Solda Ergenekon kavgası
Taraf ve Birgün gazeteleri birbirine girdi!
Türkiye Ergenekon operasyonuyla sarsılırken sosyalist çizgideki Birgün gazetesi ilginç bir manşetle çıktı: Yiyin birbirinizi! Bu manşet ilerleyen günlerde solcu aydınlar arasında büyük bir tartışma başlattı. Aydınların bir bölümü solcuları Ergenekon operasyonuna karşı duyarsız olmakla, Susurluk çetesinin ortaya çıkmasından sonra gösterilen refleksi göstermemekle suçluyordu. Tartışmalar genellikle Radikal, Taraf ve Birgün’deki makaleler ile internet üzerinden yürütüldü. Radikal solun efsanevi isimlerinden Ertuğrul Kürkçü, Radikal’de yayınlanan makalesinde operasyonun abartıldığını ve sınırlı kalacağını yazıyordu:
“Bu bakış açısından, emekli askerler sadece askerin işlerine burnunu sokan birer sivil olarak görünmeye mahkum. Onlara dokunulabilir. Ya güvenlik gerekçesiyle koca bir kasabayı ve ahalisini bombalayan ”iyi çocuklar“, onları koruyan ve kollayan muvazzaf komutanlar? Onlar Bastille’de kalıyorlar... Bastille ile ilgilenmek ise -burada da Fransız Devrimi sözlüğünü benimseyecek olursak- her zaman baldırıçıplakların işi oldu...” Prof. Ahmet İnsel ise aynı yerde yayınlanan makalesinde bu tür söylemleri mangalda kül bırakmamakla suçluyor ve ekliyordu: “Üstelik ortada mangal da yok.” Radikal’in pazar ekinde yazan§ Baskın Oran da sosyalistleri kızdıran yazılar yazdı. Marksizm’de antiemperyalizm kavramının bulunmadığın yazan Oran’a internet sitelerinden sert tepkiler yağdı. Sosyalistler Oran’ı marksizmi unutmakla ve marksistlere marksizm öğretmeye kalkmakla suçladı.
Radikal’den Taraf’a transfer olan solun saygın isimlerinden Murat Belge ise son köşe yazılarında Ertuğrul Kürkçü ile polemiğe girdi:
“Ertuğrul Kürkçü şimdi geleceğim tavrı almıyor: ’Bizi ilgilendirmez, birbirlerini yesinler’ tavrından söz ediyorum. Bu toplumun geçmişini bütün bu olaylarla karartmış, bunlara yenilerini ekleyerek geleceğini de karartmaya kararlı bir faşist cinayet çetesinin açığa çıkarılması ve çökertilmesi gündeme gelmiş, o toplumun ’solu’ eli cebinde ıslık çalarak dolaşıyor ve ’Bizi ilgilendirmez, birbirlerini yesinler’ diyor.
Doğrusu, bravo!
Demokrasinin harcında bir malalık payı olmayan bir sosyalizmi bu toplum ne yapsın?”
Makaleler aracılığıyla süren bu tartışmalar Taraf ile Birgün gazetelerini birbirlerine ağır suçlamalar yöneltmelerine kadar vardı. İşte son günlerde Ergenekon operasyonu çerçevesinde solda süren tartışmalardan örnekler:
‘Atın bu Ermeni’yi’
Birgün’den ayrılıp Taraf’a geçen Cemil Ertem’in 19 Ağustos’ta çıkan makalesinin son bölümü şöyle:
Devletin ve onun iktidarlarının her şeyin önünde olduğu iktidar fetişizminin tek gerçek ” hakikat “ olduğu bir ülke oldu Türkiye yıllardır. Hükümetlerin, burjuvaların ellerindeki bankaları devletin ” yetiştirdiği “ devlet burjuvaları(!) ile birlikte yağmalaması başka nerede olabilir. Bugün bütün bu ortaya dökülenler Türkiye’de, haraca dayalı yapının ve onların temsilcilerinin iktidar ortağı olmasının yolunun devleti, dolayısıyla iktidarı fetişleştirmekten geçtiğini bize anlatıyor. Şimdi çatırdamakta olan seksen küsur yıllık ” iktidarın “ özeti budur. Ancak burada çok önemli bir şey daha var. O da, bu iktidar fetişizminin, doğal olarak, ırkçı bir ideolojik temele oturmasıdır. Örneğin 1946’da dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu şöyle diyor: ” Halk Partisi milliyetçidir yani Türk’tür, ben Türk’üm diyen adama Türk muamelesi, ben Türk değilim diyen adama da misafir muamelesi yapılır. “ Şimdi bunun ne demek olduğu açık. Peki, bu halis faşist ideolojiyi yalnız dönemin ve sonrasının faşistleri mi kabul edip gereğini yaptı hayır, solun bir kısmı da buna büyük ölçüde yamandı.
Varlık vergisinin komprador burjuvazinin tasfiyesine yönelik anti-emperyalist bir uygulama olduğunu yıllardır ” bir kısım sol “ savundu.
İşte şimdilerde, küresel sermaye birikiminin gereği olarak, bir iç temizliği yapan Türkiye’de sol da bir iç temizliği yapmak zorunda. Yoksa şimdi hayatta olmayan bir Ermeni aydın için ” artık atın bu Ermeniyi, yazmasın “ diyen ” solcuları “ daha çok üretir bu toplum.
‘Sahte dostlar’
Etyen Mahcupyan önceki gün Taraf’taki makalesinde Cemil Ertem’in yazısından alıntı yaptıktan sonra şunları yazdı:
BirGün gazetesinin bugünlerde Ergenekon’a karşı tavır almamasını, o cenahtaki kalemlerin ’üçüncü yollar’aramasını hep bir sıkışma olarak anlamaya çalışmıştık. (...)
Meğer ne kadar safmışız... Cemaatçi solun en azından bir bölümünün gerçekte Ergenekon’a tavır alamama gibi bir sorunu olmadığını, Ergenekon siyasetini bilerek desteklediklerini şimdi dehşetle kavrıyoruz. (...) Burada insanı dehşete düşüren şey, insanlık için böylesine zararlı, hastalıklı bir düşkünlüğün ’sol’ olarak ve ’sol’ adına yaşanabilmesi değil. Nihayette ’sol’ da içinde olduğu ortama göre şekil alan, farklı zihniyetlere göre biçimlenebilen ucu açık bir tutum. Sol içinde nasıl demokratlar varsa, tabii ki ırkçılar ve faşistler de olacak. Söz konusu faşistlerin kendilerini özgürlük, eşitlik vb. yanlısı saymaları ise zaten epeyce uzun bir zamandır kimseyi kandırmıyor. (...) Etrafımızdaki ırkçıların birçoğunun da ’solcu’ olmasının şaşırtıcı bir tarafı yok. Ama birlikte olmayı istemediğiniz, varlığını hazmedemediğiniz birinin ölümü üzerinden parsa toplama, kariyer yapma ve vıcık vıcık bir duygu sömürüsü üretme pespayeliğini ’insan’ olma ile nasıl bağdaştırdıklarını anlamak zor.
Ama Türkiye’de işte bir de böyle bir ’sol’ var... İnsanı ve insanlığı kullanan, bir kemirgen misali önce kendi vicdanını yiyen bir sol. Hrant’tan muhtemelen nefret eden, ölünce de ’dostu’kesilen, ’arkadaşı’olan bir sol. Böylesine bir müptezelliği ideolojik analiz bile kolay kaldırmaz...
‘Pislik atıyorlar’
Birgün gazetesinin dünkü sayısında Taraf’tan gelen eleştirilere ’zorunlu bir açıklama’yapıldı:
Taraf gazetesinin köşe yazarlarının bir kısmı epey bir zamandır BirGün’e yönelik eleştirilerini dile getirmekteler. Beğenelim ya da beğenmeyelim, bu eleştiriler genellikle ideolojik-politik bir zeminin içinde kaldı. Bu tür eleştirilerin benzer biçimde BirGün yazarları tarafından da Taraf yazarlarına yöneltildiğini belirtmeliyiz.
Lakin Etyen Mahcupyan’ın dünkü yazısı, ideolojik-politik tartışma bir yana, en basit ahlaki sınırları bile yok sayan bir anlayışın ürünüdür BirGün’ü ve devrimcileri ırkçılıkla, faşistlikle suçlamaktadır. Mahcupyan suçlamalarını, bir dönem BirGün’de çalışıp problemli bir biçimde ayrılan ve o günden sonra siyasi duruşunu geçmiş çevresine karşı olmak üzerinden kuran, Taraf gazetesinin bir başka köşe yazarının suçlamasına dayandırıyor. İddiaya göre Hrant Dink’i hedef alan kimin, nerede, ne zaman söylediği belirsiz “Artık atın bu Ermeniyi, yazmasın” lafından yola çıkan Mahcupyan, BirGün‘ün çalışan ve okur topluluğunun ”faşist katiller toplamı“ olduğunu söylüyor....
BirGün, bir zamandır dile getirilen ”Ergenekon’a tavır almıyorsunuz” asılsız iddiasına zaten alıştı ve artık çok da önemsemiyor. Ama Mahcupyan şimdi bizleri Ergenekon‘un bir parçası olmakla da itham ediyor. Üstelik, bunu yaparken şimdi koltuğunda oturduğu ama her fırsatta devrimci geçmişine küfür ettiği Hrant’ı kullanmaktan da geri durmuyor.(...) Kendilerini köpeksiz köyde değneksiz dolaşmanın rehavetine kaptıran Mahcupyan ve benzeri Fethullah sermayesi destekli neoliberallere, Türkiye devrimci hareketinin tarihinin bugünün Ergenekoncularının ağababalarına karşı yürütülen bir ölüm-kalım mücadelesi olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Devrimci hareketin yeminli düşmanları da dahil, bu ülkede bunun aksini iddia edecek bir tek kişi yoktur.
Türkiye’de kötü bir alışkanlık gelişiyor: Pislik biriktirmek. Biriktirmek ve bulduğu uygun bir anda hasım bellediğinin başından aşağı boca etmek. Kendi pisliğiyle bu kadar içli dışlı olmak, malum, bir çocukluk hastalığıdır. İlerleyen yaşlarda bu oyun sürdürüldüğünde ortada patolojik bir durum olduğu düşünülebilir...