'Ruhunu iblise satmış...'
Gazeteci Uğur Dündar, canlı yayın programına konuk oldu ve çarpıcı açıklamalarda bulundu
Gazeteci Uğur Dündar, Kanal A’dan Esra Harmanda’nın programına konuk oldu ve çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte Dündar’ın açıklamalarından çarpıcı bölümler:
GAZETECİLİĞİ BIRAKMAM SÖZ KONUSU OLAMAZ
Benim gibi aktif bir gazetenin izleyicileri bu kadar ilgi duyarken mesleği bırakması gibi bir şey söz konusu olamaz. Seyirci istediği sürece biz bu işi yapmaya devam edeceğiz ama o zemini bulabilirsek. O ekranlar bize açılabilirse. Şu an kitap yazıyorum, üniversitelere söyleşilere gidiyorum. Bu dönemde üniversitelerde yumurta yağmuruna tutulmadan dışarı çıkmak çok zor ama biz alkışlarla çıkıyoruz. Bu da bu güne kadar yaptıklarımızın bir karşılığı.
HÜKÜMET DE ARTIK GİDİŞATTAN RAHATSIZ!
Bu dönemde yaşananları tarih yazacak. Medya üzerinde çok yoğun baskıların olduğu, faşizan yöntemlerin bazı tetikçiler üzerinden sergilendiği, insanların hedef haline getirildiği, şereflerle oynan çok saldırgan bir dönem. Ama bence bu dönemin de bir sonu olacak. Zaten iktidar kendisi adına bir takım silahşörlerin maksatlarını aştıklarını ve bunların yaptıklarının iktidara hiçbir yarar sağlamayacağı gerçeğini yavaş yavaş görüyor. Şu anki basın özgürlüğü tablosu iktidarın iddiası olan ileri demokrasi ile bağdaşmayacak durumlar. Bu yanlıştan bir şekilde dönülmekte olduğunu görüyorum. Mesela hükümet adına konuşan Bülent Arınç gibi siyasetçilerin bundan fevkalade rahatsız olduklarını ve iktidarla belli bir kesim arasındaki olduğu iddia edilen bağlantıyı kesmeye ve yönlendirilmeyen bir iktidar olduğu mesajını vermeye dönük gayretler gözleniyor. Bunu umut verici bir süreç olarak değerlendiriyorum.
AYDIN BEY BİR KEZ BİLE AHLAKSIZ İMADA BULUNMADI
Son günlerde bazı tetikçiler tarafından sık sık gündeme getirilen bir iddia var. Deniliyor ki; Aydın bey yöneticileri toplar deri ki sen şunun, sen de şunun üstüne gideceksin. Bu korkunç bir iftira. Ben Doğan Grubu’nda değilim. Her şeyi söyleyebilecek durumdayım. Ve net olarak söylüyorum ki asla böyle bir şey olmadı. Aydın bey bana ima yollu dahi bir kez bile meslek ahlakı açısından ahlaksızlık olarak değerlendireceğim hiçbir öneride bulunmadı. Benim kişiliğim de öyle bir telkini davet edebilecek bir kişilik değil. Bana hiçbir patronum da böyle bir talep de gelmedi. Çok cesur haberler yaptım. Bütün hayatım boyunca yaptığım haberlerin hepsinin, 28 Şubat dönemi de buna dahildir, altına imzamı atarım. Tetikçilik yapmadım. Yalan haber yapmadım. Kişilik haklarına saldırmadım. Hayatımda aynaya tükürmek gibi bir duygu içimden asla geçmedi. Şimdi Tansu Çiller’le ilgili olarak iddialarda bulunuluyor. Güya Aydın beyin talimatı doğrultusunda hareket etmiş ve iftira atmışız. Aydın bey bana her zaman “Bütün siyasi partilere eşit mesafede durun” demiştir. Hatta bu konuda iddiaya girdik. Çiller ailesinin Antalya’da hazine arazisine yapmış oldukları bir pansiyon vardı. Aslında pansiyon adı altında muhteşem bir otel yapmışlardı. Ben bunun yasalara aykırı bir şekilde yapıldığını ve devletin el koyacağını iddia etmiştim. Aydın bey de bu kadar üstüne gitme, el konulmaz dedi. Zaman beni haklı çıkardı. İzi olayın üstüne gitmek yerine frenlemeyi tercih etti ve zaman içerisinde açılan davalarla o taşınmaz devletin oldu.
BEN VE HALUK ŞAHİN, ÇİLLER’İ CIA AJAN’I GİBİ GÖSTERMİŞİZ! DELİ SAÇMASI BUNLAR!
Dönemin başbakanı, başbakan yardımcısı sanki hiçbir gücü yokmuş, eli kolu bağlıymış gibi kendisine atılan iftiraların hesabını soramazmış, sanki devletin bazı güçleri onun ağzının içine bakmıyormuş gibi aciz bir insana biz yüklenmişiz de iftiralar atmışız gibi lanse ediliyor. Güya ben ve etik değer abidesi Haluk Şahin sokakta satıcı görünümündeki iki CIA ajanını Hürriyet’e götüreceğiz ve Tansu Çiller CIA ajanıdır diye Hürriyet’e sürmanşet yaptıracağız. Bu talimat da Aydın Doğan’dan gelecek. Bu bir deli saçması. Bu haberlere gülsek mi ağlasak mı bilemiyorum. Bu iftirayı atanlar açısından da acınası bir durum.
MERT ÇİLLER’İ UYUŞTURUCU TUZAĞINDAN KURTARDIM!
Tansu Çiller’in bir fotoğrafı geldi bize. Sağlık nedenleriyle çekildiğini düşündüğümüz bir fotoğraf. Güya biz bu fotoğrafla Tansu hanıma şantaj yapmışız. Çiller ailesinin büyük oğlu Mert’e uyuşturucu tuzağı kuruldu. Bir yalıda esrar partisi düzenleyeceklerini, Mert’in de o partide olacağını, bizim de kamera sağlamamız halinde tüm görüntülerini çekebileceklerini söylediler. Ben o insanları oyalarken dönemin valisi Hayri Kozakçıoğlu ve emniyet müdürü Necdet Menzir’e haber verdim ve dedim ki bu çocuğu kurtarın, bu çocuğu yakacaklar. Annesi babası nedeniyle bu çocuğu mahvedecekler. Ve kurtarıldı. Oysa bir başbakan çocuğunun esrar içtiğinin belgelenmesi dünyanın her tarafında haberdir. Yine Özer Çiller’in telefonları dinlenmiş. Bu dinlemeyi yapan emniyet görevlisi dinleme kayıtlarını bana getirdi ve para karşılığı satmaya kalktı. Bu özel hayat bilgilerini içeren konuşmayı dinlemeyi bile reddettim ve getiren görevliyi yerin dibine geçiren ifadelerle kovdum. Arkasından da bu kaset bir yerde otaysa çıkarsa senin yaydığını dünya aleme anlatırım ve yargı önüne çıkmanı sağlarım dedim. Ve o kaset ortaya çıkmadı. Şimdi; bunları yapan bir gazeteciler çıplak fotoğrafı şantaj vesilesi edecekler. İnsaf. Bunu düşünebilmek bile insan havsalasına sığabilecek bir durum değil. Bunlar deli saçması durumlar ama savcılığa suç duyurusunda bulunmamız gereken durumlar. Şu anda bize atılan bütün iftiralar hakkında yasal yollara başvuruyoruz ve suç duyurusunda bulunuyoruz.
BU İFTİRALARI RUHUNU İBLİSE TESLİM EDENLER ATABİLİR!
Bugün insanların en mahrem konuşmaları sayfa sayfa yayınlanıyor, o insanların tek bir savunması alınmadan teşhir ediliyor, iftiralar atılıyor ve bu nedenle insanlar hayatlarına kıyıyorlar. Bugün olsaydı hem Mert Çiller’in o görüntüsü yayınlanırdı, hem o kaset tape edilir çarşaf çarşaf yayınlanırdı hem de bize gönderilen ama bizim lime lime ettiğimiz fotoğraflar yayınlanırdı. Şimdi kalkıyorlar bunu yapabilecek zihniyette olan insanlar bize iftiralar atıyorlar. Böyle iftiraları ancak ruhunu iblise teslim etmiş insanlar atabilirler.
FAİLİ MEÇHULLER CİNAYETLERE TANSU ÇİLLER’İN DANIŞMANLARI MI SEBEP OLDU?
Şantaja maruz kalan biziz. Tehdide maruz kalan biziz. O dönemde 24 saat bizim peşimize insan taktılar. Benim yaptığım işle hiçbir ilgisi olmayan eşimin peşine 24 saat dinleme ekipleri takarak takip ettiler. Benim eşim sanki tek başına hayatında hiç gitmediği Brezilya’ya gitmiş gibi gösterildi. Kaldı ki gitse ne olur? Evimizin fotoğrafı helikopterden çekilerek camlarımızın kurşun geçirip geçirmediğine kadar teşhir edildi ve hedef haline getirildi. Bir gazete sırf bize iftira atmak üzere yayınlandı. Bir televizyonda 24 saat bize ve ailemize küfürler edilerek alt yazılar geçirildi. Ben öldürülmek üzere Susurluk çetesine verildim. Birileri çıktı dedirtti ki Tansu Çiller’e; “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir.” Bu danışman zihniyeti o lafları söylettirdi. Ben şimdi soruyorum: acaba Tansu Çiller’in “PKK’ya yardımcı olan işadamlarının listesi elimizde var” dediği konuşmayı da mı bu zihniyet hazırlayıp verdi Tansu hanıma da yüzlerce insan yargısız bir şekilde öldürüldü? Hepsi bunların Tansu Çiller’in o açıklamasından sonra gerçekleşti. Bu yargısız infazların sorumlusu bu danışmanlar mı?
SAVUNMA VERMESİ GEREKEN BİZ DEĞİLİZ, HAYATIMIZI CEHENNEME ÇEVİRENLER!
Kimdir bu adamlar? Bu iftiraları bize atanlar nasıl şimdi geliyorlar da bizden savunma istiyorlar? Asıl savunma yapması gereken kişiler kendileri. Bizleri ölüm çetelerine havale edenler, hayatımızı karabasan haline döndürenler, sürekli olarak şantaja maruz bırakanlar… Ben hayatımın her döneminde hiçbir gücün önünde eğilmedim. Buna askeri güç de dahildir. Genelkurmay başkanı tarafından divanı harbe verilmekle tehdit edilen başka bir gazeteci var mı acaba? Ama bir genelkurmay başkanı bana bu haksızlığı yaptı diye Türk ordusuna düşman olmadım. Çünkü o düşman ordusu değil. Komutanlar hata yapabilir, yargı önünde hesap verirler. Ama komutanlar hata yaptı diye Türk ordusuna düşman olmam.