Çocuğunuza “Aşkım-Hayatım” demeyin!
Acıbadem Eskişehir Hastanesinden Psikolog Yelda Uçtu Öge, özellikle son dönemlerde anne ve babaların çocuklarına hitap ederken sıklıkla kullandıkları “aşkım, sevgilim, hayatım” gibi kelimelerin, onların benlik algısını ve cinsel gelişimini olumsuz yönde etkileyebildiğine dikkat çekiyor.
Çocuklarımızla güvenli bir ilişki oluşturulabilmemiz duygusal ve fizyolojik ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanmasıyla mümkün olabiliyor. Ancak duygusal bağ kurarken, davranışlarımıza ve ağzımızdan dökülen kelimelere çok dikkat etmemiz gerekiyor. Anne ve babalar için yavruları en önemli ve kıymetli bir hazine gibidir. Bu nedenle her anne, baba çocuğuna ilgisini, sevgisini hissettirebilmek, güvenli ve duygusal bir ilişki kurabilmek ister. Bunun için de “O”na dokunur, koklar, öper ve güzel sözlerle hitap etmek gibi davranışlar sergiler. Ancak bu noktada, çocukların anne ve babalarını rol model olarak benimsediklerinin unutulmaması gerektiğini söyleyen Acıbadem Eskişehir Hastanesinden Psikolog Yelda Uçtu Öge, ebeveynlerin gerek tutum ve davranışlarının, gerekse konuşurken seçtikleri kelimelerin çocuğun gelişim sürecinin her aşamasında etkili olduğunu hatırlatıyor.
“O’na adıyla hitap edin!”
“Çocuğa sıcak bir dokunuşta bulunmak ve göz teması kurarak gülümsemek sevgiyi ifade etmenin en doğru yolu” diyen Psikolog Yelda Uçtu Öge, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Sözcüklerle çocuğu çok fazla odak noktası yapmak, yani ‘sen her şeyden önemlisin’ mesajını vermek onun ruhsal gelişiminde olumsuz etki oluşturuyor. Bu şekilde verilen mesajlar, gelecekte kişilik patolojileri yaşamasına, yani narsist, benmerkezci bir kişilik oluşturmasına zemin hazırlayabiliyor.”
Çocuğun ebeveynlerinden duyduğu sevgi dilini farklı şekillerde algılamaması için ismiyle hitap etmeye ağırlık verilmesi gerektiğini anlatan Psikolog Yelda Uçtu Öge, “Örneğin, birbirlerine ‘aşkım, hayatım’ gibi söylemleri olan ebeveynler çocuklarına da aynı ifadeleri kullandıklarında çocukta rol karmaşası yaşatacaktır. Bu nedenle çocuğun aile içindeki rolüyle, anne, baba rolü arasındaki ayrımı doğru şekilde öğrenebilmesi için ebeveynlerin duyduğu sevgi sözcükleri de farklı olmalı. Böylece, sağlıklı gelişim süreci desteklenerek sağlıklı bir şekilde devam edebiliyor” diyor.
“Cinsel kimlik evresindeki mesajlara dikkat!”
Çocuğun özellikle cinsel gelişim sürecinde de anne babayı model aldığını ve bu nedenle sözlerin ve davranışların daha da önem kazandığını belirten Psikolog Yelda Uçtu Öge, “Çocuk cinsel kimliğini oluştururken ebeveynlerin kurduğu ‘karı koca’ ilişkisini gözlemler. Yetişkinlik döneminde karşı cinsle kuracağı ilişkiyi de kendi karşı cins ebeveyninden öğrenir” diyor. Çocuğun 2.5-3 yaşına geldiğinde cinsel kimlik evresi diye tanımlanan fallik evreye geçtiğini anlatan Psikolog Yelda Uçtu Öge, aynı zamanda kız çocukların babaya, erkek çocukların da anneye karşı gizli bir hayranlık da başladığını belirterek, şunları anlatıyor: “Anne-baba-çocuk(lar) üçgeninde; çocuk anne ve babasından doğru mesajları almalı. Örneğin; annenin erkek çocuğuna aşkım, sevgilim gibi kelimelerle hitap ediyor olması çocuğun babasıyla kurduğu ilişkide rol karmaşası yaşamasına sebep oluyor. Babanın otoritesini görmezden gelen çocuğun cinsel kimliğini keşfetmesi ve bireyselleşmesi de engelleniyor.”
Anne-baba- çocuk ilişkisinde sevgi objesi, otorite ve birey arasındaki ilişki sağlıklı kurulmuşsa çocuğun ileriki yaşamında da tüm ilişkilerin de aynı rahatlık ve güven duygusuyla devam edeceğini anlatan Psikolog Yelda Uçtu Öge, “Çünkü çocuğun bireyselleşme süreci sağlıklı bir şekilde tamamlanmıştır. Fakat bu dönemde hem anne hem de babadan kaynaklanan engelleyici, cezalandırıcı yasaklayıcı tutumlar varsa çocukta ruhsal gelişim süreci olumsuz etkileniyor. Sonuçta, bireyselleşemiyor ve aynı zamanda cinsel kimlik gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayamıyor” diye konuşuyor.
“Anne-baba- çocuk rolünü öğretin!”
Çocuğunuzla günün belli zamanlarında anne-baba- çocuk olarak zaman geçirmenin çocuğun aile kavramını benimsemesini kolaylaştıracağını ifade eden Psikolog Yelda Uçtu Öge, duygusal anlamda hem anne hem de babayla birlikte kaliteli zaman geçiren çocukların kendini güvende hissedeceğini belirtiyor. Bu sayede aile içi rollerin benimsenmesi sağlanabiliyor.