Söylediğim yalana önce kendim inanmalıyım!
‘Gülümse Yeter’ dizisinde ‘Nermin’ karakterini canlandıran Evrim Doğan, “Kimsenin göremeyeceği birini, samimiyetle seyirciye var olduğuna ikna etmeye çalışmak... Oyunculuk, söylediğin yalana önce kendin inanmaktır” diyor.
‘Arka Sıradakiler’, ‘Şubat’ ve ‘Vicdan’ gibi dizilerde rol aldıktan sonra uzun süre sizi ekranlarda göremedik. ‘Gülümse Yeter’e kadar neler yaptınız?
Oldukça yoğun çalışıyordum. Bazen bir sezonda tam 6 tiyatro oyununda oynuyordum. Bu kadar yoğun tiyatro programımın arasında televizyonda oyunculuk yapmam neredeyse imkansızdı. İki de sinema filminde yer aldım. Özcan Deniz’in yazıp yönettiği ‘Sevimli Tehlikeli’ ve Andaç Haznedaroğlu’nun yönettiği ‘Her Şey Aşktan’...
Bir role hazırlanırken nelerden besleniyorsunuz?
Bizim işimizin bana kalırsa ilk ayağı imge-imaj’dır. Önce okuduğum karakteri hayal ederim. Sesini, yürümesini, ellerini, bakışlarını... Bu karakter gerçekte var olsaydı nasıl yemek yerdi, nasıl gülerdi, kızardı? Sonra beraber gezmeye başlarız onunla... Sonra onu anlatmaya çalışırım. Hani o ailendeki komik renkli insanı birilerine anlatırken yaptığın gibi. Sonra onun gibi olmak gerekir. İşin en zor ve sancılı kısmı başlar. Burada önemli olan hikaye, bence samimiyettir. Samimi olan her şeye ikna oluruz. Kısaca yapmaya çalıştığım şey kimsenin göremediği ve göremeyeceği birini, samimiyetle, seyirciye var olduğuna ikna etmeye çalışmak. Oyunculuk, söylediğin yalana önce kendin inanmaktır.
Dizide canlandırdığınız karakter lükse düşkün biri. Peki, Evrim normalde nasıl biri?
Sanırım duruma göre çabuk kabuk değiştirebilen biriyim, beş yıldızlı otelin de tadını çıkarırım, çadırın da, yerde oturup yemek de yerim, en lüks restoranda da... Bazen ikinci el giyinirim, bazen de kıyarım paraya... Hepsinden de en önem verdiğim şey sanırım iyi hissetme, huzur. Kendim gibi olamadığım olamayacağım her yeri ve her şeyi reddederim. Eğer gösterişi caka satmak olarak düşünüyorsak hiçbeceremem.
Dizi setleri genellikle oldukça yoğun geçer, ‘Gülümse Yeter’in setindeki dünyada neler var?
Bizim setimiz oldukça keyifli geçiyor. Bazen ‘İşin bitti, hadi git’ diyorlar, ‘Nereye?’ diyorum. Yine oralarda olmak istiyorum. Bu kadar kısa sürede birbirimize bu kadar kaynaşmış olmamız oldukça şaşırtıcı aslında ama işte bir damar tuttu, bir kanal bulduk ortak. Her gün tahtalara vura vura ağzımızda nazar duasıyla, maşallahla geziyoruz sette. Böyle devam eder umarım...
KAÇIŞ YERİM MUTFAĞIM
Soluk almak için neler yaparsınız, yakın kaçış rotalarınız var mı?
Bana soluk aldıran ilk şey, sığınağım ailem ve sonra dostlarım. Onlarla neresi olursa olsun kaçarım. En çok kaçtığım yer inanmayacaksınız ama mutfağım. Gelen arkadaşlarımla karşılıklı kahve içip, yemek yiyip sohbet etmek için. Hepsi de bilir mutfağımı. Gelince nereye oturacağını da... Onun dışında olmazsa olmazım Kaş! Yaklaşık 10 senedir her yaz, bazen de bahar kaçarım Kaş’a.
Hayat vermek istediğiniz bir roman kahramanı, ya da masal karakteri var mı?
Oyunculuk konusunda biraz arsız biri olduğum için okuduğum her karaktere her kahramana can vermek isterim. Hele ki biraz gizemli ve enteresan bulduysam oynamak için ağzımın suyu akar. Uzun zamandır en çok oynamak istediğim karakter Dorian Gray! Evet erkek ama oynamak isterim.
Bu aralar kimleri okuyorsunuz?
Şimdi arkadaşımın hediyesi Murat Uyurkulak’la tanışıyorum. ‘Bazuka’ hikaye kitabıyla... Ece Temelkuran’ın ‘Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı yeni bitti. Bilge Karasu, Oğuz Atay, Jean Genet, Halil Cibran, Herold Pinter, Boris Vian sayarım yani, Tennessa Williams, Baudelaire…