‘Yaşam sevincimi sahne sağlıyor’
Türk müzik tarihine damga vurmuş müzisyen Fuat Güner... TRT ekranlarında yayınlanan ‘Aramızda Müzik Var’ programı ile de dünyanın birçok ülkesine gidip, oradaki müzisyenlerle bir araya geliyor. Güner ile müziğin büyüsünü konuştuk.
Bunca yıllık meslek hayatınızda hâlâ üşenmeden yeni şeyler üretebiliyorsunuz. Bu enerjiyi sağlayan nedir?
Yaptığınız işi sevmeniz gerek. Ben çok seviyorum. Bu uğurda diğer mesleğimi, inşaat mühendisliğini bıraktım. Bu sevgi enerji veriyor, bıkmamanızı sağlıyor, motive ediyor, üretkenleştiriyor. Ayrıca çocukluğumdan beri enerjik, yerinde duramayan, bir günde çeşitli ve değişik faaliyetlerde bulunmayı seven bir yapım var.
Aramızda Müzik Var’ın müzikal anlamda size kazancı ne oldu?
Aramızda Müzik Var bizim prestij projemizdi. 45 yıllık kariyerim boyunca çok çesitli müzik ve TV projeleri içinde yer aldım. Ama gönlümdeki aslan, daima yurt dışı ile bağlantılı yapılan işlerdir. Hem o kültürel alışverişi seviyorum, hem de ülkemi temsil etmeyi. Beatles Alaturca da böyle bir projeydi benim için. Bu program da öyle. Müziğin sınır, dil, din, ırk farkı tanımayan ortak bir dil olduğunu ortaya koymanın zevkini yaşıyorum bu programda. Ayrıca güzel arkadaşlıklar kuruyorum.
Seyahat ederek program sunma fikri nasıl çıktı?
Tam tersi. Bu, Türk televizyonlarının konukları dünya şöhretleri olan ilk programı. Programı çekmek için onların yaşadığı şehirlere gitmemiz gerekiyor. Dolayısıyla seyahat ediyoruz.
‘Steven Seagal en problemli yıldızdı‘
Çektiğiniz bölümler arasında ‘en’leriniz ne oldu?
En misafirperver Albano, bizi çiftliginde ağırladı, en samimi Haris Alexiou, öyle içtendi ki bizden en ufak bir talebi olmadan her şeyi halletmiş, en problemli Steven Seagal. Buluşmak için 7 saat araçla yol gittik, iki kere randevu saati değişti. En klas Peter Gabriel, zaten hayranıyımdır. En eski dost Johhny Logan, 30 yıllık arkadaşım. En sakin ve huzurlu Jermaine Jackson, karışıklıklar yüzünden az kalsın buluşamıyorduk, ona rağmen tadından yenmez bir sohbet oldu. En farklısı Jools Holland, ikimiz de hem TV programı hem müzik yapıyoruz. En yabancı olmayan Enrico Macias, o kadar bizden biri ki, o kadar çok anısı var ki Türkiye ile ilgili...
‘Kötü icra edilmiş olan şarkıları dinlemeye katlanamıyorum’
Müziğin nasıl bir gücü olduğunu düşünüyorsunuz?
Müziksiz bir dünya olamayacağını ve olmaması gerektiğini düşünenlerdenim. Müzik dinleyen bir insanın, bir toplumun daha medeni, daha sevecen ve daha anlayışlı olacağına inanıyorum. Toplumlar birbirlerinin dillerini bilmeseler de müzikle buluşabiliyor.
İzlediğiniz en iyi canlı performans neydi?
Efes Antik Tiyatro’da Sting, Londra’da Wembley’de Pink Floyd, yine Londra’da Supertramp ve İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda Jethro Tull.
Katlanamadığınız bir müzik türü var mıdır?
Elbette hiç dinlemediğim müzik türleri var, ama tür saymak istemem. Kötü icra edilen hiçbir parçaya katlanamıyorum, işin özeti bu.
‘Bizler naif zamanların çocukları ve gençleriyiz’
15 yaşındaki hayalinizi mi yaşıyorsunuz?
Müzisyenliği iş olarak seçeceğimi bilmiyordum. İdealim elektronik mühendisi olmaktı. Bunu da elektronik devreler icat edip gitarımdan enteresan sesler çıkarmak için isterdim. Biz naif zamanlarda yaşadık çocukluğumuzu ve gençliğimizi, büyük planlar yapmazdık, sadece istediklerimizin peşinden koşardık.
Peki, sahneye çıkmak...
Yaptığınız müziğin direkt karşılığını aldığınız yer sahne. Başarılı bir konser sonrası yaşam sevinciniz artar, mutlu ve huzurlu olursunuz. Sahne gerçekten önemlidir.