Aşırı terleme yaşamı olumsuz etkiliyor
Göğüs Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. H. Ulaş Çınar, bölgesel aşırı terlemenin toplumda özellikle sosyal alanda kişiyi olumsuz etkileyen istenmeyen bir durum olarak ortaya çıkan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
Göğüs Cerrahisi Bölümünden Opr. Dr. H. Ulaş Çınar, bölgesel aşırı terleme sorununun tanı ve tedavisi konusunda bilgi verdi. Çınar, “Normal terleme çevre sıcaklığı veya duygusal etkenlere fizyolojik bir cevap olarak beyindeki bazı özel bölgelerce ter bezlerinin uyarılması sonucu oluşur. Uyarılan ter bezlerinden buharlaşma yoluyla salınan sıvının ve vücutta birikmesi ile vücudun serinletilmesi sağlanır. Normal ölçülerdeki terleme miktarı 1ml/m2 den daha az olan terlemedir. Aşırı terleme ise vücutta sempatik sinir sistemi denilen irade dışı çalışan mekanizma ile ter bezlerinin aşırı uyarılması sonucu fizyolojik ihtiyacın ötesinde terleme olmasıdır. Ciddi aşırı terlemesi olan hastalarda 40 ml/m2’yi aşan miktarda ter üretilebilir. Hastanın lokal terleme miktarını anlamak için testler bulunmakta olup bu testler pratikte pek kullanılmamaktadır. Tanı, genel olarak hastanın şikayeti ve doktorun bu durumu gözlemlemesi ile konmaktadır. Aşırı terlemenin derecesini belirleyen hastalık skalası kullanılabilir. Hafif terleme bariz değil günlük yaşantıyı etkilemiyor. Orta derecede terleme tolere edilebilir günlük yaşantıyı etkiliyor. Şiddetli terleme kısmen tolere edilebilir, günlük yaşantıyı sıklıkla etkiliyor. Çok şiddetli terleme tolere edilemez, günlük yaşantıyı daima etkiliyor. Bu skalaya göre aşırı terlemenin derecesi sınıflandırılabilir” dedi.
Doktora ne zaman gidilmeli
Aşırı terleme için doktora ne zaman gidilmesi gerektiği konusuna değinen Opr. Dr. H. Ulaş Çınar,
“Bu durum, kişinin günlük aktivitelerini, psikolojik durumunu ve sosyal yaşantısını etkiliyorsa, şöyle ki; tokalaşmaktan, insanlarla tanışmaktan çekiniyor, kalem tutamıyor, el aletlerini kullanamıyorsa, mutlaka tedavi edilmelidir. Anatomik dağılım olarak İki türlü terleme vardır lokal ve yaygın olmak üzere. Lokal terlemenin en sık rastlanan alt grubu ise pirme (idyopatik, nedeni bilinmeyen) aşırı terlemedir. Bu lokal primer aşrı terleme olgularında koltukaltları, avuç içi, ayak tabanları, baş-boyun bölgesi gibi belli özel bölgelerde aşırı terleme olur. Sebebi bilinmeyen bu hastalıkta altta yatan başka bir hastalık bulunmaz. Lokal aşırı terleme erken çocukluk döneminde başlar, ergenlik döneminde artma eğilimi gösterir. Genellikle avuç içleri erken çocukluk döneminde, koltuk altı bölgesi ergenlik döneminde, baş-boyun bölgesi ise erken erişkin dönemde şiddeti artar. Nüfusun yaklaşık yüzde 3’ünde görülür. Hastalar hekime genelde 18-25 yaş arasında başvurur. Öğrenci olanlar ıslak el ile tutulan ödevlerinin lekelendiğini, kalem boyasının aktığından, bilgisayar klavyesinde ter birikmesinden şikayetçi olurlar. Bu hastalar küçüklüklerinden beri şikayetlerinin olduğunu ve ilerleyen yaşla birlikte sosyal ilişkilerinde sorun yaşadıklarını ifade ederler. Bu durum bazı hastalarda meslek seçimine ve hastanın psikolojik durumuna dahi etki eder. Aşırı terleme, stres anında gözlenebildiği gibi hiçbir etki olmaksızın da gerçekleşebilir” diye konuştu.
Terleme yaz aylarında daha şiddetlenir
Terleme sorununun yaz aylarında daha şiddetlendiğini anlatan Dr. Çınar, şöyle devam etti:
“Lokal hiperhidroz yaz aylarında daha şiddetlenir. Kuru bir el herhangi bir stres anında dakikalar içinde sırılsıklam olabilir. Zaman zaman akan bu ter zemine damlar. Genellikle geceleri bir sorun oluşturmaz. Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilir. Sekonder aşırı terleme ise belli bir nedene bağlı olan terlemedir ve tüm vücudu etkilemektedir (yaygın terleme). Genelde erişkinlerde görülür. Aşırı terleme hem uyurken hem de uyanıkken oluşur. Enfeksiyonlar, endokrin bozukluklar veya değişiklikler (hipertiroidizm, hiperpituitarizm, diabetes mellitus, menopoz, hamilelik, feokromasitoma, karsinoid sendrom, akromegali), nörolojik bozukluklar (parkinsonizm), malignensiler (myeloproliferatif sendromlar, hodgkin hastalığı), ilaçlar (antidepresanlar), zehirlenmeler, alkol ve uyuşturucu maddeler, tüberküloz gibi kronik hastalıklar, BMI> 28 üzeri olan kilolu hastalar olabilir. Aşırı terleme şikayeti ile gelen hastaya çeşitli laboratuvar tetkikleri ile sekonder aşırı terleme olup olmadığı araştırılıyor. Deneyimli bir hekim tarafından yapılan tam bir fizik muayene ve anamnez sonrası lokal hiperhidrozla sekonder hiperhidroz ayrımı sıklıkla yapılabilir. Evet, tanı-tedavi planı ona göre belirlenir. Yaygın terlemenin tedavisinde nedene yönelik yaklaşmak gerekir. Aşırı terlemeye neden olan durum araştırılarak etken ortaya konduktan sonra, bu etkeni ortadan kaldırmakla aşırı terleme sorunu çözülebilir.”
Bölgesel aşırı terleme tedavisinde çeşitli yöntemler
Bölgesel aşırı terleme tedavisinde yöntemlerden bahseden Dr. H. Ulaş Çınar, “Harici ilaçlar-kremler: Etil alkol içinde alüminyum klorid, glutaraldehid kullanılabilir. Daha çok ayak aşırı terlemesinde tercih edilir. Ellerde tahrişe, kötü kokuya sebep olabilir. Etkisi günlüktür. Hafif dereceli terlemelerde kullanılabilir. İontoforez; hastanın terleyen bölgesine elektriksel uyarı prensibine dayalı bir yöntemdir. Ciddi komplikasyon riski olmaması, girişimsel bir yöntem olmaması avantajlarıdır. Etkisi 1-2 haftalıktır. Kolay erişilemeyen, her yerde bulunmayan, etki süresi kısa bir yöntem olması dezavantajlarıdır. Belli aralıklarla tekrarlamak gerekir. Koltuk altında uygulanamaz, hamileler, pacemaker takılı hastalar veya metal implantlı hastalara uygulanamaz. Botox (botilinum toksini) enjeksiyonu: Terleyen bölgeye enjeksiyonlar uygulanarak yapılır. Etkisi genellikle 6 ay civarında sürer ve tekrarlayan uygulamalar gerektirir. Etki süresi 6 ay ile sınırlıdır. Uygulama özellikle el içinde çok ağrılı olabilir. Bir bölge için deri altına 20-30 enjeksiyon gerekir. Hastaların yarısında kas güçsüzlüğü görülebilir. Çeşitli ağızdan alınabilen ilaçlar: Antikolinerjik ilaçlar, trisiklik antidepresanlar, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerler ağızdan alınan ilaçlar olmakla birlikte yan etkilerinin çokluğu nedeniyle kullanımı çok sınırlıdır.”
Cerrahi tedavi
Dr. Çınar, şu bilgileri verdi: “Cerrahi tedavi (ETS): Kişinin günlük yaşam, mesleki aktivite, sosyal ilişkiler ve kişiliğinin etkilendiği terleme vakalarında ameliyat yöntemi gündeme gelmelidir. Hiperhidrozis vücutta bulunan ter bezlerinin sempatik sinir sistemi tarafından aşırı uyarılması ile sonuçlanan bir süreçtir. Bu nedenle ilgili ter bezlerine giden sempatik sinirlerin kesilmesi cerrahi tedavinin ana hedefidir. hiperhidrozis tedavisindeki tek kalıcı ve kesin çözüm cerrahi yöntemdir. Genel anestezi altında kapalı ameliyat şeklinde (video yardımlı torakoskopi: VATS) göğüs kafesine 0,5-1 cm'lik iki (nadiren üç) kesi ile yapılmaktadır. Sempatikotomi, yani sempatik zincirin kesilmesi işlemi uygulanabileceği gibi sempatektomi ile sinirin kesilip çıkarılma işlemi de yapılabilmektedir. Sinirin ablasyon olarak isimlendirilen kesilmeden elektrokoter ile yakılması, sinirin metalik klips ile sıkıştırılması ya da alkol fenol enjeksiyonu uygulanması da kullanılabilen diğer prosedürlerdir. Günümüzde çoğu merkez tarafından uygulanan teknik sempatikotomi olmakla birlikte ameliyatın ismi yaygın kullanılan haliyle sempatektomidir. Şiddetli el terlemesi, yüz terlemesi, koltuk altı terlemesi ve yüz kızarması, refleks sempatik distrofi, raynaud fenomeni, üst ekstremite iskemsi gibi sempatik sistem sistem bozuklukları ETS yöntemiyle tedavi edilebilmektedir. Ameliyat sonrası lokal terlemede tam tedavi oranı yüzde 100, hasta memnuniyeti yüzde 98,5'dir. Hiçbir cerrahi operasyon risksiz değildir. ETS’de de diğer cerrahi operasyonlar da gözlenen kanama, enfeksiyon gelişimi gibi genel komplikasyonlar gelişebilir. Ancak bu komplikasyonlar çok çok düşük orandadır. Rekürrens oranı yüzde 1 civarında görülür. Cerrahi sonrası 3 yıl içinde gözlenir. Rekürrens vakalarının yüzde 25’i ilk 6 ay içinde görülür. En sık sebebi yetersiz sempatik blokaj veya sempatik rejenerasyondur. Son söz olarak; aşırı terlemenin tedavisinde esas olan bu işlemin deneyimli bir göğüs cerrahı tarafından güvenilir bir merkezde yapılmasıdır. Amaç, hastanın beklentilerine uygun olarak sosyal hayata dönüşünü sağlıklı bireylerdeki normal terleme hali ile sağlamaktır.”