Zombiler ve iblisler
Gelmiş geçmiş en çok izlenen dizi ünvanına sahip Walking Dead’in yaratıcısı Robert Kirkman’ın yeni dizisi Outcast, Cumartesi günleri Türk izleyiciyle FX ekranlarında buluşuyor. Bir yanda zombilerle dünyayı kasıp kavuran Kirkman, iblisler dünyasıyla da hayli iddialı. Kirkman, bu tür yapımların TV’de daha fazla yer almasının nedeni olarak “Küresel iklim değişikliği, terörizm, işe yaramayan aşılar ve artık hiçbir etkisi olmayan antibiyotikler ile mikroplar”ı hedef gösteriyor.
Bir çizgi roman dizisi ve bir TV dizisini aynı anda yazmak neden ilginizi çekti?
R.K: Bunun bir fırsat olduğunu düşündüm. Bir çizgi roman dizisinden daha fazlasını yapma fırsatına sahip olmak harika ve kesinlikle görmezden gelemeyeceğim bir şeydi. Her iki mecra da birbiriyle yakından ilgili.
Peki senin için TV dizilerinin çizgi romana benzer veya çizgi romandan farklı olması ne kadar önemliydi?
R.K: Çizgi romanlardan doğrudan uyarlanması gerektiğini düşündüğüm şeyler var. Ama bir kere çerçeveyi ve altyapıyı aldığınızda bence önemli olan insanları tahmin etmeye yönlendirecek şekilde ayrıştırmak; iki hikaye tekrarının kendi kendilerine yaşamasını, kendi farklı hikayelerini anlatmalarını ve farklı olmalarını sağlamak. Yani yol üzerindeki tüm değişikliklere oldukça açığım.
Pek çok insan zombi korku türünü hem kendi öykülerinizde hem de çizgi roman ve TV dizilerinde yeniden icat ettiğinizi düşünüyor. Tabiri caizse, tekerleği yeniden icat etmek için nasıl bir yaratıcı süreçten geçiyorsunuz?
R.K: Bu türü yeniden icat etmekten ziyade yaptığım, türün keşfedilmemiş farklı unsurlarını ortaya çıkarmak. Eğer bu türlerin bir hayranı olmasaydım, ihtiyaç duymadıkları bir şekilde onları değiştirmeye veya düzeltmeye çalıştığımı sonunda anlayacağınız için işe yaramazdı. Bozuk olmayan bir şeyi kırmaya veya düzeltmeye çalışmıyorum. Sadece sevdiğim bir şeyin üzerine yeni bir kat boya sürüyorum.
Peki Outcast bunu nasıl yapıyor dersin?
R.K: Bence ana unsur iş içindeki derin mitoloji. Çok fazla tanıdık bileşen olması sebebiyle bu tipik bir şeytan çıkarma macerası ama hikayenin derinine indikçe bu tanıdık bileşenlerin hepsinin sizin beklentilerinizi altüst etmek için orada olduğunu göreceksiniz.
Televizyona yazmayı öğrenmem zaman aldı
Walking Dead’i yaparken öğrendiklerinizden Outcast’e uyguladıklarınız neler?
R.K: Zor bir soru çünkü hiçbir zaman bir şey öğreniyormuşum gibi gelmiyor. Walking Dead üzerinde çalışmaya başladığımda o güne kadar sadece çizgi roman yazmış olduğum için, televizyona yazmayı öğrenmem zaman aldı. Yani yazarken hala sıklıkla resimlerle ve statik görüntülerle düşünüyorum.
İkisinin nasıl birbiriyle aynı ve birbirinden farklı olduğunu düşünüyorsunuz?
R.K: Tehdit çok daha farklı. Tehdit sizi kovalayan bir şey veya onun gibi şeyler yerine kendi içinizden geliyor. Walking Dead’e göre daha ürpertici, daha karamsar ama aynı zamanda bence benzer olanı da sunuyor. Walking Dead televizyondaki hiçbir şeye benzemiyor ve beklediğiniz hikayeyi hiçbir zaman anlatmayacakmışız gibi bir his yaratıyor. Hiçbir karakter güvende değil, hiçbir hikaye akışı değiştirilemez değil. Biz beklenen yollardan ilerlemeyiz ve bu bence Outcast’de de var.
Walking Dead görsel açıdan oldukça zorlayıcı. Outcast nasıl görünüyor?
R.K: Walking Dead’in daha mahşer gibi bir ortamı var. Belirli bir noktaya kadar manzara bir şekilde tekrar ediyor çünkü terkedilmiş bir arazi ve aşırı uzamış otlar gibi benzer şeyler var. Outcast, mahşer öncesi gerçek dünyada geçiyor ve bu yüzden değişebilecek çok daha fazla unsur var. Hiçbir şekilde korkutucu olmayan şeylerin yanına korkutucu şeyleri koyarak onları daha korkunç kılacak.
İzleyiciler her bölümde korkmayı beklemeli mi yoksa bu zaman içinde mi gelişecek?
R.K: Aslında bu hiçbir şekilde belirlenemez veya tahmin edilemez. Hiç korkutucu olmayan bütün bir bölüm de olacak. Birinci dakikadan itibaren sonuna kadar korkutucu olan bölümler de olacak.
TV’de kıyamet, korku ve şeytan çıkarma konularının yeniden canlandığını görüyoruz. Bunun kaynağı ne olabilir sizce?
R.K: Bence modern toplumumuz dehşet dolu bir gelecek ihtimali ile bombardımana tutuldu. Küresel iklim değişikliği, küresel terörizm, işe yaramayan aşılar ve artık hiçbir etkisi olmayan antibiyotikler ile mikroplar var. Her şey gittikçe daha da çılgınlaşacak. Bu durum korkutucu. Belirli bir noktaya kadar haberleri izlemek oldukça korkutucu ve her şey sizi korkmuş, endişeli bir şekilde tutmak için özel olarak tasarlanmış. Böylece daha fazla ürün satın alacaksınız veya daha fazla televizyon izleyeceksiniz. Bu talihsiz bir düzen ama insanları kendilerinden çok daha kötü durumda olanları ve gerçekten birebir bunlarla uğraşanları görerek duygularını boşaltma deneyimini isteyecek bir kafa yapısına sokuyor. Böylece ‘oh, neyse ki ben iblislerle savaşmak zorunda değilim’ diyebiliyorlar.