Marjinal değil 'deli kız' desinler
Gerçek aşkı hiç yaşamamış. Türk erkeğinden uzak duruyor, bir Amerikalı genç kız gibi ilişkisini sürdürdüğü bir sevgilisi var. Kazandığı paraların çoğunu psikologlara veriyor. Gonca Vuslateri Seninle Dergisi’ne içini döktü
PİNOKYO İLE KİBRİTÇİ KIZ ARASI BİRİYİM
“Kimsin?” diyorum. “Tanıdığımız, ekranda gördüğümüz kimliklerinden sıyrıl ve nasıl biri olduğunu anlat! Gördüklerimizin ne kadarı sensin?” Başlıyor anlatmaya… “Çok makul olmayan bir kişiliğim var. Zamanın getirdiği aşırı hızlı, fazla aceleci döngü yüzünden biraz stresli bir karakter olduğumu söyleyebilirim. Bu yüzden yalnızlığı çok seviyorum. Bütün üretimlerimi yalnızken gerçekleştirebildiğim için nasıl biri olduğum hakkında bir fikrim yok. Karakter bir tepkidir. Kurduğun ilişkiyle ortaya çıkar. Eskiden öyle değildi ama büyüdükçe daha az ilişki kurmaktan mutlu olmaya başladım” diyor. Buradan anladığım insanların onu yorduğu, onu anlayacak birinin de olmadığı… “Çok enerjik biriyim ama büyüklerimin bana anlattığı şey yavaş yavaş başıma geliyor... Fazla derin bir çocukluk geçirdim; fazla duyarlı, çabuk büyümek zorunda olduğum bir çocukluk. Pinokyo’nun eklemlerindeki çizgiler onun aslında kukla olduğunu gösterir fakat ne zaman yalan söylemeyi öğrendiğini itiraf eder. İşte o çizgilere insanlar bir karakter yükler, bir varlığın çizgileri olarak görmeye başlar. Kendimi Pinokyo ile Kibritçi Kız arasında bir yere koyuyorum hikayeme baktığımda. Kibritlerim bittiğinde ve çok üşüdüğümde hayatın içinde Pinokyo gibi yalan söylemeye başlıyorum. Sonra burnum uzuyor, tekrar Kibritçi Kız’a dönüyorum. Biraz masalsı bir tarafım var” diyor.
Her şeyin daha büyük olduğu zamandayım
Bu kadar üzüntü hayatın daha önceki dönemlerinde de var mıydı? “Bu kadar yoktu” diyor. Gözlerinin içinde biraz hüzünle karışık öfke var: “30’uma girmeye az kaldı. Hormonal olarak da anne olmaya daha yakın bir zamandayım. Bu da dünyaya daha anaç ve daha duygusal bakmama sebep oluyor. Her şeyin daha büyük olduğu bir zamandayım. İnsanlarla çatışmalı bir dönemdeyim. Bu sağlıklı da bir çatışma aslında. Kafanın çalışması, midenin doğru şeylere bulanması için bunlar doğru sorular… Mutlaka yalnızlığın da kendi içinde hassas, karanlık ve kimsesiz kalınan bir tarafı var. O karanlık taraf insana bilgiyle ilgili tuhaf bir kapı açıyor. Ben de o karanlıktan korkmamayı öğreniyorum şu an.”