Anne-çocuk arasındaki bağımlı ilişki okul fobisine yol açıyor!
Okula uyum sürecinin her çocukta farklı şekilde olabileceğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, okula uyumda bireyselleşmenin önemini vurguladı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 3 yaşından itibaren çocuğun bireyselleşmeye başladığını, bu dönemin anne tarafından mutlaka desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Çocukla anne ilişkisinin bağımlı olması halinde çocukta özgüven eksikliğinin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu durum ilerleyen dönemde okula uyum sürecini etkileyebilir ve okul fobisi ortaya çıkabilir” uyarısında bulundu. Tarhan, çocuğun sosyal ve duygusal becerilerinin gelişimi için de 3 yaşından itibaren çocuğun okula gönderilmesini tavsiye etti.
Çocukla anne ilişkisinin bağımlı olması halinde çocukta özgüven eksikliğinin ortaya çıktığını belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, okula uyum sürecinde yaşanan zorluklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
ÇOCUK OKULA ZİHİNSEL OLARAK ALIŞTIRILMALIDIR
Okula uyum sürecinin her çocukta farklı şekilde gelişebileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Okula başlamak çocuk için yeni bir dönem anlamına geliyor. Alıştığı, güvenilir bir ortamdan farklı bir yere gidip gelmek çocuk için zihinsel olarak hazır değilse yabancı bir gezegene gitmek gibidir. Siz şu an dünyadasınız, havasına, oksijenine alışmışsınız. Aya gittiğinizde orada ne hissedersiniz? Çocuk için de okula gitmek eğer zihinsel olarak hazır değilse öyle bir duygu ve korku ortaya çıkarır. Eğer zihinsel olarak hazırsa çocuk böyle durumlarda rahatlıkla uyum sağlar. Bu nedenle çocuğu okula hazırlamadan kedi yavrusu gibi alıp bir yerden bir yere pat diye götürüp bırakmak çocuk için şok, travma etkisi yapar.” diye konuştu.
3 YAŞINDAN SONRA BİREYSELLEŞME DÖNEMİ BAŞLIYOR
Çocuğun 3 yaşından sonra bireyselleşme sürecine girdiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “0-3 yaş arasında çocuk, kendini annenin bir parçası gibi görüyor. Anne de çocuğu kendisinin bir parçası olarak görüyor ama çocuk yürümeye başlamadan itibaren ayrı bir birey olduğunu öğrenmeye başlıyor. Ayrı bir insan olduğunu, başka insanların duygularının ve kendi duygularının farkını öğreniyor. 1 yaşındaki bütün çocukları aynı odaya koysanız birisi ağlamaya başlasa hepsi aynı anda ağlamaya başlar. Çünkü o başkasının ağrısıyla, acısıyla kendi acısı arasındaki farkı daha öğrenmemiştir. Beyinde ayna nöronlar var. Bu ayna nöronlar zihin teorisi dediğimiz zihin okuması yapıyorlar. Karşı tarafın zihnini okuyor, kendi zihnini okuyor ve doğru tepkiyi veriyor. Çocuklarda bu gelişmediği için başkasının bir yeri acıdığı zaman kendisinin de acıdığını zanneder ve o da ağlamaya başlar. Ancak bir müddet sonra ‘Onun bir yeri acıyor ama o benim acım değil, onun acısı’ diye ayırt etmeyi öğrenir. Çocuk üç yaşında genellikle bunu öğrenmiş oluyor.” diye konuştu.
ANNE-ÇOCUK ARASINDAKİ BAĞIMLI İLİŞKİ OKUL FOBİSİNE YOL AÇIYOR
Çocukla anne ilişkisinin bağımlı bir ilişkiyse yani anne kaygılı ve çok koruyucuysa çocukta özgüven eksikliğinin ortaya çıktığını ve bu durumun da ilerleyen dönemde okula uyum sürecini etkileyebildiğini kaydeden Psikiyatrist Tarhan, şunları söyledi:
“Üç yaşından sonra çocuğun artık sosyalleşmesi yani anneden yavaş yavaş uzaklaşması gerekiyor. Annelerin büyük bir bölümü, bunu çoğu zaman yapamıyorlar. Annenin çocukla ilişkisi çoğu zaman o kadar güçlü oluyor ki bu annenin de hoşuna gidiyor. Çocukla aynı yatakta yatıyor. Çocuk bir yaşına girmeye başladıktan itibaren çocuk 7 yaşına yani okul başlayana kadar aynı odada olabilirler ama aynı yatakta olması sakıncalıdır. Çocuğunun annesiyle ilişkisi yapış yapış oluyor. Çocukta özgüven gelişmemişse çocuk okula gittiği zaman bütün gün ağlamaya başlıyor. Üç sene beş sene kapıda bekleyen çok aile biliyoruz. Annesi orada değilse çocuk sınıfta olay çıkarıyor. Buna okul fobisi deniyor.” dedi.
ANNE ÇOCUĞUN BİREYSELLEŞMESİNİ DESTEKLEMELİDİR
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocukta okul fobisi ortaya çıktığı zaman servise zorla bindiğini, devamlı ağladığını belirterek böyle durumlarda anne çocuğu okula göndermekten vazgeçerse çocuğun bireyselleşmeyi öğrenemediğini ve özgüvenin gelişemediğini ifade etti. Prof. Dr. Tarhan, çocuğun bireyselleşmesinin anne tarafından mutlaka desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
ÇOCUK O KOLTUĞA KENDİ ÇIKMALI
Prof. Dr. Tarhan, kültürümüzde çok rastlanan koltuk deneyinin de bunun önemli bir örneği olduğunu ifade ederek “Çocuğun bireyselleşmesine katkı sağlamak gerekiyor. Mesela çocuk koltuğa çıkmak istiyor. Yürüyor ve hayatı tanımaya başlıyor. Koltuğa çıkmak istiyor uğraşıyor, uğraşıyor çıkamıyor. Bizim geleneksel annemiz ne yapıyor? Aman çocuk düşmesin diye alıyor koltuğa çıkarıyor. Koltuğa çocuk çıkmış oluyor, seviniyor ama çocuk kendi başarmamış oluyor. Hâlbuki o çocuk koltuğa kendisi çıksa çıktıktan sonra sevinecek. O duyguyu biz çocuğun elinden alıyoruz. Bu özgüvenin temelidir.” diye konuştu.
KOLTUĞA ÇIKARKEN ANNESİ YANINDA OLMALI
Batı toplumlarında çocuğun koltuğa çıkarken tek başına bırakıldığını kaydeden Tarhan, “Orada çocukla ilgilenmiyorlar. Çocuk düşüyor, kalkıyor ve çıkıyor fakat bu sefer de anne çocuk bağı zayıflıyor. Onun için burada ideal olan, çocuk koltuğa çıkmaya çalışırken anne yanında duracak, ‘Çık sen çıkmayı başarırsın bir şey olursa ben tutarım’ diyecek. Çocuk böyle durumda kendisi çıkacak başaracak ve ‘Ben yaptım’ diyecek. Anne çocuk bağı da sağlıklı olacak. Annelik modelini böyle oluşturursak çocuk bir müddet sonra okula rahatlıkla gidiyor, uyum sağlıyor.” diye konuştu.
ÇOCUK SOSYAL VE DUYGUSAL BECERİLERİ OKULDA ÖĞRENİYOR
Çocuğun sosyal ve duygusal becerileri öğrenmesinin de önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuklar günümüzde sosyal ve duygusal becerileri kendiliğinden öğrenemiyorlar. Çocuklar başkasının duygularını anlamayı ve empati yapabilmeyi sosyal temasla öğrenilebiliyor. Günümüzde apartman çocukları ve televizyon çocukları oluyor. Şimdi eskisi gibi komşu çocukları ya da mahalle ortamı kavramı yok. Onun için çocuk 3 yaşına geldiği zaman hemen kreşe verilmesini öneriyoruz. Çocuk kreşe yarım gün bile gitse orada hemen sosyal becerileri öğreniyor. Orada birlikte oynamayı ve paylaşmayı öğreniyor. İnsan çocuğu psikolojik olarak prematüre doğuyor. Yani erken doğuyor, öğrenmemiş olarak doğuyor. Bu nedenle de çocuğun psikososyal olarak 15 yaşına kadar bir anne, baba ve aileye ihtiyacı var. Sosyal bir yapının içinde olmaya, sosyal becerileri, duygusal becerileri öğrenmeye ihtiyacı var.” diye konuştu.
ANNE VE BABA ÇOCUĞA KILAVUZ KAPTAN OLACAK
Çocuğun desteklenmesinde ailelere kılavuz kaptan modelini örnek gösteren Psikiyatrist Prof. Dr. Tarhan, “Gemilerde kaptanın yası sıra kılavuz kaptan vardır. Kılavuz kaptan kıdemlidir, tecrübelidir. Anne ve baba kılavuz kaptan olacaklar. Anne ve baba bizim kültürümüzde dümene geçerek çocuğun hayatını yönetiyor. ‘Onu yapma, ona dokunma, onu giyme’ şeklinde her şeyine karışıyor. Çocuk kendi kendine öğrenemiyor. Hâlbuki anne baba kılavuz kaptan olacak. Çocuğun onların rehberliğine ihtiyacı var.” şeklinde konuştu.
İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ ÇOCUĞUN KAHRAMANLARIDIR
Okula uyumda ailelerin yanı sıra öğretmenlere de görevler düştüğünü belirten Psikiyatrist Tarhan, “Öğretmenler çocukların örnek model seçtikleri ikinci kişi oluyor. Özellikle ilkokul öğretmenleri çocuklarımızın kahramanlarıdır. Öğretmenlik kutsal bir meslek. Özellikle ilkokul öğretmenliği, sınıf öğretmenliği çok kutsal bir meslektir. Çünkü o çocuklar anne ve babalarından sonra en çok hayatı öğretmenden öğreniyor, öğretmenlerini örnek alıyorlar.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özellikle ilkokulda sıklıkla öğretmen değiştirmemek gerektiğini vurguladı.
ÖĞRETMENİN REHBERLİĞİ ÇOK ÖNEMLİDİR
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tecrübeli bir öğretmenin çocuğun sorununu davranışlarından anlaması gerektiğini de ifade ederek “Öğretmen onu fark edecek. Eğitimcilik hekimlik gibidir. Hekimler kelebek avcıları gibidir. Hastalık ve semptomları yakalarlar. Arayıp bulur, yakalar ve problemi çözerler. Yani bir öğretmen çocuğun davranışından yaşadığı sorunu anlamalıdır. O yaştaki çocuklar söz diliyle anlatamıyor. Söz diliyle anlatamadıkları için davranış diliyle anlatıyorlar. Öğretmenin rehberliği o nedenle burada çok önemlidir. Yani pedagojik tecrübesi önemlidir. Bu çocuk neden korkuyor? Yalnız kalmaktan korkuyor. Kendine güveni yok belki bu çocuk ilk defa annesinden ayrılıyor. Böyle korkuları olabilir. Çocuğun yönlendirilmeye ihtiyacı vardır.” dedi.