Gazete Vatan Logo
Magazin'TRT'nin sansürüne sevindim'

'TRT'nin sansürüne sevindim'

Genç şarkıcı Matiz'den yaptığı röportajda TRT için ilginç yorum

Son zamanların en dikkat çeken isimlerinden biri Mabel Matiz, gazeteport'tan Zuhal Demir ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdi. Matiz TRT'nin sansüründen hayat hikayesine kadar ilginç açıklamalar yaptı.

İşte o röportaj;


"TRT'NİN SANSÜRÜNE SEVİNDİM"

İlk albümün ardından şarkılarından ya da müziğinden bahsetmedik senin sana uygulanan sansür dikkatleri çekti. Şarkının sözlerinden dolayı sansüre uğradığında ne düşündün?


Ben o haberi duyduğumda mutlu oldum. O şarkıdaki sözlerin birilerine dokunmuş olması ve hatta sansürleyecek kadar rahatsız etmesi beni mutlu etti. Yaptığım şeye hizmet etti. Elbette ki sansür iyi bir şey demiyorum sansürün her türlüsüne karşıyım. Bu sadece benim yaşadığım bir şey değil, daha yakın zamanda Cem Adrian’ın klibini yasakladılar. Aynı zamanda Aylin Aslım’ın Güldünya şarkısı yasaklandı. Ne anlatıyordu o şarkı töre cinayetlerinden bahsediyordu, kadınlar töre adı altında öldürülmesin diye bir kadının bir kadın için hatta adını bildiğimiz bilmediğimiz birçok kadın için söylediği bir şarkıydı. Yasakladılar! İnanılır gibi değil. Bu çok üzücü ve kabul edilemez bir şey.

Kaygılı mısın? Şarkılar yasaklanıyor, kanalların sansürü var. İfade özgürlüğündeki bu karmaşa seni de içine alır diye korkuyor musun?

Tabii ki kaygılıyım gelecek için. Cem Adrian’ın kliplerini normal zamanlarda yayınlayan kanal bile yayınlayamadı bunu. Herkes adına kaygılıyım. Sadece kendim için değil. İfade özgürlüğü konusunda kara çentikler atılıyor. Ben şu anda kendimi bireysel anlamda baskı altında hissetmiyorum ama bu gelecekte yarın öbür gün bir şey olmayacak anlamına gelmiyor. Fazıl Say mesela. Düşünce ifade özgürlüğünden bahsettiğimizde son günlerde en çok konuşulan isim. Fazıl Say’ı taşa tutan insanlar yarın beni taşa tutacaklar. Fazıl ile ayrı yerlerde değiliz aynı yerdeyiz. Kaygı duyuyorum elbette.

HUZUR İSYANDA

Okumayı seviyor Mabel, hatta o kadar kaptırıyor ki kendisini, kendi ismi yerine Mabel’i kullanması Buket Uzuner’in Kumral Ada Mavi Tuna kitabındaki Tuna karakterine dayanıyor, ilk albümde böyle bir detay varken ikinci albümde Yaşım Çocuk’ta bu kez yine bir kitap esin kaynağı olmuş Pattie Smith ’in çoluk çocuk kitabı…

Yaşım Çocuk albümünün ilk şarkısı krallar. Huzur isyanda diyerek parlatmış şarkıyı. Mabel’in isyanı kime neye?

Pek çok şeye. Özgürlüğe, eşitliğe ters düşen her şeye. Neye öfkeleniyorsun diye sorulunca gazetelerde, televizyonda izlediğiniz haberleri düşünsenize ya da sokak! Hele sokakta. Ayrımcılıklar ötekileştirmeler, daralan özgürlük alanlarımız bunlara isyanım var. Şarkılarımda da bunları anlatıyorum.

Özgürlük alanlarından kastettiğin nedir?

Son zamanlarda, özellikle geçen beş yılda insan nasıl isyan etmesin ki… Hep şiddet, hep ölüm hep tahammülsüzlük var. Ben şarkılara acılarımı yansıtıyorum evet ama bir o kadar da kızgınlıklarım var o şarkılarda. İnsanlar birbirlerini tenin renginden, kimliğinden cinsel kimliği yüzünden, nüfus kâğıdına yazanlardan ötürü ötekileştiriyor. Ama bunların önemi yok. Sadece vicdan ve sevgiye inanıyorum ben, dolayısıyla tersi tavırlar gördüğümde çıldırıyorum, kontrolümü kaybediyorum. Bunu ifade etme, bağırma gereği duyuyorum sohbetlerimde ama en çok şarkılarımda… İşte benim vicdanım en çok buralarda geziniyor.

"KEKEMELİĞİMİ ŞARKI SÖYLEYEREK YENDİM MÜZİK BENİM VAROLUŞUM"

Alışılmış seslerin çok dışında bir sesin var, bildiğimiz seslerden değil bu tarz nerden hâsıl oldu?


Ben çocukluğumdan beri şarkı söylüyorum. Bir anımı paylaşayım; ben çocukken kekemeydim ve yalnızca şarkı söylerken kekelemiyordum. Bununla baş etmeye çalışıyordum. Şarkı söylerken çok mutluydum. İlkokuldan beri şarkı söylemek benim kekemeliğimle başa çıkma yöntemimdi. Bir çocuk şarkı söylüyor, sürekli şarkı söylüyor ve etrafta da sevilen bir şeydi bu. Gitarım olduğu gün benim bir tarzım olmaya başladı. Önce üniversitede kurduğumuz gruplarla müzik yapmaya başladık, ben solisttim o gruplarda. 2008 yılında ise şarkılarımı kaydettim ve o zaman bir arkadaşımın ısrarıyla utana sıkıla bestelerimi yayınlamaya başladım hem de anonim olarak. Derken Engin Akıncı, şimdi menajerim ile yollarımız kesişti, şarkıları dinlemiş beğenmiş albüm yapalım dedik. Mabel Matiz benim de çok etkilendiğim bir kitaptan kalma bir isimdi, ben de bu isimle yaptım albümümü. 2009’un sonbaharında başladık işe.

"ŞARKILARIMI FARKLI DİLLERDE SÖYLEMEK İSTİYORUM BELKİ ONUR YÜRÜYÜŞÜNDE"

Sesiz ve derinden ilerliyor Matiz bu albümde Mete Özgencil desteği bir Yıldız Tilbe şarkısı var. Şarkılar yavaş yavaş yayılır oldu. Ama bir taraftan da popülarite söz konusu, popüler olmaktan korkuyor musun? Medyadan uzak duruyor musun ya da onların sana mesafeli davrandığını düşünüyor musun?


Her şey olması gereken seyirde gidiyor aslında ne ben kendimi geri çekiyorum ne de merkez medya beni yok sayıyor tamamen ortasında bir yerdeyiz ve bu benim hoşuma gidiyor. Popülerlikten korkmuyorum. İyi olan bir şeyin duyulmasında ne kötülük olabilir ki. Ama bu durum beni ve şarkılarımı değiştirir mi? Bunu hiç istemem buna engel olmak için elimden geleni yaparım sanıyorum. Ama popüler olsun. Hatta o kadar popüler olsun ki o herkesin şikâyetçi olduğu ama nedense sürekli ekranda, radyolarda dönen o şarkılardan başka şeyler yapıldığı da ortaya çıksın. Değişime sebep olsun. Ben kendi adıma benim şarkılarımın, sözlerimin gidebildiği en son yere kadar gitmesini istiyorum çünkü müziğimle ve kelimelerimle, şarkılarımla, sözlerimle bazı insanların aklında bir şeyler uyandırmak istiyorum ve bunu başarabileceğime inanıyorum. Dolayısıyla çok popüler olsun. Kelimelerimi ve kendimi öz fikirlerimi bozmadıktan sonra popülerliğin kötü bir noktası yok.

Keşke o kadar popüler olsa ki televizyonlarda Cem Adrian’ı , Aylin Aslım’ları, Yasmin Mori’leri bolca görsek. İnsanlar artık müziğin başka başka şekillerde yapıldığını da görseler. İki tane Türkçe kelime konuşamayan, söz yazamayan insanların şarkılarına kanalize oluyor herkes. Ben ‘halk bunu istiyor’ lafına inanmıyorum, bana kalırsa insanlara sen günde saatlerce Türkan şarkısını verirsen elbette buna alışır.

İkinci albüm bir geçiş albümü aslında ve en etkili adım olacak. Üçüncü albüm artık imza niteliğinde olacak, ne düşünüyorsun?

İkinci albüm geçiş albümü. Bir sonraki albüm ise en önemlisi olacak biliyorum. Yazdığım bütün şarkılar arasından seçeceğim, neler yer alır bilmiyorum. Müzik kariyerinde asıl zor olanın üçüncü albüm olduğunu biliyorum, heyecan şimdiden var ve tedirginlik var. Coverların dikkat çektiğinin farkındayım ama bir cover şarkılardan oluşan albüm, dördüncü belki beşinci sırada olacak. Çok güzel şarkılar çok özel isimler var.

Bir Umay Umay şarkısı söyler misin mesela ‘Düşmedim Daha’ şarkısını yorumlar mısın?

Düşmedim Daha şarkısını ilk dinlediğim, izlediğim anı hatırlıyorum. Çakılıp kalmıştım şarkı sözleri, müzik, klip hepsi baştan aşağıya beni büyülemişti. Şimdi o şarkıyı söylemek çok zor, çünkü çok büyük çok görkemli bir eser. Umay Umay ile şöyle bir durum var. Beraber bir çalışma yapacaktık ama ikinci albümde tarihlerde bir sıkıntı yaşandı. Bundan sonraki albüm için neden olmasın. Ama ‘Düşmedim Daha’ belki sahnede canlı olarak söyleyebileceğim bir şarkı.

Alaimisema, gökkuşağının bütün renklerine söylediğin şarkı albümün en dikkat çeken şarkılarından biri.
Bir anda çıkmış bir şarkı değil sözlerini tamamlamak aylarımı aldı Alaimisema gökkuşağı demek ve cinsel ayrımcılığa karşı, kadın erkek ayrımcılığına, kadına yönelik şiddeti bu acıklı durumları böyle anlattım o şarkıda. Öldürülen kadınlara, travestilere ötekileştirilen, ayrımcılığa uğrayan, özgürce yaşama hakkı elinden alınan insanlar için söylenmiş bir şarkı. Ve aslında farklı dillerde söylemek istediğim dünyanın her yerinde duyulsun istediğim bir şarkı. Belki gelecek 1 Mayıs’ta belki Onur Yürüyüşünde.

LİMON BAHÇELERİNDEN İSTANBUL'A

İstanbul, Mersin’den sonra oldukça zor gelmiş olmalı üstüne üstlük bir de müzik sektörü ve kabul edilme sürecinin oldukça uzun olduğu bir dönem cesaretinin kaynağı ne?


İstanbul elbette zor. İlk zamanlar kaldığım öğrenci yurdu farklı farklı onlarca insan ilk zamanlar zorlandım elbette ama sonra alıştım hatta o öğrenci yurdu bir karnavala dönüştü benim için. Bugün aradan o kadar zaman geçtikten sonra güzel şeyler hatırlıyorum. Ama insanlara ve ilişkilere karşı bir zırhla kendini korumak dersen, ben o zırhı bürünemedim. Güven konusundaki halim kırılmamak için. Sadece iş arkadaşlığı ya da özel ilişkilerden bahsetmiyorum, hepsi için. Ben ilişkilerimde hep çok seven ve terkedilip giden oldum. O avanak rolünde hep ben vardım.

Avanak?

Evet öyle. Ben ilişkilerde güvenen ve yanılan tarafım. Melankolik bir kişiyim ben melankoliye, karanlığa çok yatkın biriyim lakin kendimi asla karanlık bir kişi gibi göstermemeye çalışıyorum. Terkedilen belki tam tersi de oldu ama o durumlarda bende bir karşılığı yoktu.

Sohbetin sonunda en sevdiği filmleri soruyorum hiç düşünmeden sıralıyor. Gece Melek ve Bizim Çocuklar, Ağır Roman ve Annem Hakkında Her Şey…
Ve bitirişi de yine onun cümlesiyle yapıyoruz. ’Bu filmler belki de bulunduğumuz coğrafyada en çok izlediğimiz, kendimizi en marazlı hissettiğimiz filmler.’’ (Zuhal DEMİR/GAZETEPORT)

Haberin Devamı