Nihat Hatipoğlu'ndan belediye başkanlığı açıklaması!
CNN TÜRK'te Buket Aydın'ın sunduğu 40'a konuk olan ünlü din adamı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, 2014 yılında AK Parti'den kendisine gelen belediye başkanlığı teklifiyle ilgili konuştu. Hatipoğlu; "Bunlara girmeniz için istifa etmeniz gerekiyor, istifa etmedim. Hiç gözüm olmadı böyle bir şeyde." dedi
Ünlü din adamı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, 2014 yılında AK Parti'den kendisine gelen belediye başkanlığı teklifiyle ilgili konuştu.
Siyasette hiç gözünün olmadığını belirten Hatipoğlu, "Siyaseti hor görmüyorum, çok saygı duyuyorum ama bunlar ayrı meseleler. Ben çok başka, çok önemli bir iş yapıyorum. Bu alanı bıraktığımda bir boşluk olacağından korkuyorum. Onun da hesabının Allah tarafından sorulacağı endişesindeyim" dedi.
Hatipoğlu, o zaman bir görüşme olduğunu belirterek, "Ben hayatımın hiçbir döneminde aday olmadım. Bu adaylık dönemimde temayül yoklamasına girmedim. Ben devlet memuruyum. Bunlara girmeniz için istifa etmeniz gerekiyor, istifa etmedim. Hiç gözüm olmadı böyle bir şeyde. Niye olmadı? Siyaseti hor görmüyorum, çok saygı duyuyorum. Bana o dönemde bunu teklif eden Cumhurbaşkanımız çok beyefendi bir insan. Onu özel seviyorum, her zaman da söylüyorum. Cumhurbaşkanımızı ayrı bir yere konumlandırıyorum. Siyaset üstü ve siyaset dışı bir konumda. Ona büyük muhabbetim, sevgim, saygım var" dedi.
Siyaset ile dinin ayrı meseleler olduğunun altını çizen Hatipoğlu, "Ben çok başka, çok önemli bir iş yapıyorum. Her dinden insana da İslam'ı anlatıyorum. Bu güne kadar belki 20'nin üzerinde insan Fransız, Alman, Polonyalı, Finlandiyalı, Hollandalı kişiyi müslüman ettim. Benim yanımda Kelime-i Şehadet getirdiler. Onlar oranın yerli insanları. Konuşmalarımı Türkçe'ye tercüme ettirmişler. Bu tür insanlarla irtibatım var benim. Yüzbinlerce insan ibadete, namaza başladı. Din ile ilgili endişelerini yıktılar. Beni gören herkes 'Ailemizin hocasısınız. Sizi görünce seviniyoruz.' diyorlar. Bunu nasıl bırakacaksınız? Değer mi dünyalık bir makam için bunlardan vazgeçmeniz" ifadelerini kullandı.
Belediye başkanlığı yapanlara hiçbir itirazının olmadığını ve saygı duyduğunu söyleyen Hatipoğlu, "İyi, temiz, duru, nazik, kibir sahibi olmayan insanların bunu yapması gerekir. Ama ben bu alanı bıraktığımda bu alanda bir boşluk olacağından korkuyorum. Onun da hesabının Allah tarafından sorulacağı endişesindeyim. Bu şu demek değildir; 'Gelecekte bütün bu yolları kapatıyor musunuz?' Geleceğimi ancak ve ancak Allah bilir. Bazen öyle şartlar gelişir ki siz bu alandan çekilip elinizi taşın altına koymanız gerekir. Ama bugüne kadar aldığım kararın çok isabetli olduğunu gördüm" diye konuştu.
NİHAT HATİPOĞLU AYNI SORULARI CEVAPLAMAKTAN HİÇ SIKILMIYOR MU?
Hatipoğlu, "Siz bana aynı soruyu 10 defa sorsanız 10 defa da cevap veririm. Ama değişik alanlardan cevap veririm. İnsanın ihtiyacı var ki soruyor. Belki benim ağzımdan duymak istiyor diye düşünüyorum" dedi.
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Bir yere geldiğiniz zaman diyorsunuz ki 'Ben bu soruyu cevaplandırdım.' Bazen aynı program içerisinde iki defa aynı soruyu cevaplandırdığınız oluyor. Meşhur sorumuz bizim 'Dövme haram mı, helal midir?' benzeri sorular geliyor. Ama ben şunu düşünüyorum; ne kadar rahatsız da etse içerik itibariyle 'Bu insanın ihtiyacı var ki soruyor.' Belki benim ağzımdan duymak istiyor. Mesela ben diyorum ki 'Şuraya sorun.' 'Hayır, sen ne diyorsun?' diyor. Bunu televizyoncular da bazen yapıyor. Önemli bir konu oluyor, bana ulaşıyorlar. Ben de saygımı ifade etmek için 'Falanca yere sorun bu soruyu.' diyorum. 'Hayır, siz ne diyorsunuz? Çünkü sizin sözünüz bizim için çok önemli.' diyorlar. Ben de cevaplandırmaya çalışıyorum. Örneğin 1 buçuk saatlik bir program yapacağız. Siz bana aynı soruyu 10 defa da sorsanız 10 defa da cevap veririm. Ama değişik alanlardan cevap veririm. Aynı cevabı vermem."
NİHAT HATİPOĞLU LAİKLİKLE İLGİLİ NE DEDİ?
Hatipoğlu, "Laikliğin yanlış uygulandığı, bir baskı aracı olarak kullanıldığı dönemler oldu. Başörtüsü problemlerini ve üniversitelerde yaşanan krizleri kimse yok saymamalı. Bunu da anlattığımızda devlet ile bir restleşme, kavga görmemek gerekir. Laikliği, dindarlığı oturup konuşmalı. Bizim problemimiz konuşmuyoruz. Konuşmadan birbirimiz hakkında hüküm veriyoruz" dedi.
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, "Laiklikle ilgili düşünceniz nedir?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Tabii şuan Diyanet'te değilim. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi'nde ilahiyat hocasıyım, ders veriyorum. Aynı zamanda YÖK'te üyeliğim devam ediyor. İlahiyatlarla ilgili problemleri çözmeye çalışıyoruz. Laikliğin yanlış uygulandığı dönemler oldu. Bunun bir baskı aracı olarak kullanıldığı dönemler oldu. Başörtüsü problemlerini ve üniversitelerde yaşanan krizleri kimse yok saymamalı. Bunu da anlattığımızda devlet ile bir restleşme, kavga görmemek gerekir. Neticede bu ülkenin yapısına karakterine uygun olmayan ne varsa konuşup çözeceğiz. Laikliği, dindarlığı oturup konuşmalı. Bizim problemimiz konuşmuyoruz. Konuşmadan birbirimiz hakkında hüküm veriyoruz. Gazeteden bir haber okuyoruz, üzerine bin tane daha haber ekleyip piyasada paylaşıyoruz ve kronik bir hastalığa dönüşüyor. Laiklikten maksat eğer; her dindarın, her din mensubunun kendi dinini istediği gibi özgürce yaşaması, hiçbir müdahale görmemesi, başkasının alanına girmediği sürece bizim buna bir eleştirimiz söz konusu olamaz. Ama laiklikten hareket etmek suretiyle din üzerine veya dindarlık üzerine veya din ile ilgili yaşam üzerine benim hanımımın örtüsüne karışacaksa kabul etmem mümkün değildir. Bence burada da oturup konuşulmadığı için kıyamet kopuyor. Konuşulmuş olsaydı bu problemleri çoktan çözerdik diye düşünüyorum."
CİN DİYE BİLDİĞİMİZ FORMLAR ASLINDA UZAYLILAR OLABİLİR Mİ?
Ünlü din adamı, "Melekler, ruh nasıl varsa cinler de şeytanlar da vardır. Hepsini kabul ediyoruz. 'Uzaylılar cinler midir?' diye sorarsanız, Allah bilir derim. 'Buranın ötesinde bir hayat olabilir mi?' Evet olabilir. 'Cinlerin ayrı bir gezegeni mi olabilir?' Cinler bizimle de mevcutlar, yaşıyorlar dünyamızda da. Diğer mekanlara gidebilme, koşabilme yetenekleri vardır. Eskiden vahiy çalmak isteyen bazı şeytanların ateşle yakıldığını Kur'an-ı Kerim haber veriyor. Ve Kur'an-ı Kerim'in inmesinden sonra da Allah'ın meleklere bildirmiş olduğu emirleri, cinlerin veya şeytanların çalmasına müsaade edilmedi diye de ifade ediliyor. Bu konuda net ve bağlayıcı bir şey söylemek doğru değil" dedi.
NAZAR GERÇEK Mİ? GERÇEKSE NASIL ENGELLERİZ?
Nazarın hasetten ve aşırı sevgiden kaynaklandığını belirten Hatipoğlu, "Felak, Nas okuyacağız bol bol. Bir şeyi beğendiğimizde maşallah diyeceğiz. La havle vela kuvvete illa billah, o bakışları etkisiz hale getiriyor" dedi.
Nazarı, Hazreti Peygamber döneminden ve kendisine ulaşan bir olayla örnekleyen Hatipoğlu, şöyle konuştu:
"Nazar iki şeyden kaynaklanıyor. Bir hasetten. Haset ateş gibidir çünkü. İki aşırı sevgiden. Annenin nazarı değdiği gibi. 'Maşallah, la havle vela kuvvete illa billah' deyin diyor. O bir paratoner gibi sanki. Nazar nedir? Gözün enerji vermesi. Ve o enerjinin zayıf olan kişiyi etkilemesi. Bu çocuklarda daha çok oluyor. Bazen Allah engeller bunu problem olmaz. Bazen yüce Allah imtihandan dolayı kişiye nazarın değmesine müsaade eder. Peygamberimiz 'Gözle etkilemek haktır.' diyor. Hazreti Peygamber döneminde böyle olaylar da oluyor. Fiziği çok güzel olan yakışıklı bir sahabe banyodan çıkıyor. Yanakları al al Hazreti Peygamber'in yanına geliyor. Sahabeden biri onu görüyor. 'Ne kadar güzelsin, tenin ne kadar güzel.' diyor. O anda çöküyor yere, bayılıyor. Efendimiz çok sert konuşuyor. 'Siz maşallah demeyi bilmez misiniz? Onu öldürecek misiniz?' diyor. Tedavi ediyor, adam düzeliyor. Felak, Nas okuyacağız bol bol. Bir şeyi beğendiğimizde maşallah diyeceğiz. La havle vela kuvvete illa billah, o bakışları etkisiz hale getiriyor.
Yıllar önce bir gün bir hanım beni aradı. 'Ben genç bir gelinim hocam. Bende nazar var. Etkileme gücüm var. Ben bir markete girdiğimde nereye dikkatli bakarsam paramparça oluyor. Ne yapayım hocam?' dedi. Halinden de memnun değildi. Dedim 'Beğendiğin şey oldu mu maşallah, la havle vela kuvvete illa billah de. Fazla oraya yoğunlaşmamaya çalış.' Çocuklar için Felak, Nas okuyalım. Benim oğlum şöyle, benim oğlum ne güzel olmuş falan, onları çok anlatmayalım. Nazarının değdiğine inandığınız yerlere gitmemeye, gittiyseniz de az kalmaya çalışın."