Şarkılarımız hayatı selamlıyor
23. İstanbul Caz Festivali kapsamında 14 Temmuz akşamı sahne alacak Ibeyi ile müziklerinin büyüsünü konuştuk...
Yeni kurulmuş her müzik grubunun en büyük hayali dünyaca tanınmaktır hatta müzik ile dünyayı değiştirmektir. Bu kıstaslar 21. yüzyılda artık daha zor bir hal aldı. Evet, dünyanın bir ucunda odasında şarkılarını kaydetmiş birine internet sayesinde çok daha hızlı ulaşıyoruz ama bu milyarlarca şarkılık havuzda onu bulabilmek ya da dikkat çekebilmesi çok zor. Küba kökenli Fransız grup İbeyi, işte tüm bu kaosun içinde dünyaya açılabilmiş nadir gruplardan. Farkları ise köklerini müziklerine inanılmaz iyi harmanlayabilmeleri. Yoruba, İngilizce ve Fransızca dilinde şarkıları iki ayrı duyguyu size yaşatıyor: hüzün ve neşe... İlham verici müzikleri Beyonce’nin son albümünde de iş birliği yapmalarını sağlamış. 23. İstanbul Caz Festivali kapsamında 14 Temmuz akşamı Kamasi Washington’dan önce Beykoz Kundura Fabrikası’nda sahne alacak ikizler Naomi ve Lisa-Kaindé Diaz ile müziklerindeki muazzam harmoniyi konuştuk...
Çift sesi şarkılarınızda çok iyi avantaja çeviriyorsunuz. Size göre şarkılarınızın gücünü yansıtan bir bakıma da iki vokal etkisi mi?
İnsanların bizim parçalarımızı neden beğendiğini analiz etmek çok zor. Buna net bir cevabımız yok fakat vokal armonileri her zaman çok sevdiğimiz bir gerçek. Bu yüzden parçalarımızın birçoğunu armonize ediyoruz.
Müziğinizde etnik köklerinizden kopmamanızı sağlayan nedir?
Yoruba dini şarkıları. Yoruba kültürel mirası Afro-Küban kültürünün öenmli bir bölümünü oluşturuyor. Her ikimiz de bu dini şarkıları, babamızın çaldığı Batas ve Yoruba davullarını dinleyerek büyüdük. Bu dini şarkıların bir bölümünü söyleyerek ve Batılı kültürümüzü buna yansıtarak kökenlerimizle olan bağımızı sağlam tutmaya çalışıyoruz.
Şarkılarınızın sınırları aşacağını tahmin ediyor muydunuz? Bunda bağlı olduğunuz XL Record’un avantajı var mı?
Kimse müzik yapmaya başladığında sınırları aşacağını pek tahmin edemez sanırım. Lisa ilk parçasını yazdığında 14 yaşındaydı; sadece kendi için yazıyordu. Hiçbir zaman bundan sonrasında da şarkı sözleri yazacağını düşünmedi. Birgün bir albüm kaydedeceğimiz aklımıza gelmedi. Şarkı yazmak kişisel bir ihtiyaç bizim için, sınırları aşması o kadar da önceliğimiz değil.
EZGİLERİMİZ BİZE KÜBA’DAN MİRAS
Şarkılarınızda hüzün ve neşe bir arada harmanlanıyor. Sizin dinleyici de bırakmak istediğiniz iz nedir?
Bu tamamen parçaya, müziğe, sözlere ve parçayı yazarken hissettiklerimize bağlı. Biz her zaman müziğimizin hayatı selamlamasını istiyoruz.
Bir röportajınızda “İnsanlar Küba’nın salsadan ibaret olduğunu düşünüyor. Ama aslında orada, ayakta tutmamız gereken bambaşka bir kültür var” diyorsunuz. Bundan yola çıkarsak eğer Küba’nın müzikal ruhunda sizi etkileyen neydi?
Küba kültürü İspanyol, Afrika ve hatta Haitili/Fransız kökenlerine dayanır. Bizim babamız Kübalı bir perküsyonisttir. Biz ikimiz babamızı Rumba ve çoğunlukla caz çalarken dinledik. Bu bize Küba’dan miras. Fakat bir yandan da Avrupa’da yaşadık ve orada büyüdük ve o süreçte diğer her Avrupalı genç gibi biz de pop, rock ve elektronik müzik dinledik. Müziğimiz etkilendiğimiz her şeyin bir bütünü. Sadece Küba yerel müziğini yapıyoruz diyemeyiz.
Birçok müzik listesinde ‘İbeyi’ albümünüz 2015’in en iyi 100 albümünde yer aldı. Bu tarz değerlendirmeler sizi müzikal olarak motive ediyor mu?
Bu tip övgü ve beğeni hali bizleri daha fazla yazmaya, daha fazla şarkı üretmemize, daha fazla çalmamıza ve tabii ki daha fazla tecrübeye yönlendiriyor.
MÜZİKTE SINIRLARIMIZ YOK
Hayatımız boyunca favori şarkıcı ya da müzisyenimiz olmadı. Her zaman farklı şeyler dinlemeye gayret ettik. Nina Simone dinlerken bir anda Kendrick Lamar da dinleyebiliyoruz. Meshell Nedegoncello, James Blake, Bon Iver, Little Simz, Beyonce’nin son albümü, trap müzikleri, metal, pop tarzı... Gördüğün gibi müzikal sınırlarımız yok!
KİMİ ZAMAN TEK KELİME HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR
Dünyanın başka şehirlerinde konser vermenin gücünü nasıl açıklarsınız?
İlk albümümüzün böylesine övgüyle karşılanmasına çok şaşırmıştık. Ne beklememiz gerektiğini bilmiyorduk. Dünyanın birçok ülkesini ziyaret etmek, farklı kültürlerden insanlar tanımış olmak ve onlarla müzik paylaşmak son derece motive edici. Gerçekten minnettarız.
Sahnede nasıl kadınlar oluyorsunuz? İstanbul’daki seyirciye dair beklentiniz nedir?
Sahnede çok başka bir kimliği bürünmüyoruz ama sahnede olmanın yegane kuralı her şeyinizle tamamıyla ‘şimdi burada’ olmanızdır. En büyük fark bu ve bu büyük bir fark. Bizim Türkiye’ye ilk seyahatimiz olacak dolayısıyla Türkiye’deki dinleyici ile ilgili bir fikir sahibi değiliz. Ama Kamasi Washington ile beraber aynı gün konser veriyoruz. Eğer bizim gibi Kamasi’nin müziğini seviyorlarsa güzel vakit geçireceğimizi düşünüyoruz.
Son dönem yaratım sürecinizde dünyada size neler ilham veriyor?
Bizi herhangi bir şey etkileyebilir; hayat, kitaplar, tablolar, şiirler, filmler, müzik, fotoğraflar, kimi zaman bir arkadaş, bir belgesel... Hatta kimi zaman tek bir kelime hayatınızı değiştirir. Gözlem de aslında bir tecrübedir. İnsan kendi içinde ifade bulan duygulara göre her şeyi anlamlandırıyor.