Umutsuz Emel
Gül Çıkmazı mahallesinin en ele avuca sığmaz ve de en cesur kadını Emel’le tanışın!
“Haziran Gecesi”, “Dudaktan Kalbe” ve “Ömre Bedel” gibi dramların ardından cesur bir kararla “Umutsuz Ev Kadınları”nda oynamayı kabul eden Özge Özder, hem hakkında merak edilenleri hem de Emel karakterini D-Smart dergisine anlattı.
“Umutsuz Ev Kadınları”nda Emel’i canlandırıyorsunuz. Karakterinizden biraz bahsedebilir misiniz?
- Emel, mahallenin deli dolu, şuh, içi dışı bir, dobra sarışını. Kadınlar için potansiyel tehlike diyebiliriz. Tuttuğunu koparan ve bir o kadar da cesur bir kadın. ıçten içe beğendiği erkek tarafından seçilmeyi bekleyen, kısacası ‘cici’ kızı oynayan bir kadın değil. Toplumun yetiştirdiği prototip kadının aksine, seçtiği erkeği gidip alan bir kadın. Düşüncelerini hiçbir zaman gizlemiyor. Emel’in bu yönünü, patavatsız derecede dobra olarak nitelendirebiliriz. Ama bütün bunların yanında, aykırılığı yüzünden kadınlar tarafından çok yalnızlaştırılmış biri. Bu sebeple içinde sevilme ve kabul görme arzusu var. Benim gözümde Emel, sevilmeye aç, oyunbozan bir çocuk ve onu çok seviyorum. (Gülüyor)
Canlandırdığınız karakteri, dizinin orijinalinde Edie Britt oynuyor. Emel, Edie’ye ne kadar benziyor?
- Aslında eksiği yok, fazlası var! (Gülüyor) Ama ben Emel’e biraz daha saflık ve bizden malzemeler de kattım. Edie ile Emel tanışsalardı, iyi anlaşırlardı ve çok eğlenirlerdi. Bir yandan da birbirlerinden çok şey öğrenirlerdi. Edie, Emel’e insanları doğru kullanmayı, hayatın acımasız ve sert yanlarını öğretirdi. Emel ise zaman zaman arabeske varan duygusallığı, saflığı ile Edie’ye insani taraflarını hatırlatırdı. Kısacası tam bir Türk-Amerikan ilişkisi olurdu diyebiliriz! (Gülüyor)
EVLİLİK ZEKİ İNSANLARIN MASALI
Bu proje size gelmeden önce dizinin orijinalini, yani “Desperate Housewives”ı izliyor muydunuz?
- Dizi izleme alışkanlığım pek yok. “Desperate Housewives”, sadece rastladığım zaman izlediğim bir diziydi. Ama kadın projesi olmasından ötürü bu tip işlere hep özenmişimdir.
Sizin seçiminize bırakılsaydı, hangi karakteri canlandırmak isterdiniz?
- Hepsi şahane roller. Biz diğer roller için de konuşmuştuk. Emel, aralarında en riskli olanı. Edie gibi radikal derecede sivri ve bizim izleyicimiz için çok itici de olabilecek bir kadını oynamak, benim için üzerinde iki ay düşünülecek bir konu oldu. Allah’tan büyük sözü dinledim. (Gülüyor) Fatih Aksoy’u çok sevmem ve ona güven duymam, rolle barışmamda çok büyük etken oldu. şimdi her gün “ıyi ki bu roldeyim” diyorum. Ekibimi de oyuncu arkadaşlarımı da çok seviyorum. Elimde her hafta kahkahalarla gülerek okuduğum bir senaryo var. Harika yazılıyor, biz de köpürtüp kıvamını tutturunca, tadından yenmez bir hâl alıyor. ınsan daha ne ister ki?
Emel, iki evlilik yapmış bir karakter. Sizin de başınızdan bir evlilik geçti. Bu açıdan baktığınızda evlilik olgusunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Benim evliliği yorumlama şeklimden ziyade, beraber yorumladığımızda bir ahenk çıkıp çıkmaması önemli. şahane bir senfoniyi, enstrümanların sus paylarını kaldırıp bir kâbusa dönüştürebilirsiniz. Harika bir enstrümanist, hatta solist olabilirsiniz. Ama tek başınıza çok sesli ve görkemli bir müzik yaratamazsınız. Evlilik, biz olma halini ruhunda hisseden, küçük nüansları fark eden zeki ve çağdaş insanların masalı. Ben her anlamda ‘biz’ olma haline çok uygun olduğumu düşünüyorum. Bu, özel yaşamımda da, dostluklarımda da ve iş hayatımda da böyle. Politikaya, dünyaya ve yaşama da bu şekilde bakıyorum. Ben yok, biz varız!
BEN BU İŞİ KALPTEN ÇAĞIRDIM
“Umutsuz Ev Kadınları”nda, diğer pek çok dizinin aksine hâkimiyet kadınların ellerinde. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
- Eksen karakterlerin kadın olması maalesef çok rastlanır bir durum değil. Bu tiyatro oyunlarında da kadın oyuncuları rahatsız eden bir durum. Dünya geçmişten bugüne kadar erkek egemenliği altında yaşadı. Bu durum sanata da yansıdı. Virginia Woolf’un “Kendine Ait Bir Oda” adlı romanı, bu konuyu çok iyi irdeler. Kadının her alanda geriden gelme sorunsalına bakar. Babalarımızın hâlâ kapısı kilitli, girilmesi yasak çalışma odaları vardır. Ama hangi alanın annemizin olduğunu hiç düşündünüz mü? Kadının konumu, hayatın her alanına yansır. Kadın daha renkli, karmaşık ve irdelenmeye, izlenmeye daha elverişli bir malzeme olmasına rağmen, sanatta çoğu zaman eksende olmaz. Ancak esin kaynağı olabilir. Benim için bunu kıran işler içinde olmak her alanda heyecan verici.
Dram türündeki dizilerin ardından “Umutsuz Ev Kadınları” geldiğinde, “Sonunda biraz güleceğim ve güldüreceğim” dediniz mi?
- “Bu proje de teklifler arasında, ne iyi oldu da geldi” demedim. Ben bu işi kalpten çağırdım. Komedide direttim ve bu projeyi seçtim. “Dram oynamayacağım” dedim ve dram projelerini reddettim. “Oyunculuğum tıkanacağına ve kendini tekrar edeceğine, hiç yapmasam da olur” dedim. Bu, sert bir karardı. Menajerim Zeynep Berkiş’in yol arkadaşlığı ve inancı, benim için çok önemliydi. Dramda üç ayrı projede, çeşitli rollerde, altı yıl üst üste başrollerden birini oynamak, soluksuz ağlamak ve sonrasında “Ben komedi veya aksiyon oynayacağım, dram artık yetti” diye diretmek cesaret isteyen bir şey. ıyi ki oyunculukta kendimi, Emel gibi bir karakterin altından kalkabileceğim konusunda güvenilecek kadar ifade edebilmişim. Bu anlamda tiyatrodan beslenmem büyük bir avantaj.
KEYİF İNSANIYIM
Özge Özder evinde nasıl biri?
- Tam bir keyif ve ev insanı. Çalışmadığı zamanlarda geç yatan ve geç uyanan, uzun kahvaltılardan hoşlanan, çok izleyen, kültür sanat etkinliklerini kendince takip etmeye çalışan, çekirdek dost çevresiyle mutlu, doğaya, denize ve seyahate düşkün tam bir hayvan tutkunu. Bütün bunları özetleyecek olursam köpeklerim, sevdiklerim ve fonda bir müzik; kısacası rock & dog (gülüyor). Bu iki kelime, beni ve yaşamımı özetleyen kelimeler oldu.
SEÇıM şANSIM YOK
Tiyatroya bir süre ara vermiştiniz. Yakında sizi, tiyatro ya da sinemada görecek miyiz?
- şehir tiyatrosu oyuncusuyum. Sağlığımla ilgili sorulan bir soru karşısında, “Tiyatromuz yaz tatili arası verdi, güzel bir yaz tatili yapıp dinlendim ve iyileştim” dedim; fakat bunu “Tiyatroya ara vermem iyi geldi, iyileştim” şeklinde yazdılar. Bu duruma çok üzüldüm. Benim böyle bir seçim yapma şansım yok. şehir tiyatroları oyunculuğunu seçerken, bu yola bunu bilerek ve isteyerek girdim. Tiyatro, her zaman ön planda ve öyle de kalacak.
Cansu URAS