‘Seyirci bitene kadar Garaj’ı oynayacağız’
Bazı oyunlar vardır, bir kez izlemek yetmez. İzledikçe karakterler başka bir hal alır, izledikçe oyundaki her duygu sizi iyileştirir. Craft’da sahnelenen Garaj oyunu da bunlardan biri. Craft şimdilerde Kadıköy’de de bir sahnesini açtı. Garaj’ın büyüsünü yeni sahnede Enis Arıkan ve Güven Murat Akpınar ile konuştuk.
Craft bir sahnesini Kadıköy de açtı. Bu sahnenin en büyük farkı nedir?
Enis Arıkan: Butik bir salonumuz vardı. Şu an 130 kişilik bir salonundayız. Daha fazla seyirciye sesleniyoruz.
Kadıköy’ün biraz daha farklı bir seyircisi var sanki...
Murat Akpınar: Geçen yıl Oyun Atölyesi’nde de gördük... Bizim sahnede de öyle devam ediyor.
Enis: Buranın seyircisi sıcak geldi. Öbür tarafın da havası başkaydı ama burada olmak keyifli. Yıllardır Anadolu yakasında oyun oynamadığım için, sanki başka bir şehirde oynuyormuşuz gibi hissediyorum.
Oyunun ikinci sezonda devam etmesi sizin tercihiniz miydi yoksa seyircilerin yaptığı bir baskı mı?
Enis: Bu kadar iyi bir oyunda oynayıp, buna “Hayır oynamıyorum” demek büyük şımarıklık ve nankörlük olurdu. Ona da bizim cesaretimiz yoktu. Daha ne kadar sürerse oynayacağız. Hepimiz için özel bir oyun, onu yarıda bırakıp gitmek olmazdı. En son Haluk Bilginer bizi izlediğinde bana şunu söyledi, “Bu oyunu 5 yıl oynamak zorundasın. Böyle bir oyun bir daha gelmez, bunu daha büyük kitlelere oynamak zorundasınız.”
‘7 kere oyunu izlemiş seyircilerimiz var’
Oyuna gelirken bu kadar güleceğimi beklemiyordum...
Murat: Çünkü oyun yazarımız Kemal üstten bakmıyor insanlara. İçerden bakınca Orkide karakteri ile arkadaş oluyorsun. Bizde insana yakın duruyoruz, havalı bir bakışımız yok. O yüzden seyirci ile yan yana yürüyoruz.
Seyircilerden hiç sizi şaşırtan herhangi bir tepki aldınız mı?
Enis: 7 kere izlemiş bir seyirci beni çok şaşırttı.
Beğendiğiniz oyunlar var mı?
Enis: Kalp Düğümü’nde Melisa Sözen’in bende etkisi büyük oldu.
‘Sahnede topuklu ile yürümek kolay değil’
Sahnede topuklu ayakkabı ile yürümek hâlâ zor mu? Oyundan çıkan kişiler bu kısmı da kendi aralarında çok fazla konuşuyorlardı...
Enis: Çok zor... Benim ağrılarım bitmedi. Başlarda özgüven gelmiş ki bana ince topuklularla oynadım. Yanlışlıkla topuğum kırıldı ve o topuğu kalınlaştırdılar. O hayatımı kurtaran hareketmiş. Oyun bittiği anda bir adım daha adım atamayacak kadar güçsüz düşüyorum. Ama oyun esnasında garip bir güç geliyor, “İsterse 50 punto olsun ben bununla yürürüm” diyorum. Bir kendini bilmezlik hali... (gülüyor)
Bu rolden dolayı Sadri Alışık Tiyatro ödülünü alınca ne hissetmiştiniz?
Enis: Almam gerektiğini düşünüyordum. Birilerinin seni fark etmesi önemli. Geçen yıl bir oyunda sadece 50 kişiye sesleniyorduk, buna rağmen bizi fark etmeleri ve ödüllendirmeleri önemli bir şey. Geçen yıl çoğu oyunu izledim ve hak ettiğimi düşünüyordum. Türkiye’de bir erkek tarafından canlandırılan trans karakteri rolünü sahnede çok izlemedik. Bu arada ödül verilmese de çok umursamazdım. Önüme bakar, giderdim. Hayatımda hiçbir şeye özgüvenle yaklaşamam ama bu oyun değiştirdi.
‘İKİ YALNIZ İNSAN birbirini iyileştiriyor’
Birbirinden zıt iki karakterin yalnızlıklarını paylaşmasını da görüyor seyirci. Bu karşı tarafa sizce de bir umut olarak mı geçiyor?
Murat: İki yalnız insanın birbirini iyileştirmesi, başınıza gelecek en iyi şeylerden biri. Bazen anlaşıyorsun ve “Anladın mı beni?” diye sormak zorunda kalmıyorsun.
Enis: Bu hikaye bittiğinde şimdi nereye gideceğini de merak ediyorlar. Bu hikayede en çok üzen şey, ne yapacaklarını merak etmek.
Sahnede kadının trans olması, diğer çocuğun hayata yeni atılması gibi anekdotlar bir müddetten sonra pek önemli olmuyor. Seyirci bence kendilerini koyuyor onların yerine...
Murat: İyi film, iyi edebiyat böyle bir şey. Biz de güzel bir şey yakaladık. Gerçeğe ve samimiyete iniyoruz.
Enis: Abartı olmasının bile bir önemi olmuyor, çok gerçek yerlere parmak basıyor oyun.
Bu kadar iyi rollerin üstüne yeni karakterler yaratmak zor olacaktır sizin için...
Enis: Seyircimiz bitene kadar bu oyunu devam ettireceğiz. Hayattaki en büyük korkum o oldu artık. “Bunun üzerine ne oynayabilirim? Seyirciyi aynı duygu ile nasıl yakalayabiliriz?” gibi soruları düşünmek beni mahvediyor. Ama eminim ki yine aynı ekip şahane bir iş daha yapabiliriz.
‘Bu sahte dünyada bize sarılmak istiyorlar’
Oyundan çıkarken her iki karaktere birden sarılma ihtiyacı oldu...
Enis: İkimizde çok sevgi dolu yaklaştık bu işe ve karşılığı da öyle oldu. Twitter’dan insanlar, “Orkide’ye çok sarılmak istedim” dedi. Annem beş kere oyunu izledi. Her defasında, “Orkide’ye sarılmaya geldim” diyor.
Murat: Oyunda giydiğim süveterimi Enis’in annesi bana dikti.
Enis: İşimizi çok sevdik o da karşıya çok iyi yansıdı. Karakterleri çok gerçek buldu seyirci. Bu sahte dünyanın içinde sahnedeki bizi sarmalamak istiyorlar.
‘Oyuna büyük korkularla başlamıştık’
Oyunun sivri köşeleri olmasına rağmen olumsuz eleştiri yok...
Murat: 5 ay prova yaptık ve her gün beraberdik. Her şey için o kadar uğraştık ki iyi eleştiri hak bence. Boş bir özenme değildi bu.
Enis: Doğru ekip toplandı. Çok büyük korkularla da başladık. Olayın içine girdikçe daha da çıkamadığımızı sanıyorduk.
Kendinizi izleme gibi bir lüksünüz oldu mu?
Enis: İzlemedik ama izlersek ben kendime tahammül edemeyebilirim. Televizyonda da kendimi izleyemiyorum. Yaptıklarımızı da değiştirmemek için izlememek en iyisi. Belki yıllar sonra...