Ailelere 'ekran sürelerine dikkat edin' uyarısı
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Özlem Sürücü, "Her yaş grubu için ders harici vakitlerde ekran önünde geçirilen 7-8 saat gibi süreler söz konusu ve bu ciddi gelişimsel sorunlara sebebiyet verebiliyor" dedi.
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Özlem Sürücü, Kovid-19 salgınında çocukların ders harici vakitlerde günlük 7-8 saati ekran önünde geçirebildiğine ve bunun ciddi gelişimsel sıkıntılara yol açtığına dikkati çekerek, bu sürenin salgın şartları göz önüne alındığında okul öncesinde en fazla iki saat, ilkokul çağında ise 3 ya da 4 saat olabileceğini belirtti.
Sürücü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs salgınının çocuk, genç ve ebeveynler üzerinde öncelikle "kendini güvende hissedememe, hastalanma hatta ölümle karşı karşıya olma" odaklı bir tehdit duygusu yarattığını ifade etti.
Tek başına bu kaygıyı taşımanın bile önemli bir stres kaynağı olduğuna dikkati çeken Sürücü, salgınla mücadele kapsamında evde daha fazla kalmak durumunda olan çocuk ve ergenlerin rutin hayatlarının bozulduğunu dile getirdi.
Bu süreçte anne babaların da iş ve ev hayatlarıyla ilgili yaşadığı zorlukları, başta sağlık çalışanları olmak üzere işe giderken çocuğunu evde bırakmak durumunda kalan aileleri anımsatan Sürücü, her şeyden önce bütün günü evde geçiren çocukların ekran sürelerinin eskisine oranla en az iki kat arttığını, bunun herkesin normaline dönüştüğünü ve önüne geçmenin kolay olmadığının kabul edilmesi gerektiğini vurguladı.
Küçük çocuklar için ekran süresine katı sınırlamalar getiren Amerikan Pediatri Birliğinin bile Kovid-19 salgınıyla beraber ekran süresi kurallarının yeniden gözden geçirilmesini önerdiğini aktaran Sürücü, bunun, çocukların gününün büyük bölümünü ekran karşısında geçirmesi, bu alanda denetimsiz bırakılması anlamına gelmediğinin altını çizdi.
"0-5 yaş aralığında uyaran eksikliği gelişimsel sorunlara neden olabilir"
Ekrana uzun süre maruz kalmanın çocuklarda yaş gruplarına göre yarattığı problemler hakkında bilgi veren Sürücü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Okul öncesi çocukları için 0-5 yaş aralığı, beynin çok hızlı geliştiği, hızlı değişikliğe uğradığı, uyarana çok ihtiyaç duyulduğu kritik bir dönem. Bu dönemde beyin gelişimi için en önemli gereksinim olan ebeveynle karşılıklı sosyal etkileşim, göz göze bire bir iletişim gibi uyaranların yeterince sağlanamaması gelişimsel sorunlara neden olabilir. Okul öncesi dönem çocuklarının ekran karşısında çok uzun zaman geçirmeleri, ebeveynle bire bir etkileşimlerinin az olması, konuşma gecikmesi, sosyal iletişime açık olmama, seslenince bakmama, içe kapanma, göz kontağı kurmama gibi belirtileri ortaya çıkarabilir."
Sürücü, salgın nedeniyle özel eğitim ve rehabilitasyon süreçleri aksayan özel gereksinimli çocukların, bu tip olumsuz koşullara karşı daha da savunmasız olduğunu ifade etti.
Ekran sürelerinin artması "çocuğum öfke nöbetleri geçiriyor" şikayetlerini de artırdı
Özlem Sürücü, çocukların beyninin gelişmeye en açık olduğu dönemde ekran sürelerinin artması sebebiyle "Çocuğum konuşmaya başlamıştı ama artık daha az konuşur oldu", "İsmiyle seslendiğimizde bize dönüp bakmıyor, bizimle oyun oynamak için o kadar da istekli değil", "Ekranı kapattığımızda çok şiddetli öfke nöbetleri geçiriyor, elinden telefonu-tableti alamıyoruz" gibi şikayetleri daha çok görmeye başladıklarını belirtti.
Özellikle ana sınıfı ve ilkokul 1. sınıf öğrencilerinin belki de hiç tanımadıkları okulu, bir ekran üzerinden, öğretmeniyle, arkadaşlarıyla temas etmeden yaşamak durumunda kaldığına dikkati çeken Sürücü, ilkokul öğrencilerinde öğretmeni dinlememe, derslere odaklanamama, kendisine eşlik eden bir erişkin olmadan ekran karşısında oturamama, aşırı hareketlilik, hırçınlık, uyku düzenlerinde bozulma gibi yakınmaların yaşandığını aktardı.
"Ekran önünde geçirilen süreler ders harici 7-8 saatleri buluyor"
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Sürücü, ergenlerde ise salgın döneminde en çok ebeveynlerle çatışmaların arttığını, ergenlerin sosyalleşme ihtiyaçlarını ekranla, telefonla, tabletle ve sosyal medya ile karşılamaya çalıştığını aktararak, şu değerlendirmede bulundu:
"Her yaş grubu için ders harici vakitlerde ekran önünde geçirilen 7-8 saat gibi süreler söz konusu ve bu ciddi gelişimsel sorunlara sebebiyet verebiliyor. Bir kere ekrandan gelen uyaran bombardımanı bittiği zaman beynimiz normal, günlük hayatı çok durağan, sıkıcı buluyor. Ekran kapandığında bu sıkılmanın getirdiği duygusal patlamalar, öfke patlamaları, agresif tepkiler yaşanıyor. Ayrıca ders başında dinleyememe, dikkat dağınıklığı problemleri ortaya çıkıyor."
Salgın döneminde ekran süreleri en fazla ne olmalı
Sürücü, karantina koşulları göz önüne alındığında çocuk ve ergenlerde maksimum ekran sürelerinin ne olması gerektiğine ilişkin önerilerini şöyle paylaştı:
"Okul öncesinde ekran sürelerine eskiden en fazla bir saat derken şimdi kabaca maksimum iki saat diyebiliriz. Bu sürede mümkün olduğunca ebeveyn ya da bakım veren kişi çocuğa eşlik etmeli, çocuk ekranla baş başa kalmamalı. İlkokul çağı çocukları için eskiden ekran süresi 1,5-2 saatti, şimdi baktığımızda ise maksimum 3-4 saat gibi bir süre olabilir. Gençler için net bir sınırdan söz etmek ise çok da imkanlı görünmüyor."
Sürücü, "Bu süreleri kullanırken ailelerin çocukların hangi oyunu oynadığı, hangi sitelere girdiği gibi konularda sohbet etmeleri, mümkün olduğunca oynadığı oyunlara dahil olmaları önemli. Aileler, çocuğun internette hangi sitelerde zaman geçirdiğinden ne kadar bire bir haberdar olursa o kadar koruyucu olur. Körü körüne yasaklandığında ise çocuk, ailesi yanında yokken bunu daha gizli ve saklı bir şekilde yine yapacaktır." dedi.
"Sanal zorbalık arttı"
Özlem Sürücü, ayrıca çocukların internet üzerinden her türlü zararlı içeriğe ulaşabildiğine, kim olduğunu bilmedikleri insanlarla sohbet edip görüntülerini ya da şahsi bilgilerini paylaşabildiğine işaret ederek, "Son dönemlerde sanal zorbalığa maruz kalan vakalarla ilgili başvurularda da artış söz konusu. Çocukların ekran başında geçirdikleri süreler arttıkça riskler de atıyor. Ebeveynler çoğu zaman çocuklarının internette hangi mecrada, kiminle yazıştığını, kiminle oyun oynadığını, kiminle arkadaşlık ettiğini bilmiyorlar." şeklinde konuştu.
Özellikle ergenler açısından sanal zorbalık, bunun olası riskleri hakkında düzenli olarak bilgi vermenin, onlarla konuşmanın önemini vurgulayan Sürücü, "Esas olan ailenin ergen çocuğuyla güçlü ve açık bir iletişim dilini oluşturması. Böylelikle onun dünyasından haberdar olup koruyucu olabilirler." uyarısını yaptı.
"Anne, babalar kendilerine karşı da anlayışlı ve şefkatli olmalı"
Salgın sebebiyle yaşanan olağanüstü koşulların yolunda gitmeyen şeylerin onarılması, çocuklara önceden kazandırılamayan alışkanlıkların kazandırılması açısından uygun günler olmadığına da işaret eden Sürücü, şunları kaydetti:
"Şu an bir fırtınadayız, fırtınada gemilerde tamirat, tadilat yapılamaz, rotadan sapmamak ve alabora olmamak yeterlidir. Aileler, salgın döneminde çocukların psikolojisini korumaya yönelik ebeveynlik önerilerinin, onları sıkıntıya sokacak nitelikte olmamasına özen göstermeli. Anne, babalar sadece çocuklarına değil kendilerine karşı da anlayışlı ve şefkatli olmalı." değerlendirmesini yaptı.
Psikolojik dayanıklılığı arttırmak için ailelere günde 5-10 dakikalığına bile olsa kendilerine iyi gelen herhangi bir şey için zaman ayırma ve bu rutine bağlı kalma önerisinde bulunan Sürücü, insanların uzaktan bile olsa sevdikleriyle temas ve destek halinde olmasının koruyucu gücünün altını çizdi.