'Necla' şimdi sinemada
Fahriye Evcen, 15 – 16 yaşlarında akıl hastanesinde kalan şizofreni hastası bir kızı oynuyor. İşte 'Cennet' adlı filmin detayları...
Fahriye Evcen Almanya’da sosyoloji eğitimine devam ederken, tatil için Türkiye’ye geldiğinde tesadüf eseri kendini bir anda dizi setinde buldu.
Önce Hasret ardından da Yaprak Dökümü’nde ‘Necla’ karakteriyle karşımıza çıktı. Fatma Girik, Halil Ergün gibi sinemamızın önemli oyuncularıyla çalışmış olmanın kendine iş disiplini kazandırdığını vurguluyor. 11 Nisan’da vizyona girecek ‘Cennet’ filmiyle de ilk kez uzun metraj filmde oynayacak. Genç oyuncu, sinemalife okuyucuları için, hem Necla’yı, hem de Cennet’deki ‘kız’ rolünü anlattı. Basamakları adım adım çıkmayı hedefleyen Evcen, doğru projelerde ve iyi yapımlarda yer almak olduğunu belirtiyor.
Türkiye’de oyuncu olmanın zorluğundan bahsedilir. Sizce ülkemizde oyuncu olmanın getirdiği zorluklar nelerdir. Şimdiye kadar karşılaştığınız güçlükler oldu mu? Almanya da bu işe başlamış olsaydınız, bugünkünden daha fazla tanınabilir miydiniz?
Bence pek bir zorluğu yok. Önemli olan oyuncunun işine endekslenip işini gerektiği gibi yapmasıdır. Çoğu zaman set saatlerinin düzensizliği gibi şeyler gerekçe olarak gösterilir ama bence bunlar oyunculuğu zorlayan şeyler değil. Yalnız Türkiye’de sinema oyuncusu olmanın belli bir zorluğu var bence, çünkü oyunculuk eğitimi sinema için zayıf kalıyor ve gerçek anlamda sinema oyuncusu az yetişiyor. Ben özellikle bu alanda kendimi yetiştirmeye çalışıyorum. Oyunculuğa Almanya’da başlamış olsaydım da yine aynı şeyi yapardım. İnsanın potansiyeli olduktan sonra Almanya veya Türkiye fark etmez. Almanya’da başlamış olsaydım da sanırım en az buradaki kadar tanınmış olurdum.
Bugüne kadar çok önemli isimlerle birlikte çalışma fırsatı buldunuz? Fatma Girik, Halil Ergün gibi. Bu anlamda bu isimlerle birlikte rol almanın size kazandırdıkları neler?
İş disiplini. O dönemin oyuncuları yaptıkları işe aşıklar. Bu da onların işlerine fazlasıyla saygı duymalarını sağlıyor. Bence bu işin hakkını verebilmek için en önemli faktörlerden biri. Bu işi en iyi biçimde yapmak için mutlaka işin teknik kısmını da çok iyi kavramış olmak gerekiyor, işine özen göstermen gerekiyor, yoksa çok fazla verim alamıyorsun. Bu anlamda Fatma Girik ve Halil Ergün gibi deneyimli oyuncular daha tutkulu çalışmamı sağlamıştır.
Yaprak Dökümü reyting rekorları kıran ve özellikle Necla karakteri izleyicinin ilgisini çeken bir karakter. Yaprak dökümündeki Necla olmanın sokaktaki Fahriye’ye yansıması nedir? Necla Fahriye’nin hayatında ne kadar var?
Necla seyircinin hayatında fazlasıyla yer alıyor, fakat Fahriye’nin özel hayatında çok fazla yer almıyor. Çünkü ben objektif bir gözle bakıyorum ve benim için kurgunun ötesine geçemiyor. Seyirci ise her Çarşamba onunla vakit geçiriyor, yaptıklarını sorguluyor, belki kendini biraz onda buluyor veya tepki gösteriyor. Onu belki ertesi güne bile taşıyor, hakkında yorum yapıyor. Kısacası günlük yaşamında ona yer veriyor ve bu yüzden seyirci için kurgunun dışına çıkıp gerçek bir karakter haline dönüşüyor. Ama bazen sokakta Necla ile yüzleşmiyor değilim, çünkü birçok insan bana Necla diye hitap ediyor, ve ben garip bir şekilde buna karşılık veriyorum. Bunun üzerine sorular sorup, yorumlar yapıyorlar, niye böyle yaptın, keşke şöyle yapsaydın daha iyi olurdu gibi. Dolayısıyla sokakta yürürken bazen kendimi Necla olarak bulabiliyorum.
Eminim bugüne kadar birçok senaryo teklifi gelmiştir. Neden Cennet filmi? Cennet’de sizi bu filme çeken ne oldu?
Cennet’ten önce de projeler sunuldu ama ben kendi adıma doğru işi bekledim. Cennet neden doğru iş? Çünkü beklentilerime cevap verebiliyordu. İyi bir filmden beklentilerim şunlar: en başta kendinden bahsettirecek bir film olması, yani izleyicinin üzerinde etki bırakabilecek orijinal bir hikayesi olan, akıcı ve heyecanını hiç kaybetmeyen bir senaryosu olan, detaylı işlenmiş işlevsel karakterlerin olduğu, başka bir filmin kopyası olmayan, kısacası kendine özgü bir stili ve havası olan bir film olmasına dikkat ederim. Cennet bu beklentilerimin hepsini karşılıyordu. Senaryoyu ilk okuduğumda hikâyenin ve karakterlerin çok derinine indiğimi hissettim. İlk adımı bu projeyle atmak benim için çok doğru bir karardı. İlk sinema filmimde bu derece zorlayıcı ve benzeri olmayan bir karakteri oynamak benim için büyük bir zevkti.
Biray Dalkıran’la çalışmak nasıldı? Film setinden biraz bahseder misiniz?
Biray Dalkıran ile çalışmak olağanüstüydü. Çünkü, oyuncusunun alanını daraltmayan bir yönetmen. Oyuncunun karaktere bir şeyler katmasına engel olmuyor, dolayısıyla karakterin yelpazesi çok daha geniş ve renkli olabiliyor. Çok genç bir beyne, esnek ve muhteşem fikirlere sahip. Oyuncusunu rahatlatan ve motive eden bir yönetmen Biray Dalkıran. Oyuncularsa karakterlerini inanarak ve hissederek çok başarılı bir şekilde oynadı. Yönetmen ve oyuncuların görüşlerini harmanladığınızda da ortaya daha verimli bir iş çıkıyor. Sanırım biz bunu başardık.
Cennet’deki rolünüz, öyle sanıyorum ki, bugüne kadar oynadığınız rollere benzer değil. Fahriye Evcen nasıl bir karakterle çıkıyor karşımıza.
Cennet’te oynadığım ‘kız’ karakteri şimdiye kadar oynadıklarımdan çok farklı bir karakter. ‘Kız’ 15 – 16 yaşlarında akıl hastanesinde kalan şizofreni hastası bir kız. Rahatsızlığının belirtilerini çok fazla göremiyoruz aslında film boyunca. Rahatsızlığı şizofreni olarak adlandırılmış ama bunun dışında da garip davranışları olan bir kız. Bazen çocuksu ve muzır, bazen yaşından büyük laflar eden, zekâ geriliği ve şizofreni hastası olan arkadaşı ‘a’nın düşüncelerini etkileme gücüne sahip bir kız. Filmin biraz daha eğlenceli kısmı, ‘kız’ isimsiz. İsimsiz olmasının bir fonksiyonu var hikâye içerisinde. Bu anlamda filmin sonunda çok güzel bir sürprizi var ‘kız’ın.
“Herkes Cennet’e girmek ister. Kutsal kitaplarda geçen Cennet’den bahsediyorum.” Rolünüze hazırlanırken, Cennet ya da Cehennem’le ilgili araştırmalarınız oldu mu? Biraz açmak gerekirse, ölümden sonraki yaşamla ilgili düşünceleriniz neler?
Ölümden sonraki yaşama inanırım. Fakat filmde ki ‘Cennet’i Kuran-ı Kerim’de anlatılan cennetle karşılaştırmak doğru değil. Filmde gördüğümüz ‘a’nın ve ‘kız’ın cenneti. Onlar hayal dünyalarını cennet olarak adlandırıyorlar. Filmin ‘cennet’ kavramıyla dini bir mesajı yoktur.
Sinemamızın geçmiş yıllara oranla daha fazla yapımın olduğu şu günlerde, seyirci neden Cennet filmine gitsin?
Cennet’in Türk seyircisini şaşırtacak, alışılmışın dışında bir hikâyesi var. Havası şimdiye kadar yapılan Türk filmlerinden çok farklı. Ayrıca muhteşem görsel efektler içeren bir film oldu. Birçok anlamda ilk´i denedik Türk sinemasında. Bence bu yüzden görülmeye değer.
Önümüzdeki dönemlere ilişkin başka projeleriniz var mı? Beyazperdeyle ilgili hedefleriniz neler?
Şimdilik başka bir proje yok. Benim için önemli olan çok sayıda değil doğru projelerde yer almak. Geri adım atmamak için seçici olmak gerekiyor. Türk sinemasında artık çok güzel örnekler var. Hedefim bundan sonra da yine çok iyi bir yapımlarda yer almak.
Türkçe’nin haricinde 3 tane daha farklı dili konuşabiliyorsunuz? Hemde bunun yanında sosyoloji eğitimi almış olmanız bir oyuncu için bir avantaj olsa gerek. Bu anlamda ilerde sinemanın merkezi olan Hollywood hiç aklınızdan geçiyor mu? Almanya’dan hiç teklif geldi mi? Ayrıca yaşınız oldukça genç ve Evcen’i bundan sonraki süreçte, çok uluslu bir yapımda izleme şansını yakalayabilir miyiz?
Sosyoloji’nin oyunculuğu desteklediği bir gerçek. Ben henüz sosyoloji öğrencisiyim ama şimdiye kadar edindiğim bilgilerin işime fazlasıyla yararı olduğunu düşünüyorum. Bu yeterli değil tabi. Oyunculuk çok fazla özen gösterilmesi ve çaba sarf edilmesi gereken bir meslek. Hollywood bu işin merkezi belki ama bu diğer ülkelerde sadece kötü işler yapılıyor anlamına gelmez. Avrupa sinemasından da birçok başarılı film sayabilirim. Türkiye dışında başka bir ülkede, mesela Almanya’da bu işi yapmak bana hiç de uzak gelmiyor. Yapılması gereken dünya standartlarında bir sinema eğitimi almak sadece. Bu benim için imkânsız değil, ben kendimi bu standartlara yönelik eğitiyorum. Almanya’dan teklifler geldi. Ama aynı şey orası içinde geçerli, doğru projeler seçmek gerekiyor.
Son olarak Türk Sinemasının bugünkü durumunu nasıl yorumluyorsunuz? En son izlediğiniz film hangisiydi nasıl buldunuz?
Türk sineması çok hızlı ve sağlam ilerliyor. En son izlediğim film ‘İhtiyarlara Yer Yok’. Etkisinden çıkamadığım nadir filmlerden. Gerçekten zevk alarak izledim.
SİNEMALİFE