'Türkiye'nin bu diziye ihtiyacı var'
Efsane dizilerin yaratıcısı Kandemir Konduk yine iddialı... 'Aman Annem Görmesin' bu akşam başlıyor
Efsane dizi 'Mahallenin Muhtarları'nın yazarı Kandemir Konduk, ekrana döndü. Bu akşam atv'de başlayacak 'Aman Annem Görmesin'; Konduk'un diğer projeleri gibi yine 'suya sabuna dokunacak' ve kaybolan değerlerimizi hatırlatacak! ..
Zeki Alasya-Metin Akpınar'ın efsanevi oyunları 'Devekuşu Kabare', 'Yasaklar', Perran Kutman'ın 80'li yıllara damgasını vuran dizisi 'Perihan Abla', tam 11 yıl aralıksız yayınlanan 'Mahallenin Muhtarları'... Hepsi de Kandemir Konduk'un kaleminden çıktı... Bugüne dek 14 kitap, sayısız tiyatro oyunu ve dizi senaryosu yazan bir de 'Abuzer Kadayıf' adlı sinema filmine imzasını atan Kandemir Konduk, dört yıl ara verdiği televizyona Yonca Akasya ile birlikte yazdığı 'Aman Annem Görmesin' adlı dizi ile geri dönüyor. Yasemin Yalçın, Tarık Pabuççuoğlu, Yalçın Gülhan ve Özlem Savaş'ın başrolleri paylaştığı dizinin şifresi ise 'samimiyet' olacak.
SORUMLULUK GETİRİYOR
* Türkiye'nin en çok izlenen ve en uzun ömürlü mahalle komedisi dizilerine imza attınız. 'Aman Annem Görmesin' de bir mahalle komedisi mi?
Evet... Çünkü yapımcı tarafından artık öyle bir projeye ihtiyaç duyulduğu söylendi. Ben oldum olası yazdığım işlerde silahtan, cinayetten, kavgadan, küfürden hatta argodan bile kaçtım. Çünkü Türkiye çok genç bir ülke. Nüfusun yüzde 65'i, 30 yaşın altında. Aynı zamanda da hem eğitim, hem de ekonomik düzeyi son derece düşük bir ülkede yaşıyoruz. Bu nedenle yaptığımız iş belli bir sorumluluk getiriyor. Çünkü okulların giremediği köylere, televizyon girmiş durumda ve etkisi de sanılandan çok daha güçlü. Bu yüzden önce çocukları, sonra da eğitimsiz kitleyi düşünerek, bir şeyler üretmek gerektiğine inanıyorum.
* Kısıtlayıcı olmuyor mu bir şeyler üretirken, bunların da hesabını yapmaya çalışmak?
Olmuyor... Çünkü benim dünya görüşüm de bu. Ben tüm çalışmalarımda kötülüklerden arınmış, iyilik ve sevgi dolu bir gülümseme yaratmak istedim. Senelerce de bunu yaptım ve reytinglerimiz hep en tepede oldu. Sevgi, güzellik ve doğruluk üzerine kurulu dizilerden, alan da satan da memnundu. Bunun yanı sıra güldürürken de pek çok şey işledik o dizilerde. 'Aman Annem Görmesin'de aynı şeyi yapmak istiyorum. Türkiye'de nelere ihtiyaç duyuluyor, nelerden söz edilmesi gerekiyorsa samimiyetle onları öne çıkarıyorum.
YÜKSEK DÜZEYDE OLMALI
* Neleri öne çıkarıyorsunuz?
'Mahallenin Muhtarları'nda öğretici bir yanımız da olsun diye; kitap okuma kampanyalarından tutun da gençlerin uyuşturucu bağımlılığına kadar bütün dernek ve kuruluşlardan gelen bilgileri senaryoya yedirdik. Bunları yapınca dizinin reytingi filan da düşmüyordu. Bugün komedi de yapılabilir, dram da ama öncelikle yazanın belli bir sorumluluk taşıması gerektiğini düşünüyorum. Ama tabii yapmayana da söyleyecek bir lafım yok....
* Şahan Gökbakar'ın 'Recep İvedik' filmiyle bu konu yeniden gündeme geldi. Bir filmin mesaj vermesi, sanatsal olması zorunlu mu?
O filmi izlemedim, bu yüzden bir şey söylemem doğru olmaz. Benim bu söylediklerim diziler içindi zaten. Sinema ve tiyatro, televizyon dizisinden çok ayrıcalıklıdır. Çünkü sinema ve tiyatronun belli bir seyircisi var. Ben evimden kalkıp oraya gidip, para verip izliyorum. Belli bir bilinçteki seyirciyim ben; altyapım var. Oradaki oyun ve oyuncular hakkında az çok fikrim var. Ama televizyon öyle değil... Basıyorum düğmeye, birdenbire karşıma birşeyler çıkıyor ve bunlar bana empoze ediliyor. Bu iyi de olabilir, kötü de ama iyi ve kötünün ölçüsü tartışılır. Ayrıca nasıl çok seyircisi olan bir filme sanatsal anlamda ya da içerik olarak 'çok değerlidir' denemezse; çok az seyirciye ulaşmış çok değerli filmler de var... Bu işin ideali, hem çok seyirciye ulaşmak, hem de kalitesi yüksek düzeyde bir iş yapmaktır.
MAFYALI İŞLERDEN KAÇTIM
* Bir döneme damgasını vurmuş 'Devekuşu Kabare', 'Yasaklar' gibi oyunlarınız için 'O dönemin komedisi daha keskindi' diyebilir miyiz?
Son zamanlarda çok tartışılıyor ya; bence de günümüzde siyasi hiciv yapılmıyor. 1980 sonrası kuşak, kendi sanatçılarını ve komedyenlerini kendisi yetiştirdi. Bu kaçınılmaz bir şeydi. Şimdi belli bir bölümünü ayırarak söylüyorum; o kuşak çok apolitik yetiştiği için günümüzde suya sabuna dokunmayan şeylerin yapılması çok normal. Oysa ki bizim kuşağın sorunları vardı. Bugün de var o sorunlar, hatta daha bile çok belki ama o seyirci kitlesi tarafından görmezden geliniyor. Onlarda derinliği olmayan, yüzeysel mizah anlayışı var. Bunlar da kişiyi güldürür ama mizahçının bir dünya görüşü, iletmek istediği bir lafı yok artık. Gençlerin yaptığı kabareleri de izliyorum. Çok da yetenekliler fakat asla toplumsal bilinçlerini yansıtmıyorlar. Sürekli kakara kikiri... Bu bizim anlayışımıza göre yanlış. 'Bilmem kim çok tutuluyor' diyorlar. Kim tarafından çok tutuluyor? O şekilde yetişmiş kuşak tarafından!
* Peki siz neden televizyon dünyasına dört sene ara verdiniz?
Televizyonların belli dönemlerde odaklandığı diziler var. Mesela, köy dizileri... Ben İstanbul'da doğdum büyüdüm. Doğu hayatını bilmem. İlla ki para kazanacağım diye ağalı bir köy dizisi yazsam; hem kendime hem seyirciye mahçup olurdum. Benden de bunu yazmam istendi ama ben mafya dizilerinden kaçtım ve bu yeni dizimde de yine suya sabuna dokunup, söylemek istediğim lafları söyleyeceğim.
NE OLDU TOPLUMUMUZA?
* 'Perihan Abla' dizisi, güzel değerlere sahip çıkılan bir dönemin başlangıcıydı. Yeni diziniz 'Aman Annem Görmesin' için onun başka bir versiyonu diyebilir miyiz?
Evet 'Perihan Abla' öyleydi ama tabii çok şey değişti o yıllardan bugüne. 22 yıl oldu o diziyi yapalı. Türkiye'deki değişimin farkına varmazsan, samimi olamazsın. O yüzden onun başka bir versiyonu diyemeyiz. En başta insan ilişkileri değişti. Eskiden insanların nasıl yaşadığını bilmek için, değişimi fark edebilmek için çarşıya pazara giderdik. Şimdi ona da gerek yok. Evinde öğleden önce aç televizyonu; Türk insanın profilini gör!
* 'Perihan Abla'lı yıllardan sonra sizi en çok şaşırtan değişim ne oldu?
İnsanların mahremiyeti kalmadı. İnsanlar eskiden komşusundan bile gizlediği şeyleri şimdi televizyona çıkıp milyonların karşısında anlatır oldu. Bunun uzmanlar tarafından psikolojik ve patalojik olarak incelenmesi lazım... İnanılır gibi değil. Ne oldu bizim toplumumuza? İnsanımızda genel anlamda bir dejenerasyon var ve bunu görmezden gelemeyiz. Tam tersi bunun yanlışlığını göstereceksin ki; düzelme için bir adım atılmış olsun. Bu ülkenin dar gelirli vatandaşları yıllarca onur savaşı verdi... Şimdi öyle mi? (SABAH)