başarısını arttırır.” değerlendirmesinde bulundu.
İnme bulgularının bazı hastalarda çok hafif ortaya çıkabileceği gibi ciddi sonuçlara da yol açabileceğini aktaran Özcan, en sık görülen erken dönem belirtilerinin ani gelişen bilinç kaybı veya bayılma, kusma, nedensiz gelişen ani ve şiddetli baş ağrısı, konuşma ve anlama bozukluğu, kol ve bacaklarda güçsüzlük, duyu ve denge bozukluğu, çift görme, görme kaybı, ağız köşesinde çekilme, idrar ve gaita kaçırma olduğunu bildirdi.
Doç. Dr. Özcan, inme gelişiminde yaşın önemli bir risk faktörü olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Yaş ilerledikçe inme görülme olasılığı artar. Bununla birlikte inme, genç erişkinlerde de görülebiliyor. Genç yaşta inme geçiren hastalarda, altta yatan birçok neden olabilir. Bunlara örnek olarak beyne pıhtı atması, fistül ve anevrizma gibi damardaki yapısal bozuklukların kanamaya yol açması, kalpte ritim bozuklukları, orak hücreli anemi, doğum kontrol hapları kullanımı ya da doğum sonrası erken dönemlerde olduğu gibi pıhtılaşmaya yatkınlık olması, lupus ve Behçet hastalığı gibi damarı tutan birçok romatolojik ve immünolojik hastalıklar, bazı ilaçlar ve kanın pıhtılaşmasına yatkınlık sağlayan çeşitli enzim eksiklikleri sayılabilir. Dolayısıyla, genç yaşta inme geçiren hastalar ayrıntılı olarak incelenmeli, altta yatan neden ortaya çıkarılarak gerekli tedbirler alınmalı ve tedaviler yapılmalı.”
Geçici inmenin, yaklaşmakta olan bir inmenin habercisi olabileceğini bildiren Özcan, “Geçici inmede beyinde sinir sistemine ait bulgular oluşturacak kadar yeterli bir süreyi kapsayan beyin iskemisi dediğimiz kanlama azlığı olur. Fakat bu iskemik durum kısa süreli ve beyin dokusunda kalıcı bir hasara neden olmaz. Şikayetler aniden başlar genellikle birkaç saniye veya dakika sürer. 24 saat içinde tüm belirtiler sinir sisteminde hiçbir kayba neden olmadan kaybolur. Genellikle damarlardaki plaklardan kopan küçük pıhtılar nedeniyle oluşur. Bunun dışında tansiyondaki dalgalanmalar da neden olabilir.” değerlendirmelerinde bulundu.
"İnme tedavisine zaman kaybedilmeden başlanması hayati önemde"
Özcan, inme tedavisine zaman kaybedilmeden, inmenin tipine ve hastanın kliniğine yönelik olarak başlanması hayati önem taşıdığını ifade ederek, "İskemik inme tedavisinde hastaneye ilk saatlerde başvuran hastalara toplardamar yoluyla pıhtı eritici ilaçlar verilebilmekte ya da tıkanan damardaki pıhtı girişimsel yöntemlerle çıkarılabilmekte. Böylece kan akımı tekrar sağlanarak hasarın kalıcı hale gelmesi ya da hasarlı alanın büyümesi engellenir." ifadelerini kullandı.
Beyin kanaması olan hastalarda da hastanın durumuna göre ve nedene yönelik olarak sıkı takip, medikal tedavi, anjiyografik girişimler ya da cerrahi tedavilerin gerekebileceğini aktaran Özcan, inme geçiren hastalarda tekrarların önlenmesi amacıyla tansiyon, kolesterol ve kan şekerinin kontrol altında tutulması, sigaranın bırakılması, sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin mutlaka benimsenmesi, doktor tarafından kullanılması önerilen ilaçların düzenli olarak kullanılması gerektiğini belirtti.
Özcan, hastanın genel durumu rehabilitasyona elverişli hale geldiğinde başlanmasının önemine değinerek, şunları kaydetti:
“Sinir sisteminde kalıcı bozukluk veya kayıp gelişen hastalarda inme rehabilitasyonu tedavi sürecinin çok önemli ve vazgeçilmez bir parçası. Hastanın yürüyememe, el ve kolunu kullanamama, yutamama, konuşamama ya da idrar kaçırma gibi birçok bozulmuş olan fonksiyonlarını yeniden kazanması, gelişebilecek komplikasyonların önlenmesi ve kişiyi mümkün olan en üst seviyede bağımsız kılmak amaçlanır. Yapılan egzersizler beyine sinyal göndererek, güçsüz vücut bölgelerinde yeni hareket oluşmasını tetikliyor. İyi bir rehabilitasyon süreci geçiren hastaların çoğunun yürüme yeteneği kazanabildiğini ve kişisel bakım aktivitelerinde bağımsız duruma gelebildiğini söyleyebiliriz.”