MasterChef şampiyonu Serhat hayalini açıkladı!
MasterChef Türkiye 2020’nin şampiyonu olan Serhat Doğramacı hayalini açıkladı. Doğramacı, “New York’ta 42’nci Cadde’de Michelin yıldızı almış Türk bir fine dining restoranı açmak istiyorum” dedi.
Çok basit bir şekilde şampiyon olacağım” dediğinde şefler kadar izleyiciler de irkilmişti MasterChef Türkiye 2020 şampiyonu Serhat Doğramacı’nın iddialı tavrından. Uzun süre ukala bulundu, özne ve yüklemi doğru yerde kullanması tabaklarını gölgede bıraktı.
İlerleyen haftalar özgüveninin altının ne kadar dolu olduğunu, ne kadar adil yarıştığını, tekniği ve bilgisi kadar rekabete yaklaşımının da ne kadar farklı olduğunu ortaya koydu. Serhat, aylarca hem dostlukları hem de rekabetleriyle seyircinin mutfakta harikalar yaratmalarını keyifle izlediği Barbaros’la yarıştı finalde ve 2 puan farkla kupaya uzandı.
Bir ucunu da Barbaros’la paylaşarak. Peki, 23 yaşındaki genç şef adayının mutfak yolculuğu nasıl başladı, hep böyle sakin midir? MasterChef’in şeflerini tek kelimeyle anlatacak olsa ne derdi? Mutfağın yeni starı Serhat Doğramacı Milliyet'ten Seyhan Akıncı'nın sorularını yanıtladı...
- Bu şampiyonluk ne ifade ediyor sizin için?
Bu şampiyonluk bana hayallerinin peşini bırakmamayı bir kez daha gösterdi. Ben yarışma için video göndermiştim. Videomu gönderdikten sonra geri dönüş olmadı. Geri dönüş gelecek de MasterChef’e katılacağım diye bekliyorum. Evde TV’im de yok. Bir gün internette bir baktım MasterChef fragmanı. Geçmiş olsun dedi nişanlım. Yok geçmedi hiçbir şey dedim. TV8 stüdyosuna gittim, içeri girdim yarışmaya girmeyi bekleyen insanlar her yerde. Prodüksiyon ekibindeki sorumlu kişiye yarışmaya katılmak istediğimi söyledim. Buradaki insanlar üç elemeden geçti, katılma işi bir buçuk ay önce bitti dedi. Bir yetkiliyle konuşmadan ayrılmayacağımı söyledim. Sonra yapımcıyla görüştüm. Listeye baktılar ve yer olmadığını söylediler. Tamam dedim kantinde bekleyeceğim belki yer açılır. Yarışmacı adaylardan biri evde kalınacağını duyunca katılmaktan vazgeçti ve boşalan kontenjana dahil oldum. Birazdan şeflerin önüne çıkıp yemek yapmam gerekecek ne malzemem var ne de menüm. Markete koştum, menüyü sorduklarında etrafımda ne görüyorsam onu sayıyorum. Levrek, pancar... Markette dolanırken menü yazdım. Şeflerin karşısına çıktığımda gergindiler, çok yorulmuşlar. Sabahtan beri tadım yapıp, insanlarla uğraşıyorlar. Mehmet Şef bana aksi davranıyor ben ona aksi davranıyorum. Allah’tan tabağımı beğendiler ve maceramız başladı.
- MasterChef şampiyonluğu aldığınız ilk ödül değil...
12-13 yaşlarımdayken, sokaktaki ağabeylerim liseye gidiyor, turizm okuyup para kazanıyordu. Ben de onlara sordum siz nasıl para kazanıyorsunuz? Onlar da yaptıklarını anlattı. Oradan aklıma yattı. Herkes yemek yemek zorunda sonuçta. Ben de iyi yemek yaparsam para kazanabilirim ve kendi ayaklarım üzerinde durabilirim diye düşündüm. Başından beri amacım aşçılık okumaktı. İlk yarışmama 11’inci sınıfta katıldım ve ilk madalyamı kazandım. 79 puanla bronz madalya kazandım. Bu bana hırs ve azim verdi. Neden altın değil diye düşünmeye başladım. Sonraki yıl üç yarışmaya birden girdim. Kendimi bir yarışma canavarı haline getirdim. Bitmek tükenmek bilmeyen bir hırs oluştu içimde. MasterChef’e gelene kadar 15’in üzerinde madalyam oldu ve girdiğim hiçbir yarışmadan madalyasız çıkmadım. Sonunda MasterChef’ten de aldım güzel bir seri oldu.
- Bir yarışma canavarı olarak tanımladınız kendinizi ama şunu kabul etmek lazım inanılmaz adil ve sakin yarışan birisiniz. Bunu yarışma tecrübenize mi bağlıyorsunuz?
Sakinlik iki şeyle alakalı; birincisi tecrübe, ikincisi ne yaptığını bilmek ve planlama. Reçetem sağlamsa ve yaptığım şeye güveniyorsam sakin kalabiliyorum çünkü o raddeyi geçtikten sonra iş keyfe dönüşüyor. Neden bu kadar adil kısmına gelince de herkes yetenekli olabilir, çok iyi işler yapabilir ama bir yarışmaya girdiğiniz zaman sizi oradaki hareketleriniz ve tabağınızla değerlendiriyorlar. Ben kendime yetenek anlamında çok güveniyorum. Bir TV programına katılıp, başarı elde etmek için “yırtık” olmak mı gerekiyor? Kavga etmek mi gerekiyor? Sadece yemek yapacağım ve bu beni nereye götürecek merak ediyordum. Bunu denemek istedim. Kazandığım madalyaları 500 kişi biliyordu toplasanız. Bir TV programında ne olacaktı? Doğruluğumu, adaletimi koruyabilecek miydim? İnandığım şeyleri milyonların önünde rahatça savunabilecek miydim? Bu anlamda kendimle de yarıştım.
- Yanıtını buldunuz mu?
Yanıtını buldum şöyle ki; son 3-4 hafta kala Eray ile evde konuşuyorduk. Eray bana dedi ki “Eğer bu sene MasterChef’te sen olmasaydın yarışma bu kadar adaletli olmazdı.” Ben o zaman Eray’a ne kadar sevindiğimi, bunun beni ne kadar mutlu ettiğini çaktırmamıştım ama odama çıktım ve düşündüm. Demek ki ben doğru bir şeyler yapıyorum dedim.
- Rakiplerinizi hiç tanımadan, şeflerin karşısına ilk defa çıktığınızda “Basit bir şekilde kazanacağım” demiştiniz. Söylediğiniz kadar basit oldu mu?
Basit bir şekilde birinci olacağım demek aslında anlattığım şeylerin kompakt bir hali. Adalet ve dürüstlük ilkesi çerçevesinde sadece ve sadece yemeğimi yaparak birinci olacağım demek istemiştim. Ve gerçekten çok basit bir şekilde birinci oldum. Çünkü hiçbir zaman başkasının arkasından konuşmayı, dolap çevirmeyi düşünmedim. Her zaman çıktım yemeğimi yaptım. İzleyenler de dikkat etmiştir yemeğimi yaparken hep mutluydum. Sonuçlar bazen mutsuz etmiş, istediğimi alamadığım zamanlar olmuş olabilir ama yemek yaparken ne olursa olsun final tabağım da dahil mutluydum. Final tabağımda iki tabak yaptım ve birini kendim afiyetle yedim son üç dakika kala. Herkes nasıl olacak, heyecan falan diyordu bende tam tersi oldu. Çünkü ben kendimi gösteriyorum, yeteneklerimi sergiliyorum ve milyonların evinde yapıyorum bunu. Bundan daha keyif verici bir şey yakın zamanda hissetmedim.
- Bundan sonraki hedefiniz nedir?
En başından beri hedefim Türkiye’nin çok büyük bir eksiği olan dünyadaki ismi. En büyük hedeflerimden biri New York’ta 42’nci Cadde’de Türkiye’den gelen ürünlerle, Türkiye’den gelen şeflerle iki senelik rezervasyonu dolu olan, Michelin yıldızı almış Türk bir fine dining restoran açmak. Sadece bu restoran bile ülkemizin 100 senede gastronomide kazandığı başarısını ona katlar.
“İNSANLIK DERSİ VERDİK”
- Birçoğumuz ne istediğimizi bulmak konusunda zorlanırız. Siz mutfağa ait olduğunuzu ne zaman anladınız?
Yemek yemeyi çok seviyorum ve küçükken hep annemi beklerdim güzel yemek için. Sonra dedim neden ben yapmayayım? Sürekli sevdiğim yemek yanımda olur. İstediğim her şeyi her an yapabilirim. Ondan sonra öğrenmeye aç biri olarak bir baktım gastronomi ardı arkası gelmeyen dipsiz bir kuyu, içine düştüm. Bu kariyeri seçtiğimden beri ya okuyorum ya çalışıyorum hiçbir şey yapamazsam evimde araştırma yapıyorum. Karadelik gibi. Bu sene beni en mutlu eden şey MasterChef 2020’ye baktığımızda insanlar dostluk, arkadaşlık gördü. Türkiye’nin son 10 yılında çok uzaktan baktığı şeylerdi bunlar. Hem yarışıyorsun hem de dostsun! Biz insanlık dersi verdik. Hem deli gibi rekabet edebilir hem de arkanı dönüp arkadaşına sarılabilirsin. Yarışma sadece kavga, gürültü, dövüş değil. İki puan var aramızda bir daha oynasak Barbaros kazanırdı belki. Sadece kazandık ya da kazanacağız diye insanları çiğnemememiz gerekiyor. Bunu Türkiye’ye, insanlara aşılamamız gerekiyor bence.
“DANİLO ŞEF’İN HİÇ BİTMEYEN BİR ENERJİSİ VAR”
- Kelimelerle aranız oldukça iyi, şefleri birer kelime ile tanımlayacak olsanız...
Mehmet Şef açık ve net babacan, Danilo Şef, enerjik. Hiç bitmeyen bir enerjisi var, inanılmaz. Somer Şef’i de tek kelimeyle anlatmam gerekirse mantık derim. İnanılmaz mantıklı, stratejist ve akıllı bir insan. Hepsi çok farklı ama inanılmaz bir kalbe sahipler. Ortak özellikleri bu.