Zamanın ruhu değişti
Müzikseverler, Cemil Demirbakan’ı Yüksek Sadakat grubundan tanıyor. Müzik yolculuğuna yalnız devam etme kararı alan müzisyen, Ceviz Ağacı isimli mini bir albüm çıkardı. Çıkış şarkısı Kırk Gün ile dinleyicilerin beğenisini kazanan Demirbakan ile yeni çalışmasını ve hayatı konuştuk...
Yola Yüksek Sadakat ile çıkıp, solo olarak devam ettiniz. Grup ile çalışmak, ortak hareket etmek mi zor? tek başına devam etmek mi?
Hayata bakışınızda ortak alanlar çoğunlukta ise grup işi çok keyifli... Tek başınıza olduğunuzda da aslında yalnız olmuyorsunuz, Sizinle kader birliği yapan arkadaşlarınızla birliktesiniz. Dolayısıyla her iki durumda da zorluğu belirleyen nasıl insanlarla birlikte olduğunuza bağlı... Yüksek Sadakat ile hala unutamadığım güzel günlerim oldu. Solo kariyerimde, özellikle bu maxi single ile birlikte yine çok keyifli günler yaşayacağıma inanıyorum.
Uzun bir kurumsal hayat ve yöneticilikten sonra artık tamamen hayatınızdaki tek uğraş müzik. İki tarafı birlikte yürütmek zor muydu?
Oldukça zordu... Bir tarafta hayat kaygıları ve maddi olarak daha az riskli gözüken bir hayat, diğer yanda ruhunuza doyuran, nefes aldıran ancak belirsiz gözüken bir hayat... Klasik bir söylem ile; sevdiğin işi yaparak para kazanmak en güzeli. Ben de uzun bir sürecin sonunda aldığım karar ile sağlığım el verdiği sürece sadece müzik ile hayatımı yaşamak istiyorum...
Gülden Mutlu son dönemin en önemli kadın şarkı yazar ve yorumcularından biri. Yolunuz nasıl kesişti nasıl tanıştınız? Birlikte üretmek nasıl gelişti?
Son işimden ayrıldıktan sonra albüm için şarkı bakarken menejerimin vesile olması ile 2013 sonunda tanıştık.
Gülden her şeyden önce çok düzgün, karakterli bir insan. Ağzından çıkan her sözün arkasında.. Biz tanıştığımız ilk günden bu yana aynı samimiyetle arkadaşlığımızı sürdürüyoruz. Bu sahici ilişki neticesinde iki şarkı yaptık. Ümit ederim bu çerçevede arkadaşlığımız devam eder.
Grup düşüncesi aklımın köşesinde
Hâlâ Yüksek Sadakat’in eski solisti olarak anılmak sizi rahatsız ediyor mu?
Hayır, hiç etmiyor. Müzikle çok uzun zamandır uğraşıyorum ama onlarca stüdyo albümü olan biri değilim. Yüksek Sadakat’in ilk albümü çok büyük etki bıraktı. Hâlâ şarkıları çalınıyor, videolar dönüyor. Gittiğim her ortamda o albümle ilgili güzel yorumlar alıyorum. Bu rahatsız olunacak bir şey değil. Nihayetinde içinde benim de bulunduğum çok değerli bir çalışma.
Başka grup kurma düşünceniz olmadı mı?
Grup düşüncesi aklımın bir köşesinde duruyor. Yarın bir gün ne olacağını tabii ki bilemem. Bu bir yandan çok keyifli, bir yandan da çok zor. Tek başına olduğunda daha hızlı kararlar alıp ilerleyebiliyorsun. İkisinin de kendine göre artıları ve eksileri var.
Mini albüm öncesinde yaptığınız bazı projeler de dikkat çekti? Ali Kocatepe’nin gecesinde sahne aldınız. Nasıl bir deneyimdi?
Ali Abi çok kibar bir insan. Çevresindeki tüm insanlara değer veriyor ve herkese eşit mesafede. Bu sebeple sadece ben değil, tüm müzisyen, tiyatrocu vb.. arkadaşlar çok keyifliydik. Sanki bir aile konseri gibiydi. Çok samimi bir ortam vardı ve hepimiz için bir terapi oldu. İnşallah Ali abi’nin yakında çıkacak albümünde Aysun Kocatepe ile bir düetimiz (Küçük Bir Aşk Masalı) yer alacak...
İnsanlar imaj kaygılarıyla yaşıyor...
Türkiye’nin en iyi erkek vokalistlerinden biri olarak anılıyorsunuz. Fakat günümüzde müzikte imaj ve magazin, yorumun önüne geçmiş durumda...
Zamanın ruhunun değiştiğini düşünüyorum. Her şey çok hızlı yaşanıyor. Bir de insanların hayatla ilgili kaygıları var. Bu kaygı olduğu için müzisyenler de farklı kulvarlara yöneliyor. Bunu eleştirmiyorum, herkesin kendi seçimi. Türkiye’de hayatın gerçeklerine çok fazla konsantre olamıyoruz. O yüzden magazin programları popüler, insanlar imaj kaygılarıyla yaşıyor.
Mini albümün çıkışını takip eden dönemde canlı performanslar devam edecek mi?
Yoğun bir konser dönemi planlıyoruz. Tarihleri sosyal medyadan duyuracağız.
“İnsanlar artık kırk gün bile yas tutmuyor”
Ceviz Ağacı ve Kırk Gün şarkılarının anlattığı duygu nedir?
Tabii şarkıların herkes için hissettirdiği duygular farklıdır... Ben her iki şarkıda da hüzün ve tutku hissediyorum...
Çıkış şarkınız Kırk Gün. Orada ‘Yasın en büyüğü bile kırk gün, sonrasını unut gitsin’ diyorsunuz...
Hayatta en büyük acı ölümdür. Bir ölünün ardından kırk gün yas tutarız. Aslında unutmak ve alışmak Allah’ın bize verdiği en büyük hediyelerden ikisi. En büyük acıları bile bir süre sonra unutup, hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Eğer unutma duygumuz olmasaydı mesela en sevdiğimizi, annemizi, çocuğumuzu ya da eşimizi kaybettiğimizde hayata tutunamazdık. Ama bu acıyla yaşamaya alışıyoruz. Gerçi şimdi insanlar kırk gün bile yas tutmuyor. Aslında bu şarkıda bir ironi var. Unut gitsin derken unutup gidiyorsun demek istiyor.
Kırk Gün’ün klip çekimleri nasıl geçti?
Yönetmen Hasan Kuyucu. Genç ve yetenekli... Çekimde enerjimiz çok yüksekti.. Hiç telaş yapmadan, tempoyu düşürmeden yaklaşık 18 saatte çekildi. Umarım beğenilir.