Gazete Vatan Logo
MagazinTarih diziden değil kitaplardan öğrenilir

Tarih diziden değil kitaplardan öğrenilir

TRT 1 ekranlarının yeni ve ses getiren dizisi Payitaht Abdülhamid’de Mehmed Paşa’yı canlandıran Mehmet Bozdoğan’ın sıra dışı bir hikayesi var. Çocukken, büyüdüğünde ayakkabı boyacısı olmanın hayalini kuran 2006 Dünya Kupası’nda Arjantin Futbol Federasyonu Başkanı’nın özel şoförlüğünü yapan Bozdoğan’la hem onun hikayesini hem de Payitaht Abdülhamid dizisini konuştuk

Tarih diziden değil kitaplardan öğrenilir

Televizyon izleyicisi sizi ekrandan tanıyor ama sizinle ilgili çok fazla bilgi yok. Mehmet Bozdoğan kimdir?

1977 Berlin doğumluyum, çocukluğum Almanya’da geçti. Almanya’ya göç etmiş işçi bir ailenin çocuğuyum… 2002 yılına kadar Almanya’da birçok tiyatroda oynadım. Ardından konservatuvar sınavlarına girdim ve başarılı oldum. Önce pratiğimi yapıp sonra eğitimimi aldım. Ortaokuldan itibaren kendi paramı kazanmaya başladım. Aklınıza gelebilecek her türlü işi yaptım diyebilirim. Bunlardan en ilginç olanı 2006 dünya kupasında Arjantin federasyon başkanının özel şoförlüğünü yaptım. Bu süreçteki zamanım yaklaşık bir ay Messi; Tevez ve Maradona ile geçti. 2009-2010 yıllarında İstanbul’la yollarımız kesişti. Hayatım Berlin, İstanbul ve Mersin arasında geçiyor.

Bir dönem dizisinde rol alıyorsunuz. Rol size teklif edildiğinde o dönemi araştırdınız mı?

Evet, tarihle ilgiliyimdir. Zaten insanı ve günümüz dünyasını biraz olsun anlamaya çalışıyorsanız tarihle ilgilenmek zorundasınız. Dönem hakkında bilgi toplamaya çalıştığım süreçte edindiğim izlenim şu; 2.Abdülhamit dönemi gerçekten çok ilginç ve aynı zamanda çok karışık bir dönem. Yeryüzündeki bütün gelişmelerin birbiriyle ilintili olduğu bir zaman dilimi… Elde edebileceğimiz kaynakların birçoğuna baktığımızda ne yazık ki taraflı yazılmış olduğunu görüyoruz. Bir tarafta “Abdülhamit Han”cılar diğer taraftaysa “Kızıl Sultan”cılar var. Konuya dışarıdan bakan ve konunun uzmanı olmayan birinin aklında çok fazla soru işareti oluyor. Dönem fazlaca bilinmeyenleri olan, araladığınız her kapının ardından yeni dehlizlerin belirdiği bir polisiye vaka gibi…

Haberin Devamı

Dizilerimiz Almanya’nın çok ilerisinde

Payitaht Abdülhamid yayınlanamadan önce bile çok konuşulmaya başlandı. Bu sizin üzerinizde bir baskı oluşturdu mu?

Almanya’da doğup büyümüş oranın eğitimini almış mükemmeliyetçi bir yapıya sahibim. Bu nedenle zaten kendi üzerimde bir baskı oluşturuyorum. Beklenti ve bunu karşılama mevzusu bana kalırsa biraz karışık bir durum. Şöyle ki son dönemlerde diziler üzerinden tarihimizi öğrenme beklentisi doğdu. Şahsım adına böyle bir beklentiyi biraz absürt buluyorum. Bizler yaptığımız işte düşlerimizden ve hayal dünyamızdan bir kesit sunarız. Yüzde yüz gerçeğe sadık kalma gibi bir mecburiyetimizin olmadığını düşünüyorum. Bu durumda ortaya çıkan ise doğru ya da yanlış demek yerine beğendim ya da beğenmedim anlamında yaklaşmayı tercih ediyorum. Tarih diziden öğrenilmez, tarih kitaplardan öğrenilir!

Haberin Devamı

Pahitaht Abdülhamid’te bir yanda iyiler bir yanda kötüler var. Canlandırdığınız karakteri biraz anlatır mısınız?

Karakterim Mehmed Paşa için çoğunlukla rastlamış olduğum bilgi ablasıyla birlikte köle olarak İstanbul’a gelmiş olmasıdır. Paşalık unvanını askeri becerilerinin yanı sıra padişahın eşi olan ablası Bidar Hatun’un desteğiyle de almıştır. Saraya sonradan dâhil olmuş ve kendini kanıtlama telaşı içinde olan biri. Bu kaygı ve telaşın sebebiyet verdiği müşkül durumların içinde bulabiliyor kendini… Karakterin yaptıklarının sebep ve sonuçlarına bakarak izleyip hep beraber karar vereceğiz.

Haberin Devamı

Siz Almanya’da da çok sayıda dizi ve sinema filminde rol aldınız. İki ülke arasındaki dizi sektörünü kıyaslamanızı istersek ne söylersiniz?

Almanya’da oynadığım bir dizide bir sezonda çektiğimiz sekiz bölümün her biri jenerik dahil 54 dakikaydı! Bizde diziler haftadan haftaya yazılıp çekiliyor. Almanya’da ise kanal yapımcıyla bir proje üzerinde anlaşır ve yapımcı tüm bir sezonu çeker ve kanala teslim eder, o da yayınlar. Ama yaratıcılık anlamında Almanlardan çok daha ileride olduğumuzu düşünüyorum. Alman dizileri konu ve tarz anlamında tek düze ve sıkıcı ama bizler konu yelpazesi ve tarz olarak yeniliklere daha açığız.