Gazete Vatan Logo
MagazinKorkusuz Eda

Korkusuz Eda

Tasarımlar yapıyor, dans ediyor, spora aşık... Genetik mirasında sanatçılık da var; heykelle ilgileniyor. Dalmak ise en büyük tutkularından biri. Hello! için büyük bir keyifle Turkuazoo Akvaryum’a dalıp sualtında poz veren, sonrasında derginin sorularını yanıtlayan Eda Taşpınar, “Denizin altına indiğinizde çok farklı dünyalar olduğunu anlıyorsunuz. Bu yolculukta hem kendinizi daha çok keşfedip şaşırıyor hem de karşınızdaki sisteme hayranlık duymaya başlıyorsunuz” dedi.

Dalma serüveniniz nasıl başladı? Dalış eğitimini nerelerde ve nasıl tamamladınız? Dalarken neler hissediyorsunuz?

- 11 yaşımdayken annemle dayım Alanya’da restoran, gece kulübü, pub, otel ve Padi Dalgıç Okulu açtı. Ben de 15 yaşımdayken okulun hocalarıyla beraber dalışlara gitmeye başladım. Yaşım küçük olduğundan ilk başlarda izin koparamıyor ve annemden habersiz gidiyordum. Bir gece hocalar toplanmış, hep beraber gece dalışına gidiyorlar, ben de takıldım peşlerine... Bana da tüpler hazırlandı, giyindim ve kendimi köpek balıklarının akıntıdan dolayı çok olduğu Ulaş bölgesinde, 60 metrelik gece dalışında buldum. Ertesi gün tabii ki annem bu işe önayak olan tüm dalış hocalarını kovdu. Beni Padi Dalgıç Okulu’na ögrenci olarak yazdırdı. Eğitim süreci; sınıfta kitaplarla başlayıp havuzda dalışlarla devam ediyordu. Hazır olduğunuz zaman ise denize gidiyordunuz. 17 yaşımda ilk Padi Open Water Diver kartımı aldım. Daha sonra Advance Open Water Diver ve Rescue Diver kartları takip etti.

Düzenli dalar mısınız?

- Mutlaka gittiğim yerlerde bu spora vakit ayırmaya çalışırım. Tabii en önemlisi sistemin düzgün işlediğine inanmam... Yani önce gidip dalgıç okullarını gezer, güvenilir ekipmanlarla sağlam hocalar olduğuna inanırsam dalarım. Dalarken çift olarak dalıp birbirini gözetmek önemlidir. En önemli şeyse yanınızdaki kişinin güvenilir, aklı başında ve dipte rahat olmasıdır. Kontrol dışı durumlar oluştuğunda yanınızdaki kişinin sizi kontrol altına alması hayati önem taşır.

Dalmak için nerelere gidersiniz?

- Maldivler, Maui, Miami, Umman, Bora Bora gibi yerlerde su çok berraktır, birçok canlıyı görebilme fırsatı yakalarsınız. Farklı cinslerdeki köpek balıkları da buna dahil. Türkiye’nin dört bir yanı Marmara Adası, Bodrum, Marmaris koyları, Hisarönü, Antalya çevresi güzeldir ama en güzeli Bodrum’da Çökertme ve Amerikalı’nın evinin oralarda Aksona’yla dalmaktır.

BU YIL PİLOTLUK EĞİTİMİNE BAŞLAYACAĞIM

Uçmak mı, dalmak mı?

- Mümkünse ikisi de. Bu sene hobilerime bir yenisini daha eklemek istiyorum. Yıllardır hayalini kurduğum pilotluk eğitimine başlamak niyetindeyim. Dalmanın sonsuz huzuru temsil ettiğini düşünürsek, uçmak da sonsuz özgürlüktür. ıkisinin bir araya geldiğini düşünsenize... Yaşamak güzel şey...

Su altında sizi büyüleyen şey nedir?

- Etraftaki her şey o kadar mükemmel bir ahenkle işliyor ki, bize çok sıradanmış gibi geliyor. Sadece biz varmışız gibi hissediyoruz. Oysa denizin altına indiğinizde farklı dünyalar, farklı oluşumlar olduğunu anlıyorsunuz. Bu yolculukta hem kendinizi daha çok keşfedip şaşırıyor hem de karşınızdaki sisteme hayranlık duymaya başlıyorsunuz.

Sörf de yapıyorsunuz. Suyla çok güçlü bir bağınız var...

- Bilim adamları bile hâlâ suyun birçok özelliğini anlayabilmiş değil. Suyun bir hafızası olduğu ve bulunduğu ortamdaki negatifliği yok ettiği bilinen gerçeklerden. O yüzden suyla daha çok haşir neşir olmanın faydası var. Suyun üzerinde dalgalarla hızlı bir biçimde rüzgârın gücüyle ilerlemek, suyun altında sonsuz bir sessizlik ve huzurun hakim olduğu farklı bir dünyayla tanışmak; aslında iki ekstrem spor da olsa aynı şeye varıyor: Özgürlük!

MÜREN BALIĞI KIZIN 3 PARMAĞINI KOPARDI

Su altıyla ilgili bir anınızı anlatır mısınız?

- 10 kişilik bir grupla Alanya’da, 45 metre mağara dalışı yapıyorduk. Daldığınız zaman etraftaki yaşama saygıdan dolayı ve ayrıca kendi güvenliğiniz için hiçbir yere dokunmamalısınız. Özellikle de mağaradaki deliklere el sokmak kesinlikle yasak. 35 metredeyken Alman bir kız elini büyükçe bir deliğe soktu, müren balığının yuvasına denk geldi, elini kaptırdı. Elini çektikçe müren dişlerini daha da kitledi. Biz bir metre arkalarındaydık. Kız elini çekmeyi başardı ama üç parmağı kopmuştu. Panikle sağa sola çarpmaya başladı, mağaradaki su kıpkırmızı oldu. Buna rağmen gruptaki herkes sakin bir biçimde dönup mağara çıkışına ilerledi. Korkunç bir görüntüydü.

Siz o manzara karşısında hiç paniklemediniz mi?

- Paniklemek aslında yanındaki dive buddy dediğimiz partner’inle alakalı. Paniklediğin an onun gözlerine bakıp sakinleşebiliyorsan tamamdır. Kendini suyun altında her zaman sakin tutmak zorundasın. Ben de çoğunlukla sakinim. “Her şey olacağına varır” diye düşünüyorum.

ACUN VE ESAT’IN HAKKINI ÖDEYEMEM

Düzenli olarak spor yapıyorsunuz. Spor tercihlerinizi neye göre belirliyorsunuz?

- Haftanın beş günü sporcu gibi ağırlık çalışıyorum. Sonra 50 dakika koşuyorum. Kendine ve vücuduna saygısı olan herkes spor yapar. En azından yürüyebilir. Yürümek bedava... Bu vücut bize ödünç verilmiş. En iyi ve duyarlı biçimde ona bakmakla yükümlüyüz. ıki kere 15 km maraton koştum. Bugün “Ben maraton koştum” diyebiliyorum. Ne mutlu bana.

Televizyon programı yaptınız, yarışmalara katıldınız ve reklam yüzü oldunuz. Projeleri neye göre kabul ediyorsunuz?

- Şu anda sektörün önde gelen firmalarına Tweety by Eda Taşpınar adı altında tasarımlar hazırlıyorum. Bunun yanı sıra televizyonda dekorasyon programım var ve Türkiye’nin bazı önemli markalarının yüzü olarak marka elçiliği yapıyorum. Benim kırılma noktam Acun ve Esat’tır. “Yok Böyle Dans”ta beni olduğum gibi gösterip tüm Türkiye’ye sevdirdiler.

Hayallerinizi neler süslüyor?

- Hep söylediğim gibi, hayalim Soho’da kendi dükkânımı açmak.

Hayatınız ve düşüncelerinizde neler değişti?

- 20’li yaşlarda hayata karşı asi bir duruş içerisinde oluyorsun. Aptalca bir şekilde her şeyin senin etrafında döndüğüne inanıyorsun. 30’lu yaşlara gelince hayat senin o asiliğini törpülemeye, seni yontmaya başlıyor. Boyun eğmek ve farkındalık ise seni yüceltebilecek başlıca unsurlardan olup çıkıveriyor.

ATATÜRK’E BALOLARDAKİ DANSLARDA BÜYÜKANNEM EŞLİK EDERMİŞ

Atatürk’ün büstünü yapan ilk Türk heykelci titrini almış bir sanatçının torunu olmak nasıl bir duygu?

- Dedem, paşa torunu... Tüm kardeşler ve akrabalar bir arada köşkte büyümüşler. Atatürk sıkça gelip gidermiş. Balolardaki dansları da çoğunlukla dedemin annesi Feriha’yla açarmış. Aralarında güzel bir dostluk varmış. Atatürk ölünce dedem ve babası onun alçıdan yüz maskını almışlar ve Anıtkabir’deki çoğu heykeli hazırlamışlar. Gurur verici tabii. Size ailenizin verebileceği en güzel hediyelerden biri, kendi keşif yolculuğunuzda kim olduğunuzu hatırlayabileceğiniz hobilerinizdir. Bu durumda benimkisi heykeltıraşlık. Dedem şu anda 85 yaşında ve onu hayata bağlayan şeylerin başında heykel geliyor. Umarım ben de onu hayal kırıklığına uğratmadan bu mesleği devam ettirebilirim.

Haberin Devamı