Gazete Vatan Logo

Bu kan grubunda daha sık görülüyor! İlk belirtiler şişkinlik ve hazımsızlık!

Mide kanseri meme, akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinden sonra en sık rastlanan 4. kanser türü. Dünyada her yıl yaklaşık bir milyon, ülkemizde de 20 bin kişiye mide kanseri tanısı konuyor. Erken dönemde çoğunlukla herhangi bir şikayete neden olmadan sinsice ilerlediği için tehlikeli kanserler arasında yer alıyor. İlk dikkat çeken belirtileri de genellikle karın ağrısı, yemekten sonra gelişen hazımsızlık ve şişkinlik oluyor. Ancak yakınmaların ‘mide ülseri’ veya ‘gastrit’ hastalıklarından kaynaklandığı düşünülerek sorun ihmal edilebiliyor, bu durum da tedavide gecikmeye yol açabiliyor. Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, mide kanseri için 12 önemli risk faktörünü anlattı.

Bu kan grubunda daha sık görülüyor! İlk belirtiler şişkinlik ve hazımsızlık!

Mide kanserinde erken tanının yaşamsal önem taşıdığını vurgulayan Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Erman Aytaç, “Erken tanı sayesinde hastalar uzun yıllar sorunsuz bir şekilde yaşamlarına devam edebiliyorlar. Bu nedenle mide kanserinin genellikle ilk belirtileri olan karın ağrısı, yemekten sonra şişkinlik ve hazımsızlık gibi yakınmalarda zaman kaybetmeden hekime başvurulmalıdır” diyor. Daha da önemlisi ‘değiştirilebilir’ risk faktörlerine dikkat ederek mide kanserinden kısmen korunmak da mümkün olabiliyor. Doç. Dr. Erman Aytaç, mide kanseri riskini artıran 12 etkeni anlattı; önemli bilgiler verdi!

İLERLEYEN YAŞ

Mide kanserinin görülme sıklığı ilerleyen yaşla birlikte artıyor. Doç. Dr. Erman Aytaç, mide kanserinde 50 yaşından sonra riskin yükseldiğini söylüyor.

ERKEK OLMAK

Mide kanseri erkeklerde kadınlardan 2 kat daha sık ortaya çıkıyor. Kadınlarda daha yüksek miktarda salgılanan östrojen hormonunun mide kanseri riskini arttıran Helikobacter Pylori enfeksiyonuna karşı koruyucu etkisi olduğu düşünülüyor. 

Haberin Devamı

GENETİK FAKTÖR

Anne, baba ve kardeşler gibi birinci derece aile bireylerinde mide kanseri öyküsü varsa, bu hastalığın gelişme riski normal popülasyona göre daha fazla oluyor. Dolayısıyla riski değerlendirmek için mutlaka bu alanda uzman bir hekime başvurulması öneriliyor.

Bu kan grubunda daha sık görülüyor İlk belirtiler şişkinlik ve hazımsızlık

HELİKOBACTER PYLORİ

Helikobacter Pylori (HP), midede sıklıkla rastlanan bir bakteri cinsidir. Gastrit oluşumundan sorumlu bir bakteri olarak görülen Helikobacter Pylori’ye mide kanserli hastalarda daha fazla rastlandığı biliniyor. “Ancak bu tablodan midesinde Helikobacter Pylori saptanan her kişide mide kanseri oluşacağı sonucu çıkartılmamalıdır” bilgisini veren Doç. Dr. Aytaç, “Çünkü Helikobacter Pylori’nin sık görüldüğü bazı toplumlarda mide kanseri oranı düşüktür. Dolayısıyla bu bakterinin yanı sıra diğer risk faktörleri de son derece önemlidir” diyor.

FAZLA TUZ TÜKETMEK

Fazla tuz tüketimi mide kanseri riskini artıran önemli faktörler arasında yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü, günlük tuz tüketiminin 5 gramı geçmemesini tavsiye ediyor.

Haberin Devamı

TUZLANMIŞ, TÜTSÜLENMİŞ BESİNLER

Dünya Sağlık Örgütü, gelişmiş ülkelerdeki kanserlerin yüzde 30’unun beslenmeyle ilişkili olduğunu bildiriyor. Örneğin Japonya gibi tuzlanmış ve tütsülenmiş besinlerin yoğun olarak tüketildiği coğrafyalarda mide kanserine daha sık rastlanıyor. Ülkemizde de yaygın olarak tüketilen mangalda pişirilmiş etin de risk faktörü olabileceği düşünülüyor. Bu durum etin tuzlanması ve pişerken yanmasıyla ilişkili olabiliyor. Benzer şekilde fazla miktarda işlenmiş et veya yağda kızartılmış, soslu ve baharatlı besinler ya da aflatoksin ile bulaşmış olan besinler de (bayat ekmekteki küfler gibi) riski artırıyor. Doç. Dr. Erman Aytaç, “Nasıl ki tuzlanmış, tütsülenmiş besinlerin fazla tüketilmeleri mide kanserine yakalanma olasılığını artırıyorsa, tersine çiğ sebze ve meyvelerin bolca yenilmesi, C vitamini ve antioksidan maddeler de bu kanserden korunmada olumlu etki yapabiliyor” diyor.

SİGARA KULLANIMI

Sigara kullanımı birçok kanserde olduğu gibi mide kanseri için de risk faktörü oluyor. Öyle ki sigara kullanım yoğunluğu ve süresi arttıkça risk 4 kat yükseliyor.  

Haberin Devamı

OBEZİTE

Çağımızın önemli bir sorunu olan obezite hastalarında da mide kanseri riski yükseliyor. Obeziteyle artan vücut içindeki toksik maddeler, kanser gelişimini hücre seviyesinde arttıran oksijenlenme bozukluğu ve savunma sisteminin zayıflaması gibi etkenler mide kanserinin gelişimini kolaylaştırabiliyor.

BAZI MESLEKLER

Bazı iş kollarında çalışanlar (odun dumanına ya da asbest dumanına maruz kalanlar, metal, plastik ve maden işçileri gibi) mide kanseri açısından daha fazla risk altında oluyorlar.

Bu kan grubunda daha sık görülüyor İlk belirtiler şişkinlik ve hazımsızlık

KAN GRUBUNUN A OLMASI

Mide kanseri kan grubu A olan kişilerde daha sık görülüyor. Kesin nedeni bilinmemekle beraber, bu durum A kan grubu olan kişilerin Helikobacter Pylori enfeksiyonuna karşı daha yatkın olmalarıyla açıklanıyor.

BAZI HASTALIKLAR

Kalın bağırsağı tutan bazı hastalıklarda (ailesel adenomatöz polipozis ve ailesel nonpolipozis kolorektal kanser) mide kanseri görülme olasılığı yükseliyor. 

Haberin Devamı

B12 vitamininin emilememesi nedeniyle oluşan kansızlık türü olan pernisiyöz anemi de mide kanseri riskini artırıyor.

Atrofik gastriti (midenin iç yüzünü döşeyen mukoza tabakasının epitel hücrelerinin ve salgı bezlerinin kaybıyla sonuçlanan kronik ihtihaplanma) olan hastalarda mide kanseri daha sık görülüyor.

Yapılan çalışmalarda, toplumda öpücük hastalığı olarak bilinen enfeksiyöz mononükleoz hastalığına neden olan ebstein–barr virüsünün mide kanseri gelişimine etkisi olduğu gösterilmiş. 

 MİDE AMELİYATI OLMAK

Aytaç, geçmişte mide ameliyatı olanlarda, özellikle de midesinin bir kısmı çıkartılan hastalarda bu kanserin gelişme riskinin yıllar içinde arttığına işaret ederek, “Bu nedenle yakınmasız olsalar dahi mide ameliyatı geçiren hastalara belli aralıklarla kontrol amaçlı gastroskopi yapılıyor” diyor.

UZUN YILLAR SORUNSUZ YAŞANABİLİYOR

Mide kanserinde çok erken evre tümörler ameliyat gerekmeden endoskopik olarak tedavi edilebiliyor. Aytaç, endoskopik tedavi yöntemleri dışında, hastalığın 1-3 evrelerinde ana tedavi yönteminin cerrahi işlem olduğunu belirterek, “Cerrahi tedavinin ana prensibi, tümörün yayılma olasılığı olan tüm lenf bezleriyle birlikte çıkartılmasıdır. Hastalığın 2. ve 3. evresinde genellikle önce kemoterapi uygulanıyor, ameliyat daha sonra yapılıyor. Patoloji raporuna göre ameliyat sonrasında kemoterapi ve radyoterapi gibi ek tedaviler uygulanabiliyor. Tümör karaciğer ve akciğer gibi uzak organlara da sıçramışsa, yani hastalık 4. evredeyse ana tedavi yöntemi kemoterapi oluyor” diyor.

Doç. Dr. Erman Aytaç tedavi sonuçlarını birçok faktörün etkilediğini belirterek, “Bu etkenlerin en önemlileri hastalığın evresi ve yapılan tedavilerin kalitesidir. Deneyimli merkezlerde kapalı yöntemlerin hastaya sağladığı avantajlar göz önünde tutularak ameliyat laparoskopik veya robotik olarak yapılabiliyor” diyor.