Gazete Vatan Logo
Magazin“Özgürlüğüme çok düşkünüm anlar benim için çok değerli”

“Özgürlüğüme çok düşkünüm anlar benim için çok değerli”

Özgürlüğü tanımlamak istesek karşılığı Bora Uzer olurdu sanırız. Daima ait olduğu müziğin peşinden giden ve inandıklarından vazgeçmeyen biri o. Geçtiğimiz ay Hugh Jackman ile sahneye çıkan ama bunu PR malzemesi yapmayı dahi aklına getirmeyen, mütevazı kişiliği ise herkesin dilinde.

Kendini artık müzisyen değil, müziğin ta kendisi olarak hisseden biri Bora Uzer. “Mabedim” dediği stüdyosunda, yemeyi içmeyi unutarak, yedi gün 24 saat müzik yapan bir adam… Çok yakında yeni single’ı da piyasada olacak. Onunla dört yıl önce Bodrum’da bir konserinin ardından tesadüfen tanıştığımızda sadece müziğiyle değil, bitmek bilmeyen enerjisi, coşkusu ve gülen gözleriyle ‘farklı’ biri olduğu her halinden belliydi. Aradan geçen zamanda pekçok konserini daha izledim, mabedinde yeni parçaları oluşturmasına şahit oldum ve hatta lezzetli yemeklerini yedim (Evet, çok da iyi bir aşçı!). Ve artık eminim ki, hissettiği gibi yaşayan, pozitif ve yenilikçi biri Bora Uzer. Hani her görüştüğünüzde anlatacak bir dolu hikayesi olanlardan. Dünyaya açıldığı Analog People grubunun yanı sıra üzerine çalıştığı Türkçe single’ı hakkında konuşalım derken, onu Hugh Jackman’la sürpriz bir şekilde aynı sahnede gördük. Zorlu PSM’de gerçekleştirilen An Evening with Hugh Jackman müzikalinde, ünlü yıldızla karşı karşıya şarkı söyleyen Bora Uzer’le bu hikayeden başlıyoruz sohbetimize…

Haberin Devamı

Hugh Jackman’la nasl bir araya nasıl geldiniz?

Bir pazar günü Ankara konserinden dönerken bir telefon geldi ve dediler ki, “Hugh Jackman Türkiye’ye geliyor, onunla sahneye çıkacak bir sanatçı arıyorlar. Böyle bir şey yapmak ister misin?” Ben de “Tabii ki, çok isterim” dedim. Ama o an işin ne kadar büyük olduğunu anlamamıştım. Hugh Jackman’ı hemen herkes gibi sadece filmlerinden biliyordum. Sefiller filminden dolayı müzikal yaptığını da hatırlıyordum. Ama bu kadar büyük bir prodüksiyon olduğunu bilmiyordum. Sonraki gün bana şarkıları yolladılar. Zaten ertesi gün de ilk prova vardı. İki şarkıyı beraber söyleyecektik. Ama müzikal olduğu için bunlar nakaratları olan şarkılar gibi değil. Bir hikaye anlatıyorsun. Çok uzun sözleri ve notaları var. İlk provaya kadar yani 24 saat sadece o şarkıları dinledim. Hiç söylemedim bile. Ben müzikal yapan biri değilim ama yeniliklere açık biri olarak, bu iş bana yeni bir meydan okuma gibi geldi. Çok güzel bir deneyimdi.

Haberin Devamı

Hugh Jackman’la aynı sahnede olmak nasıldı?

Sahneyi çok iyi doldurması, performansı, sesi bir yana, çok centilmen bir adam. Herkes onu çok sevdi. Çaycısından kabloları taşıyan adama kadar herkesin ismini biliyordu. Bu göstermelik değildi, herkese zaman ayırdı. Orada karısıyla, çocuğuyla olan ilişkisini de gördüm. Diğer taraftan ekibindeki herkes onu çok seviyor. Kısacası kocaman kalpli bir adam çıktı karşımıza. Bu arada acayip bir performans sergiledi. Pazartesi günü bir full prova yaptık, sonra kıyafetli full prova, ertesi gün ışık için full prova. Salı akşamı da gösteri vardı zaten.

Analog olmak şu anda olabilmektir

Bora Uzer markası varken neden Analog People grubunu kurdun?

Analog People üniversal bir proje. Bora Uzer Türkiye’de bir marka ama ben zaten kendimi öyle çok ünlü biri, büyük bir marka olarak görmüyorum. Benim yaptığım işleri takip ve takdir eden bir kitle var. Tabii ki bu kitlenin büyümesini isterim ama bana yetiyor da… Güzel bir kitle olduğunu düşünüyorum. Zaten Türkiye’de müziğimle gidebileceğim belli bir yer var. Stimulus’la birlikte kurduğumuz Analog People grubu da Türkiye’de çok patlayabilecek bir müzik yapmıyor.

Haberin Devamı

Analog People’ı nerede görmek istiyorsun?

Dünyaya açmak istiyorum. Ama Analog People organik bir grup. Öyle pop listelerine girecek bir grup değil. Biz gerçekten sevdiğimiz ve hissettiğimiz müziği yapıyoruz. Şarkı sözlerine çok önem veriyoruz; dünyada olup bitenlere kayıtsız kalmak istemiyoruz.

Analog insanda samimiyet hissi uyandırıyor...

İnsanlar artık içinde bulundukları anları yaşamıyorlar. Gelecekte veya geçmişte yaşıyorlar. Bu çok dijital bir şey bence. Analog olmak şu anda olabilmek, hayata ve insani değerlere karşı duyarlı olmak demek. Dijitalleşmek ise yüzeyselleşmek demek. Dijital dünyada her şey numaralarla ifade ediliyor. Analog, gerçek olmak…

Sahne benim evim gibi, çok sevdiğim için sahnede rahatım

Sahnelere alışık bir müzisyensin ama sahnede hiç heyecanlandın mı?

Kendi konserlerimden önce endişeli değil de enerjik ve neşeli bir heyecanım oluyor. Sahne benim evim gibi. Çok sevdiğim için sahnede rahatım. Ama o sahne başka bir sahneydi. İlk çıktığım an çok acayipti.

Haberin Devamı

Hiç bilmediğim şarkılar, hiç bilmediğim bir tarz ve karşımda bir dünya starı. Çok heyecanlandım. Zaten ben sahneye çıkmadan önce beni o kadar güzel tanıttı ki inanamadım. Benim oynayacağım roldeki kişinin hastalandığını, bu nedenle İstanbul’dan birini bulmak istediklerini ama çok da son dakika olduğu için nasıl olacak diye de endişelendiklerini anlattı. “Karşımıza bu genç adam çıktı; sesine ve enerjisine inanamadık, ekibimizden biri oldu,” dedi. Tabii o zamana kadar kimsenin haberi yoktu, basına duyurulmamıştı. İlk şarkıda herkes çılgınca alkışlıyordu, sanırım sevdiler (gülüyor). Çok son dakika işiydi ama elimden geleni yapmaya çalıştım.

POPÜLER OLMAK KAYGIM YOK

Müziğini nasıl tanımlarsın?

Benim tarzım soul, hiphop, funk karışımı diyebilirim. Caz okuduğum için de bazı şarkılarımda caz etkileri var tabii. Başka tarzdaki müzikler için de prodüktörlük yapıyorum. Bu zamana kadar Kenan Doğulu, MFÖ gibi isimlerle de çalıştım. Onun keyfi başka oluyor. Stüdyomda başka ezgiler harmanlıyor olmak beni zenginleştiriyor.

Neden daha popüler işler yapmıyorsun?

Tabii ki bütün Türkiye beni tanısın isterim ama popüler olmak kaygısıyla müzik yapmıyorum. O ben olmam, başka bir şey olur. Karşımdaki duymuyor diye onu suçlayamam ama ben de duyduğum şeyden vazgeçemem. İnsanların benim duyduğum gibi duymalarını beklemek çok egoistçe olur. Kendin mutlu olmak istediğin şeyi yapmakla insanları mutlu eden şeyi yapmak arasında ince bir çizgi var. Sanatçı olanın her zaman anlatacak hikayesi vardır. Ama sen başkalarının yazdıklarını söylüyorsan o bir ürün olur ve hep başkalarına ihtiyacın vardır. Kendi hikayeni de olduğundan farklı anlatmak samimiyetsizliktir bence.