Gazete Vatan Logo

Osman Sınav: Kendimi dövdüğümü hatırlıyorum

Ünlü Yönetmen Osman Sınav, Buket Aydın ile 40'ın bu haftaki konuğu oldu.

Osman Sınav: Kendimi dövdüğümü hatırlıyorum

Yönetmen Osman Sınav, neden mafya dizilerini başlatan adam olarak anılıyor? Neden artık "Süper Baba" gibi hikayeler çekilmiyor? Türk dizi sektörü nereye gidiyor? "Sen Anlat Karadeniz"le ilgili basına yansıyanlar ne kadar gerçek? Buket Aydın 40 soru sordu, Osman Sınav yanıtladı. İşte Sınav'ın verdiği yanıtlar;

Neden mafya dizilerini hayatımıza soktunuz? Reyting için mi?

Asla reyting için değildi, başka bir şey içindi. Adalet arayışının bir toplumda, toplumumuzda yer etmesi içindi. Ben bu sorularla ilk Deliyürek'i yaptığım zaman karşılaştım. "Niye mafya dizisi yapıyorsun?" gibi. Deliyürek bir mafya dizisi değildi. Bütün röportajlarımda, bunu söylediğimde bunu anlatamadım bir türlü. Deliyürek bir mafya değildi, yani o format bir mafya formatı değildi. İlk senaryo toplantısında yazar arkadaşlarıma söylediğim cümle şuydu; 'Dadaloğlu bugün yaşasa, yani adalet sağlamakla görevli adalet sağlamak asli işi olan Bolu Beyi adaleti kendisi için kullanıyorsa, bugünün Bolu beylerine karşı bir Dadaloğlu yaratalım. Bir halk kahramanı yaratalım. Halk kahramanı adalet talep eden bir karakterdir. Bizimde kültür genlerimizde çok vazgeçilmez bir yeri vardır. Böyle bir modern karakteri nasıl yaratırız?' yola çıkış cümlemiz buydu. Adalet talep eden bir modern kahraman yaratalım. Yusuf Miroğlu karakteri de bunun için yaratıldı. Dünyada bilinen tarih boyunca bu problem hep vardır. Bunun draması hep yaşanmıştır. İnsanlar bu duruma hiçbir zaman göz ardı edemez. Bu hep talep görecektir, yani her zaman bir adalet talebimiz olacaktır.

Haberin Devamı

Neden Kurtlar Vadisi gibi bir projeye imza attınız? Ayrıca gerçekten gizli belgelere sahip misiniz ve o şekilde mi o dizi ortaya çıktı?

Hayır, asla. Hiçbir zaman elimde en ufak bir belge olmadı, bir belge ile hareket etmedim. Bir drama, hikâye anlatıcısının bir gizli belgeye ihtiyacı yoktur. Daha belgesel işler yaparsanız, onun için de belli kurumlar ya da insanlara müracaat edip, belgelere sahip olup bunun üzerinden bir belgesel tarzı drama yapabilirsiniz. Kurtlar Vadisi öyle bir proje değildi. Kurtlar Vadisi tamamı ile içinden geçtiğimiz, Türkiye'nin içinden geçtiği bir dönemin tanıklığına bir anlamda soyunmuş bir hikâyedir. O tanıklığı yaptı. İçinden geçtiğimiz dönemde, şunu hatırlıyorum; daha hiçbir oyuncu, hiçbir isim yokken, bir senaryo toplantısı sonunda bir cümle yazdığımı hatırlıyorum. Bu cümle şuydu; 'Türkiye'nin milli gelirinin yarısı vergilendirilmiyor ve bizim adına Kurtlar Vadisi dediğimiz karanlık ve puslu bir vadiden geçiyor. Bu, bu ülkede yaşayan masum her vatandaşa kesilmiş toplumsal bir haraçtır. Bu bir mafya dizisidir.' Cümle buydu, ezbere bu cümleyi hiç unutmadım. Tamamen amaç da bunu anlatmaktı. Evet, o dönemlerde bu ülkenin milli gelirinin yarısı vergilendirilmiyordu ve yeraltından geçiyordu. Kurtlar Vadisi bilinen, klasik anlamda anlaşılan mafya teriminin çok dışında bir mafya tarifler. Yani 'official mafya' diye bir kavramı ortaya atmıştır. Resmi Gazete'de bir karar yayınlanmadan, o karar üzerine tasarruflarda bulunan ve ülkenin ekonomisini ve siyasetini yöneten bir mafyalaşma üzerine yürümüştür. O yüzden çok ses getirdi.

Haberin Devamı

Osman Sınav: Kendimi dövdüğümü hatırlıyorum

Haberin Devamı

Bir şey bilmeden böyle bir altyapıyı hazırlamak mümkün mü?

Yaşadığınız ülkeye bakacaksınız. Yani gazete okuduğunuzda bu refleksiniz gelişir. Ben biri ekonomi sayfasından, biri politika sayfasından, biri birinci sayfadan okuduğum 3 tane haberi birleştirip oradan bir şey çıkarabilirim. Bunun örnekleri var. Yani bunlar yazılıp çizildiğinde yaşamış örnekleri var. Mesela bir cümle vardı; 'Bugünün haberlerini izlemek için ana haber bültenlerini, bir hafta sonrasının haberlerini izlemek için Kurtlar Vadisi'ni seyredin' gibi bir yazı yazmıştı, sanıyorum Yüksel yazmıştı bu yazıyı. Bunun senaryo toplantısında yaşadığımız birebir örnekleri var. Gözlem yapmak gerekiyor, tabii iyi okumak gerekiyor içinden geçtiniz dönemi, ülkeyi, dünyayı iyi okumak gerekiyor ve o okumaları yapmak bir refleks işi. Bunun için belli şeyler gerekiyor. Tarih bilmez gerekiyor, yakın tarihi çok iyi bilmeniz gerekiyor ve 'Dünya nereye gidiyor?', 'Konjonktür nedir?', 'Dünyayı yöneten gücün noktaları nelerdir?', 'Neler dünyayı harekete geçiriyor?' gibi öngörüler gerçekleştirmek gerekiyor.

Haberin Devamı

Sizin karanlık tarafları var mı? Hayatınızda hiç şiddet uyguladınız mı?

Hayır. Bir gün çok öfkelendiğimde kendimi dövdüğümü hatırlıyorum. Bir hafta suratım ve gözaltım mor gezdiğimi hatırlıyorum. Asla şiddet uygulamadım. İnşallah akıl sağlığım yerinde olduğu sürece asla şiddet uygulamam. Şiddet korktuğum ya da çekindiğim bir şey değildir. Ama onaylamadığım bir şeydir. Asla böyle bir şey uygulamam.

Kenan İmirzalıoğlu'nu nasıl keşfettiniz ve neden yollarınız ayrıldı?

Yollarımız ayrıldığını düşündüren ne? Kenan, son derece profesyonel çok iyi bir oyuncu. Türkiye'nin en önemli starlarından birisi. En önemli starı bence. Tabii ki sadece benimle değil bütün yapımcılarla çalışacaktır. Hatta dünyadan yapımcılarla çalışacaktır. Bu onun en doğal hakkı. Yollarımızın ayrıldığı diye bir şey yok. Daha iki gün önce kahve içtik. Ne zaman ben arasam ya da o arasa biz buluşuruz. Kalbimiz birbirimize hep açıktır. En önemli şey de benim için kalbinin açık olmasıdır. Her zaman duygularımızı ve düşüncelerimizi paylaşırız. Bu yollar ona helal olsun. Varsa bizim vesile olduğumuz bir katkımız daha öncede söylediğim gibi helal olsun. Yolu açık olsun. Çok kıymetli bir insan.

Neden 5 kez iflas ettiniz? Sizi iflasa sürükleyen projeler hangileriydi?

Risk almayı hep sevdim, riskli işler yaptım. O yüzden de zaman zaman iflas ettim, para kaybettim. Onlar yine ses getiren işler oldu ama beni iflas ettirdi. Yani Pars: Kiraz Operasyonu sinema filmi beni 4 ya da 5'inci kez iflas ettiren iştir ama gene ses getiren bir iş olmuştur. Risk almayı hep sevdim. Nedense bundan vazgeçemiyorum. Bir huy, yapı meselesi. Bünye öyle istiyor.

Nefes'i canlandıran İrem Helvacıoğlu 'Sen Anlat Karadeniz'den ayrılacak mı?

Bunu henüz bilmiyorum, birkaç hafta içinde göreceğiz. Bir iş var, arkamızda 100 kişi çalışıyor. Bir kanalla bir iş yapıyoruz. Sorumluluklarımız var. Bunu oturup prensip halinde konuşup, bir karara bağlayıp, ondan sonra açıklayabilirim. Şu anda sözleşmemiz ve işimiz devam ediyor. Sağlıklı bir şekilde yürütmeye çalışıyoruz ve devam ediyoruz. Bir sıkıntımız yok, yeni hikâyeler açıyoruz, yeni karakterler getiriyoruz ve işimize devam ediyoruz. Şu anda profesyonelce işimize devam edeceğiz. Asla keyfi bir şey değil. Hiçbirisi, hiçbir açıklama ya da hiç bir tavır, hiçbir kimseye ne İrem'e, ne bir başkasına karşı keyfi bir şey değil. Asla olamaz da zaten. Arkamızda 100 kişi çalışıyorsa keyfi davranamayız, bu lüksümüz yok. Benim de yok, O'nun da yok, hiçbirimizin keyfi davranma lüksü yoktur. Biraz ona bakmamız lazım.

Osman Sınav: Kendimi dövdüğümü hatırlıyorum

Hollywood'a açılma hayaliniz hala var mı? Neden yurt dışında başarılı olamıyoruz?

Bir dönem bununla uğraştım. Hatta ortaklık kurdum, sözleşme yaptım, senaryo çalıştım. Uzun bir dönem buna para harcadım. Hollywood'a 3-4 yıl boyunca gidip geldim. Bir ortak sinema filmi yapmaya çalıştım. Sonra birden bire vaz geçtim. Bana son gönderdikleri audition DVD'sini izlemedim bile. Direk çöp kutusuna attım. Senaryom bitmişti, çekime başlayacaktık. Son DVD'yi aldım ve çöp kutusuna attım. Çünkü yalancılar. Bana göre çok yapay bir dünya, asla samimi değiller. Belki ortaklarım öyleydi. Ben kendi ülkemde yapmak istediğim hikâyeyi yapabiliyorum. Orada da kendi hikâyemi anlatabiliyorsam anlatırım. Ama onun dışına çıkıyorsa benim sinema yapmamın bir anlamı yok ki. Benim sebeb-i telifimin bir anlamı yok. Başarılar oluyor. Yavaş yavaş başladık. Golden Globe vs. ödül alan arkadaşlarımız, diziler oluşmaya başladı. Bunlar adım adım olacaktır. Daha dünyaya bakmamız, dünya vatandaşı olmamız lazım. Ben Burdur'un Yeşilova ilçesinin Düden köyünde doğdum. Torosların tepesinde bir yayla, motorlu taşıtın giremediği bir köyde doğdum. Bu işleri yaptım ve Hollywood ile ortaklık yapmaya çalıştım. Benim çocuklarım Şişli'de doğdu ve Amerika'da okudular. Onlar yapacak belki. Bir nesilde ben buradan buraya gelmişim. Bu çok kolay bir şey değil. Dünyanın hiçbir milleti bir nesilde buradan buraya gelemez. Bu çok zor bir şey.