Deri hastalıklarında doğru bilinen yanlışlar
Deri hastalıklarıyla ilgili halk arasında kulaktan kulağa dolaşan bilgi kirliliğine Özel Hayat Hastanesi’nden Dermatoloji Uzm. Dr.Mediha Yılmaz açıklık getirdi.
Deri hastalıklarının çoğunluğunun derideki hücresel değişiklikler sonucu meydana geldiğini aktaran Dr. Mediha Yılmaz, “Deri hastalığı, herhangi bir iç organ yada karaciğer hastalığından ileri gelmez. İleri karaciğer, böbrek rahatsızlıklarında görülebilen deri değişiklikleri vardır ancak bu deri bulguları oluşmadan önce primer organ hastalığına bağlı belirtiler genellikle ortaya çıkıyor. Ancak herhangi bir deri bulgusu olmadan görülen kaşıntıda lenfoma, lösemi gibi kan hastalıklarını araştırmak gerekir” dedi.
"SEDEF HASTALIĞI BULAŞICI DEĞİLDİR"
Sedef hastalığının bulaşıcı olduğu algısının toplumda yaygın olarak gözlemlendiğini de dile getiren Dr. Mediha Yılmaz, şöyle devam etti:
“Sedef hastalığı derinin sık görülen kronik alevlenme ve sakinleşme dönemleriyle seyreden bir hastalığıdır. Sedef hastalığında deri hücreleri kalınlaşır ve hastalığa ismini veren sedefi beyaz kabuklanmalar ve kabukların altında kırmızı immün sistem hücrelerinin aktivasyonunu gösteren iltahabi alan bulunur. Ancak bu iltahaplanma vücudun kendi kendine yaptığı bir iltahaplanmadır; mikrobik değildir. Dolayısıyla sedef hastalığı bulaşıcı değildir. Mantar ve siğil ise bulaşıcıdır. Hastalıklı bölgeye temas, havuz, hamam, deniz gibi ortak kullanılan alanlar, terlik ve kıyafet yoluyla bulaşabilir. Ayrıca mantar hayvandan insana geçebilen hastalıklar arasında yer alır."
TEDAVİ EDİLMEYEN MANTAR BAKTERİLERİN GİRİŞ KAPISI
Ayaktaki mantarın tedavi edilmesi halinde eklem ağrısı oluşturmayacağını ve vücudun farklı bölgelerinde kaşıntıya neden olmayacağını da belirten Dr. Mediha Yılmaz, “Bu halk arasında tamamen yanlış bir inanıştır. Ayaktaki mantarın tedavi edilmesinin başka bir yerde deri hastalığına veya eklem ağrısına neden olması söz konusu değildir. Hatta ayaktaki mantar enfeksiyonu tedavi edilmezse ayaktaki mantarın neden olduğu deri bütünlüğünün bozulması bakterilere giriş kapısı oluşturur. Ayaktaki mantar tırnağa bulaşması tedaviyi zorlaştırır” şeklinde konuştu.
"BENLERE CERRAHİ MÜDAHALE KANSERE NEDEN OLMAZ"
Dr. Mediha Yılmaz, ben ve derideki leke oluşumunun cerrahi müdahaleyle kansere dönüşeceği inancının da kulaktan kulağa dolaştığını kaydetti. Deride iyi huylu benler olabildiği gibi kanser öncülü oluşumların da meydana gelebildiğini aktaran Dr. Mediha Yılmaz, “İyi huylu benlerin alınmasının sakıncası yoktur, cerrahi müdahale hücrelerin karakterinin değişmesine neden olmaz. Malignmelanom dediğimiz ben kanserinde oluşumun hepsi çıkartılmazsa geride kalan kötü huylu hücrelerin yayılma riski olur. O yüzden şüpheli görünen benlerin cerrahi müdahaleyle alınıp patolojiye gönderilmesi uygundur” diye konuştu.
LAZER UYGULAMALARI KISIRLIĞA YOL AÇMAZ
Benlere cerrahi müdahalede olduğu gibi deride lazer uygulamalarının da kanser ve kısırlığa zemin hazırlayacağı gibi yanlış bilgilerin halk arasında dolaştığına dikkat çeken Dr. Mediha Yılmaz, “Lazer epilasyonda hedef kıl kökü hücrelerindeki melanin, kılcal damar lazerinde kanda bulunan hemoglobin, leke lazerinde leke hücrelerinde bulunan melanin pigmentidir. Lazer ışığı sadece hedefte hasar oluşturur. Dolayısıyla iç organlara ve yumurtalıklara ulaşmaz. Radyasyon yaymadığı için de kanser oluşturma veya tetikleme özelliği yoktur."
"SAÇLARIN JİLETLENMESİ GÜR ÇIKMASINI SAĞLAMAZ"
Dr. Mediha Yılmaz, en çok doğru bilinen yanlışların başında ise kıl ve saçların tıraşlanmasının kıl ve saçları güçlendireceğinin sanılması olduğunu dile getirdi. Kıl veya saç telini oluşturan derinin hemen altında yerleşmiş kıl kökü hücreleri olduğunu belirten Dr. Yılmaz, “Telin kalınlığını belirleyen bu hücrelerdir. Derinin üzerindeki kılı yada saçı mekanik olarak uzaklaştırmak kök hücrelerinin yapısını değiştirmeyeceği için tıraşlama, jiletleme işlemi saçları güçlendirmez” şeklinde konuştu.