"Cüzzam hastalığı hasarlarıyla tıp tarihine damgasını vurdu"
Yüzyıllar boyu insanlığın korkulu rüyası olan cüzzam hastalığı “lepra” için açıklamalarda bulunan Dr. Öğr. Üyesi A. Nilhan Atsü, Cüzzam hastalığının düşük hijyen koşullarında, kalabalık ve fiziki yaşam şartları iyi olmayan mekanlarda hayatını sürdüren ve bağışıklık sisteminin yetersiz olduğu kişilerde görülme olasılığının daha fazla olduğunu belirtti.
Cüzzam hastalığının insanlık tarihi kadar eski bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi A. Nilhan Atsü, “Cüzzam en eski cilt hastalığı olarak biliniyor. Cüzzam hastalığı bakteriyel bir hastalıktır. Deri başta olmak üzere periferik sinirleri tutuyor. Bireyde hastalık oluştuktan sonra, vücut içerisinde kan yoluyla yayılarak pek çok organa yerleşiyor. En çok tutulan organlar; karaciğer, lenf bezleri, göz ve testisler olarak biliniyor. Cüzzam hastalığı hasarlarıyla tıp tarihine damgasını vurmuş bir hastalıktır. Cüzzam mikrobik olduğu için çağlar boyu son derece korkulan bir hastalıkken artık biliyoruz ki, toplumun birçoğunda bu hastalığa karşı doğal bir direnci söz konusudur. Bulaşma ancak; düşük hijyenli ortamlarda, yoğun nüfuslu yaşayan ailelerin bireyleri arasında görülmektedir. Cüzzamın bulaş yolu, en sık burun mukozası salgısı, damlacık enfeksiyonu ve daha az sıklıkla da sızıntılı deri lezyonlarına temastır” şeklinde ifade etti.
“ERKEN TANI KONULAN HASTALAR KORKMASIN”
1940’lı yıllara kadar, cüzzam (lepra) hastalığının birtakım tropik bitkilerden elde edilen yağlarla tedavi edildiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi A.Nilhan Atsü, “ 1940’lı yıllarda, bu yöntemin tedavide yetersiz kalması neticesinde, sülfon grubu ilaçlarla tedaviye başlanmıştır. Zaman içerisinde, sülfon grubu ilaçlara direnç geliştiği için, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ- WHO) tarafından, 1980’li yılların başlarından itibaren önerilen, çoklu ilaç tedavisi günümüzde de halen kullanılmaktadır. Erken tanı konulup, tedavi başlanan hastaların korkmasına gerek yoktur. Cüzzam bakterisi, vücuda girdikten sonra kişinin bağışıklık sistemi savunması yetersizse, 5 ile 20 yıl gibi bir süre içerisinde hastalık ortaya çıkabilir. Özellikle 5 - 15 yaş grubu ve 35 yaş üstü en riskli olan gruptur. Erkeklerde daha fazla görülmektedir. Mikroorganizma, düşük ısıda kolay ürediği için ilk belirtiler, deride, özelikle dolaşımın daha zayıf olduğu; kulak memesi, diz-dirsek ve kalça gibi soğuk bölgelerde lekeler şeklinde ortaya çıkabilir” ifadelerini kullandı.
“CÜZZAM (LEPRA) HASTALARI ASIRLAR BOYUNCA DAMGALANDI ”
Dr. Öğr. Üyesi A.Nilhan Atsü, "Eski çağlarda hastalara özel giysiler giydirilip, boyunlarına can ve zil gibi diğer insanları uyaracak aksesuarlar kullanılmıştır. Hastalar bu dışlanma, damgalanma ve hastalığın çok uzun vadede sebep olduğu fiziksel hasarlar ( yüz, el , ayak ve beden deformiteleri ) nedeni ile ciddi psikolojik sıkıntılar yaşamıştır. Damgalanmayı ortadan kaldırmak için hastalığın çok fazla görüldüğü Brezilya’da 1995’den itibaren devlet kararıyla çıkartılan özel kanunla cüzzam ifadesi yerine mikroorganizmayı ilk keşfeden, Norveç’li hekim Hansen’in adına ithafen “Hansen Hastalığı” olarak adlandırılması zorunlu kılınmıştır. Dünya Sağlık Örgütü 2000 yılının sonunda hastalığı ortadan kaldırmayı hedeflese de, maalesef bu mümkün olamamıştır” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE VAKA SAYISI 544 KİŞİDİR”
Afrika, Güney Doğu Asya, Doğu Pasifik ve Batı Akdeniz bölgelerinde cüzzam hastalığının daha fazla görüldüğünü, en sık görülen ilk üç ülkenin ise Hindistan, Brezilya ve Endonezya olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi A.Nilhan Atsü sözlerine şöyle devam etti: Türkiye’de 1976 yılından itibaren, cüzzam (lepra) hastalığına karşı tıbbi ve sosyal mücadele neticesinde, ülkemizin cüzzam (lepra) kontrolü eski yıllara göre hali hazırda çok iyi durumdadır. Türkiye’de kayıtlı vaka sayısı 2019 verilerine göre; 544 kişidir. Sağlık Bakanlığının, 506 sayılı Hansen hastalığı teşhis ve tedavi yönetmeliğine göre, lepra ülkemizde her düzeyde sağlık personeli tarafından tanınması gereken ve bildirimi zorunlu bir hastalık olup ülkemizde ve dünyada ücretsiz olarak tedavi edilmektedir.
Her yıl Ocak ayının son haftasının ‘Dünya Cüzzam (Lepra) Haftası’ ve Ocak ayının son pazarının da, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘Dünya Lepra Günü’ olarak kabul edildiğini belirten Dr. Öğretim Üyesi A. Nilhan Atsü, “Cüzzamın kader olmadığını, uzun vadede gelişen sakatlıklardan korunmak ve yaşam kalitesini artırmak için erken teşhis, uygun tedavi, her şeyden önemlisinin de toplumsal farkındalık olduğunun altını çizdi ve öğrencilerinin düzenlediği 30 Ocak 2021 Cumartesi günü 19.30’da ‘Cüzzamın Farkındayım’ isimli zoom üzerinden gerçekleşecek olan online etkinliğe tüm halkımızı davet etti.