Çocuklar neden korkuyor?
Her insan, yaşamını çeşitli korkularla sürdürür. Kulağa tuhaf gelse de korku, korkulacak bir durum değildir, bir bozukluk da değildir. Korku, tehlike anında savunma içgüdüleri geliştirerek hayatta kalmanızı sağlar. Ancak korku duygusu kişiyi hayata bağlayacağına onu hayattan uzaklaştırıyorsa ortada bir terslik var demektir. Bu noktada korkuların temeline yani çocukluğa inmekte fayda vardır.
Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, çocuklarda görülen korkuları anlattı. Korku duygusu, bebekliğin 4.ayından itibaren başlar. Yani insanoğlu hayatının ilk 4 ayında korkusuzdur. Dünyaya yeni gelmiş, her şeye yabancı bir bebek, ani hareket eden bir nesneden korkarken; 2-3 yaş aralığındaki çocuklar yüksek ses, gök gürültüsü gibi dış etkenlerden korkarlar. 3-5 yaş arasında gelişmekte olan hayal gücü nedeniyle bu yaştaki çocuklar gerçek nesnelerin yanı sıra hayali imgelerden de korkarlar ya da gerçek objeleri hayal güçleri ile korkulacak şeylere benzetebilirler. 5-12 yaş arası çocuğun çevreyle olan etkileşimi artmıştır.Gerçekle hayali ayırt etmeyi ve ailedeki kuralları öğrenmiştir. Bu yaştaki çocuğun korkuları daha çok hırsızlık, anneden babadan ayrılma, toplumsal düzen içinde cezalandırma, bedensel yaralanmalar üzerine yoğunlaşır.
Gerçekten de hayat çocukken mi güzel?
Çocukluk yıllarında hayat daha kolay gibi görünse de küçük dünyaların korkularını anlayabilmek çok önemlidir. Özellikle de ebeveynseniz çocuğunuzun kendisini daha güvenli ve mutlu hissetmesini istersiniz. Oysa sadece anne ya da babasının yanında olmaması bile bir bebeğin korkması için yeterlidir. Bebek her an ihtiyaçlarını karşılayacak birinin yanında olduğunu bilmek ister. Bakımı büyükannesi ve babası tarafından sağlanan bebekleri düşündüğümüzde ise onlar açısından birkaç aydır görmediği öz anne babası ile yeniden karşılaşmak bile ürkütücü olabilir.
Çocuklarda en sık görülen korkular…
Karanlık ve kabuslar: Çocuklarda karanlık korkusu, anne-babanın doğru tutumlarıyla kendiliğinden ortadan kaybolabilecek bir korkudur. Özellikle de ayrı bir odada uyuyan çocuğun her gece anne babasının yanına koşması, karanlıktan ürkmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Kötü rüya ve kabuslar da uyku saatlerini çekilmez hale getirebilir. Çocuk her gece kabus görüyorsa gündüz neler yaşadığı daha iyi izlenmeli ve gereği halinde psikolojik yardım alınmalıdır.
Karabasan: Hemen her yaşta görülebilen bir durumdur. Uyku esnasında, beyin tarafından fizyolojik olarak uyku felci geliştirilir. Eğer öyle olmasaydı uyku esnasında kalkıp yürürdük ya da çok hareket ettiğimiz için iki insanın bir arada uyuması mümkün olmazdı. Uyurgezerlik nadir bir hastalık değil hepimizde görülen bir hastalığa dönüşürdü.
Uyku felci bilinçli olarak uyanmamızdan birkaç dakika önce beyin tarafından çözülür. Ancak bazen bilinmeyen bir nedenle uyku felci çözülmeden uyanma gerçekleşebilir. Bu durumda kişi önce ellerini, ayaklarını oynatamaz, konuşamaz, bağırmak ister bağıramaz. Haliyle bu durum kişide ciddi bir korku ve paniğe yol açar. Karabasana maruz kalanlar mevcut panik hissi ile farklı duygu yanılsamaları yaşayabilir. Karabasan, insanlık tarihi boyunca hep doğaüstü bir takım varlıklarla ilişkilendirildi. Her ne kadar hala böyle düşünenler olsa da bu durum tamamen fizyolojiktir.
Uyku terörü: Uyku esnasında, aniden bağırarak panik halinde uyanma durumudur. Gece terörü yani tıbbi adıyla pavor nokturna uyku bozukluları kategorisinde yer alır. Çocuklarda en çok 5-8 yaş grubunda görülür, 8 yaşından itibaren giderek görülme sıklığı azalır. Bu yaş döneminde yüzde 4-5 civarında görülen uyku terörü, erişkin hayatta yüzde 1’e kadar düşer.
Bu durum kişinin yanında yatanlar için daha korkutucudur. Özellikle çocuklarda görülen bu tablo, onlardan ziyade anne ve babaları telaşlandırır. Çocuk bağırarak uyanır, sağına soluna bakar ve sonra tekrar yatıp uyumaya devam eder. Bazı çocuklar ise birden bire çığlık atarak uyanıp, yatağa oturur. Belirgin korkunun yanı sıra çarpıntılı hızlı nefes alıp verme, terleme, el ve kol hareketleri görülebilir. Nadiren de olsa korku ile yatağını terk edebilir. Bu belirtiler genellikle yaklaşık 2 dakika devam eder ve sonrasında çocuk sakinleşerek uykusuna devam eder. Sabah uyandığında ise yaşananları hatırlamaz. Genellikle tedavi gerektirmez ancak çok sık tekrarlanırsa mutlaka uzman birinden yardım alınmalıdır.
Hayaletler: Çocuklar, çizgi filmlerde gördükleri ya da onlara anlatılmış olan hayaletleri gerçek zannedebilir. Gelişimini henüz tamamlamamış olan beyinleri, hayal ile gerçek dünyayı birbirinden ayırmayı bilmez. Çocuk 5-6 yaşlarına yaklaştığında hayal ürünü korkular azalacaktır. Özellikle ebeveynin ya da çocuğun çevresindeki kişilerin cinler, periler, ruhlarla yani doğaüstü varlıklarla ilgili anlattığı hikayeler ve hatta masallar çocuklar tarafından yanlış kodlanabilir. Bu durum hayat boyu sürecek korkuların temelini oluşturur.
Ayrılık: En temel korkulardan biri anne/baba ya da bakım veren kişiden ayrı kalmaktır. Çocuk için anne ‘Güven, sığınılacak liman’ demektir. Çocuk okula başlama ya da benzeri nedenlerle annesinden ayrılırken ona ne zaman tekrar kavuşacağı konusunda kaygı yaşar. Hatta bir daha annesini hiç göremeyeceği korkusu içerisinde olabilir. Bu nedenle ayrılık anksiyetesi ve korkusu yaşayan çocuklarda anne-çocuk arasındaki güven ilişkisi tam oturmamış olabilir ya da çocuk, annesi ile tekrar bir araya geleceği konusunda şefkatli ve anlayabileceği dilde ikna edilmemiştir. Ayrıca çocuğun tek ihtiyacı yemeğinin yedirilmesi ya da altının temizlenmesi değildir. Oyun oynamak da onun için önemlidir. Sarılmak, sevgi göstermek ve abartılı korkuların gereksiz olduğunu anlatarak ona güven vermek gerekir.
Korkular tedavi edilebilir mi?
Çocukların yaşadığı korkuların temelinde ailenin tutum ve davranışları yatar. Dolayısıyla bu korkuların tedavisinde de ebeveynlerin yaklaşımları aynı derecede önemlidir. Eğer çocuklarınız sizinle korkularını paylaşıyor ya da siz kendiniz gözlemliyorsanız mutlaka yalnız olmadığını ve güvende olduğunu hissettirmelisiniz. Kesinlikle korkuları küçük görmemeli. ‘Bebek misin, uslu çocuklar ağlamaz’ gibi yapıcı olmayan telkinden uzak durmalısınız. Diğer bir uzak durulması gereken tutum, korkuları yenmesi için onun üstüne gitmektir. Karanlıktan korkan bir çocuğu ışıksız bir odada yalnız bırakmak o korkuyu beslemekten başka bir işe yaramaz. Bunun yerine bir gece lambası alabilir ve korkacak bir şey olmadığını deneyimleyerek öğrenmesini sağlayabilirsiniz.
Çocukların geniş bir hayal dünyası vardır. Sizden duyacakları her söz hayal dünyalarında farklı bir şekilde yorumlanarak bir korkuya dönüşebilir. Bu noktada çocuğunuza izlettirdiğiniz, okuduğunuz ve anlattığınız her içerik onun yaşına göre olmalı, soyut- somut çatışmasına yol açmamalıdır.