En büyük neden belli oldu!
İşte bahar ve yaz aylarında polen alerjisi olanların yapması gerekenler...
İlkbahar yaz ayları alerjik hastaların şikayetlerinin arttığı dönemlerdir. Basit rahatsızlıklar gibi görünen alerjiler aslında kontrol edilmezse ani ölümlere sebep olacak kadar ciddi boyutlara ulaşabilir. Her geçen gün toplumda daha da yaygınlaşan alerjiler şehir yaşantısıyla yakından ilişkilidir. Bebeklikten başlayan alerjik reaksiyonlar yaşam boyu hayatı kabusa çevirebileceği gibi tedavisi yapılıp, kontrol edilirse kişiye hiç sorun da çıkartmayabilir. Alerji hakkında yanlış bilinenler, alerjisi olanların yapması gerekenler ile ilgili Avrupa Alerji ve İmmünoloji Akademisi Kongresi Komitesi Sekreteri Doç. Dr. Adile Berna Dursun soruları yanıtladı.
Alerjiler genellikle ilkbahar-yaz dönemlerinde artış gösteriyor. Bu dönemlerde artmasının sebepleri nelerdir?
Alerji deyince akla genellikle saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinit geldiği için bu mevsimde alerjik şikayetler artış gösterir. Genel olarak ağaç polenleri Mart- Nisan, ot polenleri Mayıs-Haziran ve yabani ot polenleri de Temmuz-Eylül aylarında daha çok salınır.
BAHAR-YAZ AYLARINDA POLEN ALERJİSİ OLANLAR NELER YAPMALI?
Dış ortamda fazla vakit geçirmemeli.
Dışarıda çamaşır kurutmamalı.
Açık havada spor ve egzersiz yapmamalı.
Dışarıdan eve gelince kıyafetler çıkartılmalı, duşa girilerek üzerine yapışan polenlerden kurtulmalı.
Kullandıkları klimaların polen filtreli olmasına dikkat etmeli.
Kırsal kesimlerde gündüz, şehirlerde ise akşam polen düzeyleri en yüksek seviyededir. Bu saatlerde dışarıda olunmamaya dikkat edilmelidir.
Tatiller için dağlık ya da denize çok yakın bölgeler tercih edilmeli.
En çok karşılaşılan alerjiler hangileri?
Alerjik nezle, astım, gıda (besin) alerjisi, ilaç alerjisi, arı zehiri alerjisi, atopik dermatit (egzema), alerjik egzamatöz dermatit, ürtiker-anjioödem(kurdeşen-dabaz), latex (doğal kauçuk, plastik) en sık karşılaşılan alerjilerdir. En sık karşılaştığımız alerjenler ise ev tozu akarları, polenler, otlar, hayvan epiteli, küf ve besinler.
ALERJİ TEDAVİSİ EN AZ 3 YIL SÜRÜYOR
Bu alerjiler nasıl reaksiyon gösteriyor?
Alerjik rinitte burunda kaşıntı, tıkanıklık, rahat nefes alamama ve burun akıntısı bulguları görülebilir. Alerjik göz reaksiyonlarında gözlerde kaşıntı, kızarıklık, sulanma, göz kapaklarında şişlik görülür. Solunum sisteminde ise boğazda gıcık hissi ve kaşınma, kuru öksürük, hırıltılı solunum ve nefes darlığına neden olur. Astım hastalarının gene bu aylarda şikayetlerinin arttığı bilinmektedir. Alerjik cilt reaksiyonlarında ise kaşıntı, kızarıklık, ciltte kabarıklık ve döküntü gibi birçok değişik şikayete neden olur.
Ayrıca bazı meslek gruplarında çalışanlarda karşılaştıkları malzemelere bağlı olarak çeşitli mesleki alerjiler de gelişebilmektedir. Mesleki alerjilere en iyi örnek sağlık çalışanlarında görülen latex (doğal kauçuk) alerjisidir.
Alerjilere karşı geliştirilen aşılar mevcut. Bu aşılar ne kadar etkili, hangi dönemlerde ve ne sıklıkla yapılıyor. Ne kadar süre koruma sağlıyor?
Günümüzde sadece arı zehri alerjisi, alerjik nezle için aşı tedavileri uygulanmaktadır. Bu aşıların alerjik uzmanı tarafından önerilmesi önemlidir. Alerji aşılarında tedavinin en az 3 yıl süreceği ve hastanın kesinlikle tedaviye düzenli gelmesi gerektiği hastaya anlatılmalıdır. Ayrıca bu aşılarda, kaçıncı aşı olursa olsun reaksiyon olabilir. Bu yüzden acil müdahele yapabilecek uzmanların gözetiminde olmalıdır.
Eğer aşılardan beklenen yanıt alınamadıysa şu nedenler akla gelmelidir:
1. Etkili alerjen dozuna ulaşılamamış olabilir. Yan etki gelişebilir endişesi ile etkin alerjen dozuna ulaşılmaktan kaçınılması, beklenenin aksine kişiyi daha çok duyarlılaştıracağı için yakınmalarda artışa neden olur.
2. Testte tespit edilemeyen bir alerjene bağlı yakınmalar olabilir.
3. Yoğun bir şekilde alerjen maruziyeti devam ediyor olabilir.
4. Alerji dışı nedenler (örneğin sigara) yakınmaları tetikliyor olabilir.
ŞEHİR HAYATI ALERJİLERE SEBEP
Alerjilerin bu yüzyılda ve şehirleşmeyle birlikte artmasını neye bağlıyorsunuz?
Bu artışın altında yatan birçok neden var ama insanların çok daha temiz ortamlarda yaşamalarının bağışıklığı zayıflatması, hava kirliliği, kapalı mekanlardaki havasız ortam, halı kaplı zeminler, annenin hamilelik ve emzirme dönemindeki beslenme düzeni, ve açılmayan camlar nedeniyle maruz kalınan alerjenler, gelişen teknoloji ile gıda maddelerinin işlenmeleri gibi pek çok değişik sebeplerden alerjik hastalıkların arttığı kabul görmektedir.
Alerjilerde genetik faktörler ne kadar etkili? Genetik olup olmadığına dair bir istatistik ya da araştırma mevcut mu?
Alerji genetik ve çevresel faktörlerin birbiri ile etkileşimi sonucu ortaya çıkar. Bu etkileşim anne karnındayken başlar. Genetik olarak annesinde alerji olan bir çocukta alerjik hastalık görülme oranı %25 iken; hem annede hem babada alerji varsa oran %50’e yükselmektedir.
Anne sütü alerjilere karşı koruyucu bir görev görüyor mu?
Ailesinde alerji öyküsü olan bir bebek bu dönemde alerjiye yol açabilecek maddelere aşırı maruz kalırsa, bebeğin bağışıklık sistemi alerji yönüne doğru kayma gösterecek şekilde programlanacaktır. Bebeklere ilk 4 ay mutlaka sadece anne sütü verilmelidir. 6. aylarda başlanan ek gıdalar gıdalar en az birer hafta arayla ve azar azar artan miktarlarda bebeğe verilmelidir ki, bebeğe gıdalara karşı bağışıklık sisteminin uyum sağlaması için zaman kazandırılmış olsun.
Alerjiler çocukluk, ergenlik çağından sonraki yaşlarda örneğin 30 yaşında da ortaya çıkabiliyor mu?
Alerjik hastalıklar her yaşta ortaya çıkabilir. Sanılanın aksine ileri yaşlarda da alerjik hastalıklarla karşılaşılmaktadır. Elbette yaşa göre sık görülen alerjik hastalıklar değişiklik gösterebilir; bu nedenle her yaş grubu için farklı belirtilerin altında alejrik hastalık düşünmek gerekir.
Alerjilerin arttığı dönemlerde tüketilmesi faydalı olabilecek gereken besinler var mı?
Bu gibi durumlarda önerilebilecek bir besin maalesef yok, fakat konuyla ilgili yapılan ve yapılacak tüm çalışmalar Avrupa Alerji ve İmmünoloji Akademisi'nin bu yıl gerçekleştireceği 30. yıllık kongresinde ele alınacak. Kongre, Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği'nin çabaları ile 11-15 Haziran 2011 tarihleri arasında 10.000 kişinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilecek. Bilimsel yönden büyük önem taşıyan bu kongre aynı zamanda Türkiye'nin en yüksek katılımlı tıp kongresi olma özelliğini taşıyor.(Hürriyet)