Londra müzik sahnesini ayağa kaldıran Türk!
İngiltere’de bu aralar müzik ile ilgili yayınlarda 21 yaşında bir ses oldukça fazla konuşuluyor... Türk asıllı İngiliz Nilüfer Yanya, buğulu sesi ve kendi yazdığı şarkıları söylemesi ile birçok kişinin şimdiden dikkatini çekti. ‘Small Crimes’ ve ‘Keep on Calling’ teklileri adeta eski caz albümleri şimdi ile harmanlanmış gibiydi. Kocaman sesli bu küçük kız, Play Tuşu işbirliğiyle 27 Ocak günü Salon İKSV sahnesinde olacak. Dünya müzik sahnesinde daha çok adını duyacağınız Nilüfer ile mail yoluyla bir röportaj gerçekleştirdik...
Müzik ile ilk bağını hatırlıyor musun? Seni ilk etkileyen şarkı ne olmuştu?
Sanırım annemle beraber Macy Gray’in “I Try” adlı parçasını söylediğim anlar müzikle ilk temasım olabilir. Kasetten çalarken bu parçayı söylüyorduk.
Naif ve kırılgan bir vokal tekniğin var; şarkılarında da aynı kırılganlık hissediyor. Şarkıları yaratırken sizi dünyadaki ya da kişisel hayatınızdaki neler etkiliyordu?
Bir parça yazarken ilk önce bir melodi ile işe başlıyorum ya da bir gitarda belli bir riff üzerinde çalışıyorum. Daha sonra vokaller için bir melodi yakalamaya çalışıyorum. Melodiye karar verdikten sonra kesin kullanmak istediğim sözlere yoğunlaşıyorum. Fakat normalde bu sınıflandırmayı daha sonra yapmayı tercih ediyorum. Sanırım bir parça üzerinde çalışırken bana o anda en çok ilham veren şey adeta bir kısa film misali zihnimde bir resim belirlemek.
Şarkıların çok kişisel sözlere aitti. Şarkı sözlerinde kendinizi anlatmaktan bazen çekinmiyor musunuz?
Ah, tabii ki çekiniyorum. Bunlar son derece kişisel fakat benim hangi konuda şarkı yazdığımı ve seslendirdiğimi karşı tarafın anlayabilmesi için bu tip şifrelerin çözülmesi ve ifade edilebilmesi gerekiyor. Bunların hatlarını büyük ölçüde belli belirsiz tutmaya dikkat ediyorum.
Yaratım sürecinin enerjisi çok güçlü
Seni en iyi tanımlayan şarkı hangisi?
Sanırım “Keep On Calling” çünkü aynı anda hem düşük hem yüksek tempolu, kendini iyi ifade eden ve de tüylerim diken diken eden bir parça.
Dinlediğiniz en iyi aşk şarkısı neydi?
Benim için gelmiş geçmiş en iyi aşk şarkısı kesinlikle Chet Baker’dan “Almost Blue”.
Büyük konser mekanlarında ya da festivallerde çalmak sana neler ifade ediyor? Orada nasıl bir kadın oluyorsun?
Büyük bir insan kalabalığına çalmak her zaman çok heyecanlı. Benim için çok şey ifade ediyor çünkü küçük yaştan beri her zaman gitmek istediğim sayısız festival oluyordu ve şimdi o festivallerde konser verme lüksüne sahibim.
Elektronik müzik sahnesinden hangi isimler ile işler yapmak isterdin?
Kate Tempest ile çalışmayı çok isterim.
Kendi şarkılarını yazıp söylemenin nasıl bir gücü olduğunu düşünüyorsun?
Bence her yaratım süreci beraberinde belli bir enerji getiriyor. Yeni bir güç doğuyor çünkü daha önce var olmayan bir şeyi yaratıyorsunuz. Bence bu beyninin bambaşka bir bölgesini uyarıyor ya da uyandırıyor.
Tanju Okan’ın şarkılarını biliyorum
Kliplerin, albüm art work’lerin çok incelikli bir çalışmanın ürünü... Seni etkileyen modacı ya da sanatçılar kimlerdi?
“Small crimes” için Sebastian Schipper’ın “Victoria” adlı filmi büyük ilham kaynağı olmuştu. O filmin gerçek zamanlı çekim tekniğini ve suç drama stilini çok seviyorum.
Hayalindeki festivalin line-up’ı nasıl olurdu? Çalmayı hayal ettiğin festival hangisi ve neden?
Hayalimdeki line-up’ta Funkadelic, Jerkcurb, The Invisible, Amy Winehouse, No Doubt, Nina Simone, Bill Withers, NAO olurdu. Glastonbury’de çalmayı çok isterim çünkü oraya daha önce hiç gitmedim ve tabii ki 70’lerde Woodstock’ta sahne almak harika olurdu.
Klişe bir soru ama Türk müzisyenlerini biliyor musun ya da Türkiye’ye dair bağını nasıl tarif edersin?
En sevdiğim Türkçe parça Tanju Okan-Öyle Sarhoş Olsam Ki... Fakat Türkiye’deki müzik sahnesi konusunda fazla bilgim yok. Sanırım Türkiye ile olan bağım daha keşfedilmeyi bekliyor. Adeta çok iyi arkadaşız ama bir yandan da yeterince sık görüşmüyoruz gibi. İstanbul’daki konserimde cover şarkılar da çalacağım.