Annelere uyarı: Yeni doğan bebeğinizi internetten tanımayın
Yeni doğan bebeklerin bakımı sırasında dikkat edilmesi gerekenler konusunda annelere tavsiyelerde bulunan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hekimi Uzman Dr. İlknur Demir, annelerin bebeklerine dokunarak onları tanıması gerektiğini vurguladı.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hekimi Uzman Dr. İlknur Demir, yeni doğan bebeklerin bakımı sırasında yapılması gerekenler hakkında önemli bilgiler aktardı. Doğum yapan annelerin bebeklerini nasıl anlayacakları ve bakımlarını nasıl karşılayacakları konusunda bir arayış içerisine girmeleri yerine, öncelikle bebeklerini tanımaları gerektiğini belirtti. Uzm. Dr. İlknur Demir, bebeklerin doğduğu anda kokusunu, sesini tanıdıkları annelerinin kucağında güvende olmak istediklerini söyledi. Yeni doğan bebeklerin kendilerini güvende hissetmeleri için ten teması ile gerçekleştirilen ‘kanguru’ tekniğinin önemine dikkat çeken Demir, bebeklerin kendilerini güvende hissetmelerinin gelişimlerine olumlu yönde katkı sağlayacağını ifade etti. Annelerin bebeklerine sevgi ile yaklaşmasının çok önemli olduğunu belirten Demir, annelerin bebekleri ile kuracağı bağ ile onları daha iyi tanıyabileceğini ve bu yönde ihtiyaçlarını daha verimli bir şekilde karşılayabileceğini ifade etti.
“Yeni doğan bebeğin en önemli ihtiyacı kendini güvende hissedeceği anne kucağıdır”
Bebek sahibi olan annelerin, anneliği öğrenmek için kılavuz aramak yerine bebeğini dokunarak tanımaları gerektiğini ifade eden Demir, “Anneler gebelik süreci, doğum ve nihayet bebeklerini kucaklarına aldıklarında yaşadıkları duygu yoğunluğu ile birlikte birçok soru veya sorunla baş etmeye çalışır. Soruların cevaplarını eşe, dosta, büyüklere sorarlar. Günümüzde sıklıkla internet aracılığıyla sosyal medyadan öğrenmeye çalışırlar. Sanki internette bir ‘kullanma kılavuzu’ arayışına girmiş gibidirler. Bebeğimin neye ihtiyacı var? yetebiliyor muyum? daha ne yapmalıyım? gibi birçok soru annelerin aklında mevcut olur. Halbuki çok fazla bilginin, reklamın hayatımıza girdiği çağımızda unutulan bir gerçek var. Yeni doğan bebeğin en önemli ihtiyacı, kendini güvende hissedeceği ilk güvenli üs olan anne kucağıdır. Annenin bebeğinin ihtiyaçlarının karşılayabilmesi, sorularına cevap bulabilmesi için öncelikle bebeğini tanıması gerekmektedir. Tanımak için duyu organlarımızı kullanırız. Bebekler de duyu organları ile kendi dünyalarını tanımaya başlar. En çok merak ettiği annesi, babası ve evidir. Aylar geçtikçe bu liste genişler” dedi.
“Bebekler annelerini kokularından ve seslerinden tanırlar”
Doğdukları anda sesini ve kokusunu tanıdıkları annelerini aradığını belirten Demir, “O halde bizim önce bebeklerin duyularını ve duygularını tanımamız gerekir. Görme duyusuna bakarsak, yeni doğan bebek 20 santim yakındaki nesneleri gözüyle takip edebilir, renkli ve net göremez. Her ay görme duyusu gelişir. İşitme duyusu; anne karnında ortalama 18-20. haftalarda başlar. Özellikle anne sesi belleğine kaydedilir. Anne karnında dahi annesinin sesini duyan bebekte fiziksel olumlu tepkiler tespit edilmiştir. Yüksek volümlü seslerde bebekler korkar, huzursuz olur. Bebeklerle alçak ses tonu ile, samimi bir şekilde gülümseyerek kısa cümlelerle ve şimdiki zaman kullanılarak konuşulmalıdır. Bebekler oldukça gelişmiş koku ve tat alma duyularına sahiptir. Annelerini kokularından tanırlar. Anne kokusu bebekleri sakinleştirir, uykuya geçmelerini kolaylaştırır, korkularını azaltır. Bebekler dokunma duyusunu anne karnında amniyon sıvısının içinde keşfederler. Yüzlerine dokunarak, kordon bağını tutarak dokunma duyusunu geliştirirler” diye konuştu.
“Ten tene temasın hem anneye hem bebeğe olumlu katkıları ispatlanmıştır”
“Anne ve bebeğinin tanışması işte bu duyuların harekete geçirilmesiyle gerçekleşir. Bebek annesini sesi, kokusu, dokunuşu ile tanıyacaktır” ifadelerine yer veren Demir, “Bu süreç gibi annenin bebeğini tanıması ve kendine güvenmesi de bir süreçtir. Annenin bebeğiyle kurduğu ilişki ve güven bağı, onun ihtiyaçlarını doğru anlamasına yardım eder. Güvenli bağlanmayı sağlayabilen anneler bebeklerini tanırlar. Fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılarlar. Emzirme anne ve bebek arasındaki bağın en yoğun hissedildiği fiziksel ve duygusal temastır. Emzirme sırasında bebeğin ellerinin çıplak olması, anneye dokunması, bebekle konuşulması önerilir. Ten tene temas, kanguru bakımı hem tanışma sürecine, hem anneye hem bebeğe olumlu katkıları ispatlanan bir yöntemdir. İlk kez 1970’li yıllarda Kolombiya'da erken doğan düşük doğum ağırlıklı bebeklere küvez yetersizliği nedeniyle uygulanmıştır. Uygulama sonrasında kanguru bakımı alan bebeklerin daha erken taburcu olduğu, solunum, kalp, tansiyon değerlerinin daha kısa sürede normal aralığa geldiği görülmüştür. Olumsuz koşullarda alternatif olarak üretilen bu yöntem zamanla gelişmiş ülkelerde ve zamanında doğan bebeklerde de uygulanmıştır” şeklinde konuştu.
“Kanguru bakımı kolik ataklarını azaltır, büyümeyi olumlu etkiler”
Kanguru bakımı yöntemi sayesinde bebeklerin kendini güvende hissedeceğine vurgu yapan Uzm. Dr. İlknur Demir, “Kanguru bakımı bebeğin üzerinde sadece bezi ve şapkası olacak şekilde annenin çıplak göğüs kafesi üzerine yatırılarak belirli süre ten teması sağlanmasına denir. Bu yöntem, anne sütünü artırır, annenin kendini yeterli hissetmesini sağlar. Doğum sonrası depresyon, kaygı bozukluğu, anksiyete ile baş etmesine yardımcı olur, güven bağı oluşumuna katkıda bulunur ve süreci hızlandırır. Bebeklerin kendini güvende hissetmelerini, daha kolay beslenmelerini sağlar. Büyümeyi olumlu etkiler, kolik ataklarını azaltır. Sindirim solunum ve bağışıklık sistemlerinde olumlu etkiler görülür. Ayrıca sosyal hayatta çocukluk ve ergenlik döneminde kanguru bakımı yapılanlarda anlamlı ve olumlu tepkiler görülmüştür. Bu bebeklerin öz güven duygusunun daha iyi geliştiği, anksiyete kaygı bozukluğu gibi durumların sıklığında azalma olduğu görülmüştür. Sözün özü, yeni annelerimiz bebeklerini daha iyi tanımak ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için onlara dokunmalı, dokunurken konuşmalı ve gözlerine bakarak gülümsemelidir. Emzirme ve kanguru bakımı bir görev olarak değil, tadı çıkarılarak yapılmalıdır. Hayatta yaşanılabilecek çok özel bir zaman dilimi olduğu unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.