Müziğin en saf hali Junun’da
Müziğin mistik gücünü kimse hafife alamaz. Paul Thomas Anderson’ın filme aldığı Junun da bize bu mistik dünyanın kapılarını aralıyor...
Junun ft. Miles Mosley, 7 Temmuz akşamı 24. İstanbul Caz Festivali kapsamında Beykoz Kundura’da olacak. Konser öncesi ekibin müziğinin anlatıldığı JUNUN belgselini sizler için yazıya döktüm...
Hindistan’a dair yapılan her film, her müzik, her kitap bir bakıma hayata bakış açınızı değiştirme üzerine kurulu değil midir! Sanki zamansız bir evrende kültürlerine sadık kalmış insanlardır. There Will Be Blood, The Master gibi önemli yapımlara imzasını atan yönetmen Paul Thomas Anderson, üç hafta boyunca Hindistan’da yer alan Mehrangarh Kalesi’nin ilham verici odalarında doğan yeni melodileri bize Junun filminde gösterdi. Radiohead’in dahi gitaristi Jonny Greenwood, gitarı ile Miles Mosley, kelimeleri çok iyi kullanan Shye Ben Tzur ve Hindistan’ın usta müzisyenleri bir araya geldi.
Üç hafta boyunca kaleye kapanarak provalar yaptı. Ortaya çıkan 60 dakikalık belgeselde ise bu müzik ile kavrulma anlarına şahit olduk. Bir enstrümandan iyi ses gelmesi için verilen çaba, ardından müzisyenlerin saygı ile bilgelik arasındaki sınırı muazzam bir ahenk ile birleştirmesini Junun’da müzik ile anlattılar.
Dilini bilmesen bile hislerini anlamak
Junun belgeselinde en sevdiğim ayrıntılardan biri orkestranın kıyafetlerini satın alma anıydı. Öyle içten bir alışveriş söz konusuydu ki orada... Sahneye çıkılacaktı ve en iyi şekilde hazırlanmak gerekiyordu. Bu durum müziğe, seyirciye sonsuz saygı niteliğindeydi. Yine aynı zamanda jeneratörün son 15 dakika enerjisini telefonunu şarj etmek yerine müziğe ve kayıtlara kullanan müzisyenlerin naif hallerini izlemek ilham vericiydi.
Müzik de tabii ki değişiyor ama son dönemde ona olan saygımız enteresan bir hal aldı. Yapılan albümler, sanatçıların yazdığı şarkı sözleri bazen öyle sıradan ki unutuyoruz içimizde gizli kalmış hisleri ortaya çıkaran melodileri. Junun müziğin işte o saf halini bize sunuyor. Junun’un söylediği şarkıların sözlerini belki anlamıyoruz ama her biri içimizde bir anlam kazanıyor. Miles Mosley ve arkadaşlarının mistik müziğine siz de şahit olmak istiyorsanız eğer İstanbul Caz Festivali kapsamında 7 Temmuz günü Beykoz Kundura’da gerçekleşecek konsere biletinizi ayırtın.
Aklımda İstanbul müziği döndü
Belgeseli izlerken aklımda hep Fatih Akın’ın Crossing the Bridge, belgeseli vardı. 2005 yılında Türk müziğinin ne kadar çeşitlilik gösterdiğini, bir bakıma o döneme damgasını vuran müzisyen ve kulüpleri sınırların dışına da tanıtıyordu. Nasıl ki Junun’da trompet sesinin kullanış alanına hayran kaldıysam, Akın’ın belgeselinde de Aynur’un tarihi bir hamamda söylediği Kürtçe şarkıya aynı hislerle yaklaşmıştım. Yine o belgesel Selim Sesler’in de iyi anlamda bir anda popüler olmasını sağlamıştı. Gizli kalmış müzikler belgesel ile ayyuka çıkmıştı. Junun’u izlerken kafamda dönen anekdotlardan biri de ‘Neden Türkiye’de de böyle bir iş yapılmıyor?’ sorusuydu. Tipik bir izleyici profili sergiledim anlayacağınız.
